Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ukrayna’daki savaşın temel başlıklarından biri de Kırım…

        Tarihsel süreç içerisinde ve yaklaşık 300 yıl boyunca egemenliği ve demografisi hedef alınan Kırım, 2014 yılında Rusya tarafından ilhak edilmesiyle birlikte bir bilinmezliğe sürüklendi. Türkiye başta olmak üzere konuya dikkat çeken ülkeler “Eğer 2014 yılındaki bu ilhaka karşı daha sert ve kararlı durulsaydı, bugünkü savaşa gelinmeyeceği” görüşünü ortaya koyuyorlar. Son Antalya Diplomasi Forumu’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan’da bunu vurguladı.

        Peki Kırım neden önemli?

        Öncelikle Kırım’da yaşayan Tatar Türkleri 2014’e kadar özerk bir statüde yönetilen Kırım’ın asli sahiplerinden… Zaman zaman unutuluyor ancak hatırlamak gerekirse Rusya’nın Çarlık döneminden bu yana uyguladığı en başarılı araçlardan biri hedef alınan birimlerin demografisini zaman içerisinde değiştirmektir. Geniş Türk Dünyası sahası yıllar boyu bu yöntemle yüzleşmiştir. Bölgeyi yakından takip eden uzmanlar SSCB döneminde 1944’te Stalin tarafından sürgün edilmemiş olsalardı bugün yarımada nüfusunun çoğunluğunun Tatarlar’dan meydana geleceğini belirtiyor. Bunun küçük bir örneği 2014’ten beri 30 bine yaklaşan zorunlu Tatar göçü…

        Bu öneminin yanı sıra Kırım sorununun bir başka nedeni Kırım’da bulunan Sivastopol limanıdır. Sivastopol, Rusya’nın “sıcak denizlere” açılan kapısıydı. Geçmişte bu limana konuşlanıyorlardı. SSCB sonrasında da kiralama yoluyla hiç vazgeçmediler. 2014’ten sonra durum tamamen Rusya lehine değişti.

        REKLAM

        ***

        Şimdi İstanbul’da başlayan müzakerelerin nereye evrileceği irdeleniyor. Hatta Ukrayna’nın Kırım ve Donbas konusunda nasıl bir adım atabileceği sorgulanırken “buradan vazgeçebileceği” zaman zaman iddia ediliyor. Bunu doğrudan dün Kırım Tatar halkının milli lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’na sordum. Sayın Kırımoğlu, İstanbul’daki müzakerelerde de yer almıştı.

        Abdülcemil Kırımoğlu ile...
        Abdülcemil Kırımoğlu ile...

        Öncelikle savaşın son bulması konusunda temkinliydi. Şu tespiti yaptı Kırımoğlu: “Şu anda Kiev’da birliklerinin bir kısmını çekti Ruslar... Ama inanın bunları zaten yapmak zorundaydı. Çok kayıp verdiler ve ikmal güçleri çok sınırlandı Biz 18 bine yakın kayıp verdiklerini düşünüyoruz. Tarihe bakılırsa bu ciddi bir kayıptır. Tabii hava sahasının açık olması sebebiyle havadan bombardımanla saldırıyorlar. Yoksa daha farklı olurdu. 150’ye yakın okul ve çok sayıda hastane hedef alındı. Siviller, çocuklar ölüyor artık.”

        Kırım’ın durumuna gelince:

        “Biliyorsunuz savaştan önce Kırım Tatarlarıyla ilgili bir anayasa değişikliği yapılmıştı. Bunun ardından buranın statüsünün de değiştirilmesini planlıyorduk. Hatta çalışmalar başlamıştı. Kırım Tatar Özerk Cumhuriyeti olarak resmen anayasaya girecekti. Ama olmadı saldırı başladı. Dolayısıyla bugün Ukrayna’nın bu savaşta galip gelmesi Kırım Tatarları için hayati bir öneme sahiptir. Ukrayna kaybederse ya da masadan hakkı olanı alamazsa Kırım Tatarlarını her anlamda çok daha zor günler beklemektedir.” şeklinde konuştu.

        Müzakerelerde bu konuda ne bekliyorlar?

        Kırımoğlu’nun cevabı netti:

        “Ukrayna ne Donbas ne de Kırım konusunda geri adım atabilir. Ukrayna anayasasına göre buralar Ukrayna’nın toprağıdır. Kimse böyle bir adım atamaz, atsa da halkta kabul görmez. Dünya da bu konularda yani Ukrayna’nın toprak bütünlüğü olmadan yaptırımlardan asla geri adım atmamalıdır.”

        REKLAM

        Ve asıl önemli detay, müzakerelere atıf yaparak şunu ekledi: “Biz müzakerelerde öncelikle ateşkes ilan edelim ve 24 Şubat’tan önceki sınırlarınıza geri çekilin, onsan sonra Kırım ve Donbas meselelerini konuşalım.” dedik. Aslında müzakere heyetinde bir kısım olumlu tutum var gibiydi. Ancak maalesef Moskova yönetiminin bunu kabul etmediğini görüyoruz.”

        Peki ya bu kabul edilse bile seslendirilen 15 yıllık süre risk değil mi?

        İstanbul’daki müzakerelere de katılan Kırımoğlu şöyle cevap verdi:

        “Biz burada meseleyi konuşabilmek adına önce 2-3 yıl gibi bir süre olabilir dedik onlar 15 yıl dediler. Bunu kabul etme ihtimalleri bile belirli çevrelerde rahatsızlık yarattı. Çünkü böyle bir müzakere ikliminin sağlanması Kırım’ın işgal olunan toprak statünde değerlendirilmesi demektir. Biliyorsunuz onlar Rusya toprağı olarak kabul ediyor. Bu açıdan biz yine de süreye fazla takılmadık. Önemli olan konuşulabilir hale gelinmesiydi bizim açımızdan. Hem bu süre zarfında Kırım içerisinde Ukrayna kanunlarının uygulanmasını da istiyoruz. İnsanlar bu haklardan yararlanmalı ve eğer biz Ukrayna’yı istiyoruz diyecek olurlarsa insanların korkmaması gerek. Ve ben inanıyorum ki böyle bir hal olursa, insanlar şu an bir tercih yapmak imkanı bulsalar durum değişecek. Putin böyle bir süreci kabul eder mi derseniz ben olumsuz bakıyorum.”

        “Bir de biz Ukrayna tarafı olarak aldığımız karar ile Kırım’ın geri kazanılmasında silah yolunu değil diplomasi yolunu kullanacağımızı açıkladık. Çünkü oradaki insanların hayatlarını tehlikeye atmak olur bu…2015’te bazı nükleer başlıkların konulduğunu biliyoruz. Sonrasında ne kadar eklendi meçhul. Bu yüzden oradaki insanların hayatlarını güvenceye almak isteyen esasında biziz.”

        “Şu anda bile insanlar gelecekteki belirsizlik sebebiyle ya da panikle buradan Rusya’ya gitmek istiyorlar. Ama Rus tarafı bunu engellemeye çalışıyor. Zaten özellikle savaştan bu tarafa Kırım'da dışarıya doğru bir insani hareketlilik sadece Rusya’ya doğru gerçekleşebiliyor. Sadece Rusya yönüne sınırlar açık. Gitmek isteyen insanlar da önce Rusya’ya gidip oradan başka ülkelere geçiş yapabilmek için yol arıyorlar.”

        Son olarak Türkiye’nin bu süreçteki tutumundan memnuniyetini ifade eden Kırımoğlu konuyla ilgili şunları söyledi: “Türkiye’nin hassas konumunu ve Rusya ile olan ilişkilerini biliyoruz. Biz Kırım Tatarları olarak burayı, Türkiye’yi kendimizden ayrı görmüyoruz. Türkiye’nin güçlü olması bizim güçlü olmamız demektir. Bu süreçte Türkiye elinden geleni yaptı. İki ülkenin arasında konuşulabilir durumda kalmayı başaran en önemli ülke konumunda. Masada güçlü ve en önemlisi adil bir arabulucu olarak Türkiye’nin yer alması bizim için de kritik bir öneme sahiptir.”

        Diğer Yazılar