Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkinin yeniden ayarlanması (reset) yolunda hem yeni Başkan Biden’ın hem de yapılan açıklamalardan anladığımız kadarıyla Türkiye’nin arzusu var.

        Yeni Başkan Biden’ın dış politikasında kurumsal bağlantılara önem verecek olması, NATO’ya özel önem vermesi ve Türkiye ile ilişkisini Avrupa ile koordineli düzenleyecek olması bu yeniden düzenlemenin olacağı beklentisini arttırıyor.

        Fakat Biden yönetimine yapılan atamaları incelediğimizde iki ülke arasındaki ilişkinin reset olabilmesinin nasıl gerçekleşeceğini görebilmek zorlaşıyor.

        OBAMA'NIN KADROLARI YÖNETİMDE

        Yeni Başkan Biden’ın yönetimine yapmaya başladığı atamalara baktığımızda dış politika ve ulusal güvenlikten sorumlu isimlerin çoğunun Obama yönetiminden tanıdığımız isimlerin olduğunu görebiliriz.

        Obama yönetiminin ilk döneminde Amerika’nın Türkiye’ye yaklaşımları olumluydu ancak 2015 yılına yaklaşıldığında yönetimdeki tavır aniden olumsuza döndü. İşte o tavır değişikliğinin yaşandığı dönemde Obama’nın yanında olan isimlerin çoğunluğu bugün Biden tarafından önemli pozisyonlara getiriliyor.

        Washington’daki deneyimli isimler bu atamalara bakarak Biden yönetiminin Rusya, İran, Çin ve Türkiye politikalarının ne yöne gideceğini kestirmenin mümkün olabileceğini söylüyorlar.

        Türkiye’yi çok iyi tanıyan Anthony Blinken artık dışişleri bakanı olacak, eski dışişleri bakanı John Kerry yönetimin iklim değişikliği politikaları ile ilgili yetkilisi olarak tekrar Ulusal Güvenlik Müdürler Komitesi'nde (National Security Principals Commitee) bulunacak, Obama döneminde Avrupa ve Avrasya ilişkilerinden sorumlu dışişleri bakan yardımcısı olan Victoria Nuland yeni yönetimde politika oluşturmaktan sorumlu dışişleri bakan yardımcısı olarak görev yapacak, Biden başkan yardımcısıyken onun ulusal güvenlik danışmanı olan Jake Sullivan, Biden’ın ulusal güvenlik danışmanı oldu, Obama döneminden tanıdığımız Susan Rice da kadroda ulusal politika konseyi başkanı olarak yer alacak. Obama döneminde İran ile nükleer anlaşma için görüşmeleri yürütmüş olan Wendy Sherman da yönetimde dışişleri bakan yardımcısı olarak yer alacak, onun da İran ile ilgili politikayı yürütmesi bekleniyor

        Ve gayet tabii ki bu kadroya son olarak katılan isim Türkiye’nin çok iyi tanıdığı Brett Mcgurk oldu. McGurk, Beyaz Saray’dan yönetimin Orta Doğu ve Kuzey Afrika politikalarını yönetecek.

        BU İSİMLERİN ANLAMI NE?

        Washington’daki tecrübeli yazar ve uzmanlar yeni yönetimin bu isimlerinin geçmişteki tavır ve görüşlerini inceleyerek yakın geleceğe yönelik bir tahmin yürütmeye çalışıyorlar.

        Bu analizlerden şimdilik kaydıyla çıkarılan ara sonuçlar şöyle:

        - Yönetim, İran’a yönelik sert politikalar ve yaptırımlar uygulamak yerine konuşarak anlaşma ve uzlaşma yolunu denemeye kararlı görünüyor şu anda.

        - Yine şu anda Çin’e yönelik verilmekte olan işaret ise şöyle: Yeni yönetim Çin ile global düzeyde her konuda karşı karşıya gelmek yerine Çin’in istediği gibi ilişkilerine bir reset yapmaya hazır gibi gözüküyor. Özelikle eski dış işleri bakanı John Kerry’nin iklim değişikliği politikalarını yönetmek üzere ulusal güvenlik kadrosuna önemli konumda getirilmesinin bu işareti Çin’e vermekte olduğu söyleniyor. Uzmanlara göre Amerika iklim değişimi konusunda Çin ile işbirliği içinde çalışarak 'stratejik rakip' diye tanımladığı bu ülke ile ilişkisine bir reset verme sürecine girecek gibi görünmekte şu anda.

        - Aynı uzmanlar bu kadronun ABD’nin Rusya ile Türkiye’ye yönelik daha tavizsiz politikalar izleyeceğini gösterdiğini düşünüyorlar.

        HOŞ OLMAYAN ATAMA

        Washington'da bildiğim hangi uzmanı okuduysam hangisiyle konuştuysam özelikle Brett Mcgurk’un Ortadoğu politikasından sorumlu isim olarak Beyaz Saray’a atanmasının yeni yönetim tarafından Türkiye’ye verilmiş hiç de hoş olmayan bir mesaj olduğunda hemfikirler.

        Brett McGurk, Obama tarafından 2015 yılında Irak ve Suriye’de DEAŞ’a karşı mücadele için Amerika liderliğinde oluşturulmuş uluslararası koalisyonu koordine etmek için göreve atanmıştı. Trump’ın başkanlığında da bir süre bu görevi yürüten McGurk 2018 yılında Trump, Suriye’den Amerikan askerlerini çekme kararı alınca görevi bırakmıştı.

        Bu atamanın neden Türkiye açısından hiç de hoş olmayan bir haber olduğunu ise şöyle madde madde giderek açıklıyor uzmanlar:

        - McGurk, Amerika’nın DEAŞ İle mücadelede kendisine ana müttefik olarak YPG'yi seçmesi politikasının da mimarı olarak biliniyor.

        - Amerika’nın YPG’yi silahlandırma ve güçlendirmek için atmış olduğu bütün adımların McGurk tarafından oluşturulduğu biliniyor Washington’da.

        - McGurk şu anda yönetim içinde Türkiye’ye en fazla karşı olan isim olarak da görülüyor.

        - Geçmişte Türkiye’nin güney sınırını yeterince kontrol etmeyip kendi topraklarından DEAŞ’a katılmak için Suriye’ye insanların geçmesine izin verdiği söylentisini Washington’da sürekli yayan ve buna karşı acil bir şeyler yapılmasını isteyen McGurk’tür. Yazının başında da söylediğim Obama yönetiminin Türkiye ile ilişkisinin bozulma tarihi McGurk’un göreve atanması yılına denk gelmektedir.

        - McGurk görevden 2018 yılında ayrıldıktan sonra da Washington’daki bağlantılarını kullanarak Türkiye aleyhine çalışmalarını sürdürdü.

        McGurk, son dönemde Hamas örgütünden isimlerin Türkiye tarafından korunup kullandığı söylentisini Washington’da yayan isimlerin başında geliyor. Bu konuda İsrail yetkilileri le bağlantı içinde olduğu belirtiliyor Washington’da.

        ŞİMDİ NE OLACAK?

        Amerikan yönetimlerindeki isimler tabii ki bir danışmanlık görevi yaparlar, sonuçta kararlar tabii ki Başkan tarafından verilir. Ancak Biden geleneksel kurumsal yönetim biçimine önem vereceğini söylediğinden başka ülkelerin liderleri ile kişisel ilişki kurmak yerine ülkesindeki kurumsal bağlantılara ağırlık verecektir. Dolayısıyla yakınındaki isimlerin önümüzdeki dönemde daha önem kazanacaklarını söylemek mümkün.

        Biden tabii ki Türkiye’yi gözden çıkarmış filan değil hatta aksine Türkiye’yi Amerika'nın yanına kazanmak isteyeceğini bile söylemek mümkün. Biden’ın NATO’ya ve Avrupa ile koordineli çalışmaya verdiği önem de bu görüşü güçlendiren faktörler. 17 Şubat’taki NATO liderler zirvesinde Biden’ın büyük ihtimalle Erdoğan ile görüşmesi de olacak ama şu andaki yönetimin görünümüne bakarak iki ülke arasındaki ilişkinin hangi koşullarda daha olumlu olabileceğini kestirebilmek şimdiden pek kolay değil.

        Diğer Yazılar