Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünya sistemindeki büyüme potansiyeli olan yeni çatışmanın anlamını iyi takip edip çözümlememiz gerekiyor. Çünkü dijital bağlantılar nedeniyle büyük bir köy haline dönüşmüş bulunan global sistemdeki hiçbir ülkenin bu yeni çatışmadan etkilenmemesi mümkün değil.

        Bir süredir Amerika’nın dijital dünyada hegemonya kurmak için agresif bir atak içinde olan Çin’e karşı bir takım adımlar atmakta olduğu analizleri yapılıyordu.

        Görünen o ki Amerika demokratik ülkelerin dijital dünyadaki hakimiyet savaşını Çin’e karşı toplu halde verebilmeleri için ‘Tekno-Demokrasiler’ cephesi açmaya uğraşıyor.

        TEKNO DEMOKRASİ KAVRAMI

        Tekno-demokrasi kavramı ilk kez Foreign Affairs dergisinin 2020 Kasım-Aralık sayısında Jared Cohen ile Richard Fontaine’in ortak yazmış oldukları ‘Uniting the Technodemocracies (How To Built Digital Cooperation)’ başlıklı yazıda ortaya atıldı. Buna göre demokratik gelişmiş ülkeler totaliter Çin’e dijital dünyanın hakimiyetini bırakmamak için işbirliğine gidip tekno-demokrasi cephesi olarak tekno-otokrasiye karşı aktif mücadele etmeleri gerekiyordu.

        Plana göre tekno-demokrasi cephesi ilk başta T-12 olarak adlandırılacak ve teknolojik açıdan gelişmiş olan şu demokrasileri içerecekti: Amerika, Avusturalya, İngiltere, Kanada, Finlandiya, Fransa, Almanya, Hindistan, İsrail, Japonya, Güney Kore ve İsviçre.

        DİJİTAL İPEK YOLU'NA KARŞI

        Çin 2015 yılında 'Made in China 2025' ve ‘Dijital İpek Yolu’ projelerini açıklayıp agresif ekonomik hakimiyet niyetini açığa çıkarınca Batı aleminde dijital hakimiyet konusunda alarm zilleri zaten çalmıştı. O günden itibaren perde arkasında yapılan görüşmeler ve hazırlıklar ile bugünkü tekno-demokrasi cephesinin oluşturulması yolunda yürünmeye başlandı.

        ÇİN ASLINDA PANİKLEDİ

        Yapılan hiçbir açıklama yok ama Çin’in kendisine karşı oluşturulmakta olan tekno-demokrasi cephesinin gücünden paniklemeye başladığı geçen ay içinde bir Çin düşünce kuruluşu olan ‘Shangai Institute for International Studies’ tarafından Chen Dongxiao imzasıyla yayınlanan ‘Competition Without Catastrophe-A new China-US Cybersecurity Agenda’ başlıklı çalışmayla belli oldu. Bu çalışmada Çin’in dijital dünya etkinliği konusunda Amerika ile çatışma yerine işbirliğini tercih edeceği vurgulanıyordu. Batı aleminde bu niyetin ne kadar ciddiye alınabileceği yolunda kuşkular var ve bu çalışmanın sadece Çin’in kendisini tekno-demokrasi cephesine karşı güvenceye alma girişimi olarak kabul ediliyor.

        ETKİLİ BİR ÇALIŞMA

        ABD’nin Türkiye eski büyükelçisi ve şu an Freedom House’ın başkanı olan Michael Abromowitz ile yine Freedom House’ın yönetim kurulu başkanı olan Michael Chertoff’un ortak imzayla yazmış oldukları ‘The Global Threat of China’s Digital Authoritism’ çalışması dijital dünyada Çin’in oluşturduğu tehdidi ortaya koyan etkin bir çalışma olarak Amerika ve Avrupa’da konuyla ilgili çevrelerde prestijli ve önemli bir çalışma olarak kabul ediliyor.

        Avrupa Komisyonu da ‘Joint Communication: A new EU-US Agenda for Global Change’ başlıklı pozisyon belgesiyle Çin’in dijital otokrasisine karşı Amerika ile ortak çalışmaya hazır olduğunu duyurdu. Avrupa Birliği içinde ABD’nin başını çektiği dijital demokrasi cephesinin dışında kalma eğilimleri bir süredir vardı. Ancak bu pozisyon belgesinden sonra Avrupa’nın da Çin’e karşı cephe içinde güçlü bir şekilde yer alacağı beklentisi oluştu

        Dijital dünyada cepheler bu şekilde net belli olduğundan önümüzdeki günlerde dijital dünya hakimiyeti için Çin ile Amerika’nın başını çektiği cephenin sıkı bir çatışmaya girişeceğini öngörebiliriz.

        Diğer Yazılar