Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yazının başlığına bakınca sakın ha Oray Eğin’in fantastik yemek maceralarına ara verip nedense yaşadığı halka inme deneylerinden bir tanesi hakkında yazdığımı filan sanmayın. Yazacağım eski bir gurme olarak aynen benim başıma geldi. Geçenlerde bizim mahalledeki sokak arası marketine gittim. Marketlerde junk food olarak tanımlayabileceğimiz türde atıştırmalıklarda inanılmaz bir zenginlik var. 3 harfli olarak tanımlanan marketlerde ise bu çeşitlilik fantastik boyutlara ulaşabiliyor. Geçenlerde Amerika’dan gelen genç bir misafirim bu zenginliği görünce şaşırdı. Dünyaya junk food kavramını tanıştırmış kendi ülkelerinde bile bu çeşitliliğin bulunmadığını söyledi. Bu konuda Amerika’yı bile geride bırakmış olmamızın anlamı varsa nedir bunu bilemiyorum. Ama bu tür yiyerek çok da sağlıklı bireylerin oluşabileceğini söyleyebilmek herhalde mümkün olmamalı. Bu gidişle yakında bir başka kategoride daha, obez olmak kategorisinde de Amerika’yı geçip bir imkansızı daha başaracağımıza eminim ben.

        Her an morbid obez kategorisine geçmeye müsait vücudumla marketi gezerken raflarda gördüğüm her tür atıştırmalık yiyecek ile ilgili tıkınma fantezileri kurabildiğimi, biraz da kendime acıyarak, gördüm. Rafları incelemem bu yüzden hep uzun sürüyor.

        Bir anda rafta gördüğüm, bana yeni gelen, ürünle bu tıkınma fantezim son derece şehvetli boyutlar da almaya başladı. Çünkü paketin üstünde ‘Trüf mantarı aromalı patates cipsi’ yazıyordu. Bu bence bir alışveriş oksimoronu oluşturmaktaydı çünkü mahalle marketinde bence bulunması oldukça tuhaf kaçan bir lüks üründü bu. Tabii o cipslerin üstünde trüf mantarı gerçekten olamayacağını bilsem de yine de 'trüf’ün sadece aromasını vermek bile hayli pahalı olmalıydı.

        REKLAM

        Şöyle anlatayım meseleyi bu cipste gerçek trüf mantarı kullanılsaydı tek bir paketin bile en azından iki veya üç asgari ücret düzeyinde olması gerekecekti. Bunun bu fiyattan satılabilir ve müşterisi kolay oluşacak türde bir ürün olamayacağını bilmek için ekonomi dalında doktora yapmış olmak da gerekmiyor herhalde.

        Trüf aromalı cips, deniz ürünleri reyonunda hamsiden çok ıstakoz bulunduran ve bunları bulundurmakla kalmayıp her gün kilolarca satan türde bir markette olsaydı doğrusu şaşırmazdım. Ama yaşadığım siteden dışarıya adımımı attığımda benim Ortadoğu’da yaşamakta olduğum acı gerçeğini suratıma çarpan görüntülerle dolu mahallemdeki markette bu ürünün ne işi var bunu çözemedim doğrusu.

        Bunu kafamda not ettikten sonra marketin içinde biraz daha dolaşırken beni şaşırtan bir ürün daha gördüm. Sosların dizili olduğu rafta ‘Amerikan stili hamburgere uygun sos’ yazılı bir sos da gördüm. Amerikan stili hamburgerin özel sosu olduğunu ilk kez duyuyordum. Bu muammayı da bir gün Oray bana açıklayacaktır diye umarak aldığım soğan ve ekmek ile birlikte bu marketten çıkıp bu defa 20 dakika ötedeki orta sınıfın üst kesiminin ve beyaz yakalıların alışveriş yaptığı market zincirine de gittim. Tavuk kanat alıp fırında pişirme umudum vardı. Fakat bu içi hayli müşteri dolu marketteki tavuk reyonundaki bütün ürünlerin tarihinin geçmiş olduğunu gördüm. Eğer bayatlamış tavuk yiyerek intiharı düşünen insan sayısı çok değilse bu tarihi geçmiş tavuk ürünlerini satabilmek herhalde mümkün değildi. Bu kadar açlık çeken insan varken bu sayıda ürünün çöpe gitmesi ihtimali beni orta düzeyde depresyona bile sokmuştu.

        Hava da yükselmekte olan bir depresyona ciddi katkı yapacak derecede gri olduğundan kafamı biraz meşgul etmek için iki ayrı markette görmüş olduklarımı birleştirip acaba sosyolojik bir analiz ortaya çıkarabilir miyim diye düşünmeye başladım.

        REKLAM

        Anladığım kadarıyla orta sınıfın üst düzeyinin bile tavuk alabilmek için parası olmamasına rağmen onlardan durumu daha kötü durumda olması gereken daha alt gelir düzeyindeki insanların marketinde gördüğüm ürünler bana Türk insanının karnını zor doyursa dahi daha güzel bir yaşamın hayalini kurmayı bırakmadığını gösteriyor. Tavuk bile alamazken trüf kokulu cips yiyebildiği bir hayatı düşünebiliyor insanlar.

        Aslında bu durum yaklaşan seçim açısından partilere önemli bir ipucu da içeriyor olmalıydı bana göre.

        Evet insanımız karnını bile zor doyuruyor ve tavuk bile alamıyordu ama daha farklı bir hayatta daha keyif veren yemekler yemek de istiyordu. Yani bence seçmenimiz sadece karnını doyuracak politikalar getirecek değil kendisine daha güzel ve mutlu yarınlar getirme vaadi de verecek tercihler peşindeydi.

        Hatırlayınız bu analize aslında markette oluşmaya başlayan depresyonumu engellemek için girişmiştim ama analizimin sonucu da ruh halime pek iyi katkıda bulunamadı. Çünkü insanların daha kaliteli hayat arzularının karşılıksız bırakılması ihtimali de vardı ne yazık ki.

        Diğer Yazılar