Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        NE zaman ki, mütevazılık timsali Şebnem-Sedat Uyar çiftinin otellerinden birine gitsem, mutlaka birkaç kez "Yok artık" diyeceğim bir şeylerle karşılaşırım. Geçen hafta da Türkiye'deki dağ otelleri arasında rafine şıklığı ve gizli lüksüyle bir adım önde duran Golden Key Kartalkaya Otel'deydik.

        PANCARLI RISOTTO VE KULAKLARA SPA

        Hadi beni geçtik; her şeyin tadını bilen Figen Batur, her şeyi görmüş Ali Eyüboğlu gibi ustalara bile "Yok artık" dedirten pespembe bir pancarlı risotto ve ilginç bir "kulak SPA'sı"yla karşılaştık bu sefer de.

        Yok böyle bir lezzet. Bir iki yem atmama rağmen tarifini vermeye hiç niyetli olmadıkları pancarlı risotto tamamen otelin kendi keşfi. Her şeyin pembeye endeksli olduğu kız çocukların dünyasının yemeği olursa hiç şaşmam, zira tabakta pembe ama sıcak bir yemek bana bile bir hoş ve eğlenceli geldi.

        Otopark katında konuşlanmış, 2 tealight yakmak ve havluyu rulo yapmak suretiyle Kilimanjaro efekti verilmiş mekânların aksine otelin şahane SPA merkezindeki bir uygulama "kulak SPA"sı.

        Olay şöyle: Başınızı yan yatırıp hazin hazin yanan mumlu hunileri kulaklarınıza sokuyorlar, bu arada da boynunuzdan kulağınıza doğru masaj yapıyorlar. Sonuç çok acayip! Görüntü inanılır gibi değil. "Bunlar kulak kiri değil içindeki toksin" diyor terapist. Merak edenler Twitter'dan baksın. Oraya kulaklarımdan çıkanların fotoğrafını yükledim.

        Kulak SPA'sı ve pancarlı risottonun yanı sıra "Sevgilinin kalbine giden yol, midesinden geçiyor" diyen Elif Tapan'ın afrodizyak, Ayşe Tolga'nın aromaterapik etkili workshop'ları ya da Seda Bağcan'ın aşk mantraları gibi çok farklı şeyler her an karşınıza çıkabilir ve size de "Yok artık" dedirtebilir.

        Yeni albüm

        SEDA Bağcan demişken, Ankara Özel Tevfik Fikret Lisesi'nin hazırlık sınıfından beri dostuz Seda ile. Hatta benim bu dostluğumun orta ikinci sınıfta platonik bir çocukluk aşkına dönüştüğü bir yıl bile olmuştur. Tamamı müzisyen bir aileden geldiği için Seda daha o yaşlarda bile inanılmaz piyano çalar ve şarkı söylerdi. Küçücük çocuklar olmamıza rağmen o piyanonun başına geçtiğinde huşu içinde onu dinlerdik. Müzik terimlerinden ilham alan isimleriyle ablaları Sonat ve Serenat'ı da Sedaların Tunalı Hilmi Caddesi'ndeki çatı katlarında dinlemişliğim vardır.

        Bu küçük yaşta beni yorumu ve sesiyle alıp bir yerlere götüren, şimdi ise "Cennetten Gelen Mantra Müziğinin Parlayan Güneşi" olarak dünya çapında tanınan ve müziğiyle şifa dağıtan dostum geçen aradı ve son albümü "I am that I am / Ben Benim"in çıktığı haberini verdi.

        Hafif bu dünyadan kopmak hafif de aklınızın başka yerlere gitmesini sağlamak için dinlemenizi öneririm.

        Teknolojik arkadaşlar

        BİZ Commodore 64 ve Basic neslinin çok özel bir ilgisi yoksa teknoloji ile arasında inceden de olsa bir duvar oluyor. Bu da gayet normal. Biz renkli Eurovision seyretmek için evlerde toplanan nesil değil miyiz?

        Geçenlerde pırlanta gibi iki teknolojik gençle tanıştım. Biri Twitter'ci ve Facebook'çu Arda Sayıner diğeri ise Instagram'cı Ceyhun Kırdemir. İnanamadığım ve çok şaşırdığım duyduklarımı paylaşmayacağıma dair onlara verdiğim sözümü tutuyorum ancak "Sosyal medyaya çok da inanmayın ama sakında sosyal medyasız kalmayın" diyorum.

        Fayda yaratan tişörtler

        İTİRAF ediyorum yıllar önce Sedef Çalarkan'ın bana hediye ettiği 2 tişörtten birini onu üstümde çok beğenen bir arkadaşıma hediye etmiştim. Yıllar geçmesine rağmen hâlâ ikimiz de giyiyoruz ve her giydiğimizde de ilgi ve alakanın odağı oluyoruz.

        Sedef bu kez de tişörtlerini Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı için tasarlamış. Geliri ise iş kurmak isteyen ancak sosyo-ekonomik açıdan şartları buna elvermeyen kadınların hayallerini gerçekleştirmesi için kullanılacakmış. 1V1Y.com ile gerçekleştirilen projenin adı da çok hoş: "Hayalindeki Sen Ol."

        Diğer Yazılar