Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Çünkü zaten yayımlanan 43 maddelik genelgede öyle olamayacağı belliydi.

        Neredeyse tüm fabrikaların, inşaatların ve üretim yapan tesislerin, bankaların ve birçok şirketin açık olduğu ve buna bağlı olarak tüm toplu taşımanın işler halde olduğu bir durumu “tam kapanma” olarak adlandırmak zaten abesle işgaldi.

        “Tam” değil, “yarım” bile denemez mevcut duruma.

        Zaten demiştim kapanma öncesi kaleme aldığım yazıda…

        Bir daha diyeyim; Bu kapanma iki gün önceki uygulamaların biraz daha sıkılaştırılmasından başka hiçbir şey değil!

        Biliyorsunuz Taksim’de oturuyorum.

        Gazetemizin bulunduğu bina da yani şirketimiz de Taksim de.

        Ev ile ofis arası 850 metre filan.

        Ama tabii turizm bölgesi olduğu için 7/24 hareketin olduğu bir bölge.

        Dün her zamanki gibi evden gazeteye kadar yürüdüm.

        Otellerin tamamı açık.

        Marketler açık.

        Taksiler vızır vızır.

        Çünkü turist dolu etraf.

        Kapalı olanlar neydi peki?

        Paket servis yapabilen lokantaların, restoranların tamamı açık!

        Yapamayanların hepsi kapalı!

        Bir de, kuaför salonları, butikler, turizm sektöründe çalışan bürolar, telefon ya da sim kart satan bayiler, döviz büroları, ayakkabı ya da giysi tadilatı yapanlar, peruk satan dükkanlar (Bölgede çok sayıda varlar) simit, kestane, pilav filan satan seyyarlar ortada yoklar…

        REKLAM

        Geri kalan her şey normal seyrinde devam ediyor hayatına.

        Dolayısıyla da sokaklar, caddeler bayağı yoğun.

        Evlerde durum ise fecaat.

        Ha bu arada durumu azıcık kurtaran, orta halliler uyanıklık yaptı ve kaptı çoluğunu çocuğunu ya yazlığına kaçtı ya memleketindeki köyüne…

        Onun üstündekiler de… Yani yalısında, bahçeli villasında oturma imkanı olanlar…

        İnstagram’da yaptıkları paylaşımlardan görüyoruz ki; oturan oturuyor keyifli keyifli…

        İstemeyenler de 18 gün rezervasyon yaptırdığı beş yıldızlı otelde “Pandemi Tatilinin” tadını çıkarıyor.

        Hatta dün duydum ki; bunlardan tekne sahibi olanların bir kısmı da arkadaş grubu yapıp denize bile açılmış…

        Büyük bir ihtimalle Yunan adalarına filan seyir halindeler şu anda.

        Allah keyiflerini bozmasın ama onlar bu keyif halindeyken büyük şehirlerde kalanların durumu fena!

        Dün Bahçeşehir'de, 3 artı 1 dairede oturan 2 çocuklu bir yakınım aradı.

        “Kocaman bahçesi var sitenin. İçinde küçük de olsa çocuklar için bir oyun parkımız var. Geçen yıl hiç değilse çocuklar iniyordu aşağıya ve oyalanıyorlardı. Bu sene o da mümkün değil. Sitenin görevlileri izbandut kesilmiş başımıza adeta. Çocuklar iki top sektiremiyor kapının önünde. Boğuluyoruz. Daha birinci gününde hal böyleyken 18 gün nasıl tahammül edeceğiz bu duruma? Gidenlere kızıyordum ama şimdi hepsine hak veriyorum. Keşke biz de uyanıklık edip annemlere, köye gitseydik. En azından müstakil, bahçesi vardı. Çocuklara kimse müdahale etmezdi” diyerek dert yanıyor…

        Yani değerli okurum…

        Bu kapanmada da, olan yine gariban esnafa, fakire fukaraya oldu!

        Günlük sattığı simidin parasıyla evine, çoluğuna, çocuğuna ekmek götüren babaya…

        REKLAM

        Gündelik temizliğe giden ve aldığı o parayla da akşam evinde yemeğini yapan ablalara, teyzelere…

        Çöpten topladığı kağıdı satarak geçimini sağlayana…

        Zaten pek iyi değildi durumları.

        Adeta ceza yerine geçen bu 18 günlük kapatma iyice zora düşürecek.

        Ne diyeyim?

        Allah yardımcıları olsun.

        Allah güç versin, sabır versin, dirayet versin…

        Bu virüs at yarışlarına musallat olmuyor mu?

        Bu virüs at yarışlarına musallat olmuyor mu?
        0:00 / 0:00

        Bir önceki yazımda kapatma genelgesinde at yarışı antrenörlerinin kapsam dışı olduğuyla ilgili ironik bir ifade kullanmıştım.

        Demiştim ki; “Mesela yarış atı antrenörleri izinli.

        Ancak yarışmalara hazırlayacağı, çalıştıracağı adaylar izinsiz.

        Bu durumda ne yapacak o antrenörler?

        Doğal olarak kapsam dışı olan atları mı boş boş koşturacaklar pistlerde?”

        Dün bir okurumun yolladığı e-mail sayesinde öğrendim ki…

        O genelgede özellikle at yarışı antrenörlerinin kapsam dışı, izinli olduklarıyla ilgili ibare boşuna değilmiş.

        Atlar da, seyisleri de, jokeyleri de, at sahipleri de kapsam dışı çünkü at yarışları aynen devam ediyor!

        Kapanan sadece küçük esnaf grubuna dahil olan ganyan bayileri ama yarışlar son sürat devam ediyor.

        İnanmadım girip www.tjk.org sitesine baktım.

        Ben baktığım saatlerde atlar Bursa’daki yarış için koşuyordu.

        Hemen sonrasında da Veliefendi’de bir yarış vardı.

        Sonra bana yazan ganyan bayii sahibini aradım.

        İsyanda tabii adamcağız.

        Aynen aktarıyorum söylediklerini;

        “Türkiye Jokey Kulübü’nün ülke genelinde 4500'den fazla ganyan bayisi var. Yüzde 5 komisyon ile çalışıyoruz. Genelgeyle bizi kapatıyor ama banka hesapları üzerinden bahis oynatmaya devam ediyor. Hiç sektirmeden hem de… Bu arada tabii 18 gün boyunca oynatılan yarışlarda, ganyan bayilerinin alacağı komisyonu da cebine indiriyor. Gerçekten akılalmaz bir adaletsizlik bu! Devlet dediğiniz adil olur yahu! Düşünün… Benim dükkanımı salgınla mücadele gerekçesiyle kapatıyor ama el mahkum yüzlerce insanın ve dip dibe olduğu yarışları ise aynen devam ettiriyor! Pardon ama benden, kazancımdan ödün vermemi dayatan iktidar neden TJK’nın da kazancından ödün vermesini istemiyor? Bu nasıl bir anlayış anlamak mümkün değil!”

        Gerçekten mümkün değil…

        Hakikaten!

        "Pişmanlık evim" şikayetleri yağmur gibi!

        "Pişmanlık evim" şikayetleri yağmur gibi!
        0:00 / 0:00

        Geçen hafta kaleme aldığım; ““Canım evim” hayali nedense hep “Pişmanlık evim” hüsranı ile bitiyor” başlıklı yazım epeyce ses getirdi.

        İnanılmaz geri dönüş aldım konuyla ilgili.

        Gerek e-posta adresimden gerekse de sosyal medya adreslerimden mağdur olmuş binlerce insanın hikayelerini okudum.

        Bu arada tabii proje uygulayıcı şirketlerden de yazanlar, mesaj atanlar ve arayanlar oldu.

        Sistemin nasıl olduğunu bir de onlardan dinlemek için bir şirket ile görüşmeyi kabul ettim.

        Geldiler gazeteye ve ben sordum onlar da tek tek insanları nasıl faizsiz ev sahibi yaptıklarını anlattılar.

        Öyle güzel bir tablo çiziyorlar ki…

        Ağızlarından bal damlıyor gerçekten.

        Öğrendiğimi aktarayım;

        Türkiye genelinde adına; “Tasarrufa Dayalı Faizsiz Finansman Sistemi” dedikleri bu projeye dahil olan insan sayısı şu anda 350 bin!

        Yani, 350 bin insan ev ya da araba sahibi olmak için bu sistemin içerisinde halen.

        Gelen şirket yöneticisi bu projenin en büyüklerinden ve öncülerinden.

        Şikayetleri ve irili ufaklı bir yığın şirket dolayısıyla yaşanan mağduriyetleri anlatınca…

        Onlar da şirketlerinin hiç kimseyi mağdur etmediğini iddia ettiler.

        Ben de bunun üzerine hemen bilgisayarımı açıp ona kendi şirketleri dolayısıyla Gaziantep’ten gelen bir okurumun e-mailini okudum.

        REKLAM

        Size de aktarıyorum; “Sevilay Hanım merhaba… İsmim Selahattin. Ben de mağdurlardan biriyim. 250 bin liralık ev için eylül 2018'de sisteme üye oldum. 28 ay ödeme yaptım. Kurada adım çıkmadı. Hep fake sahte isimlere çıktı ve ben üye olduğumda böyle fake sahte isimler eklediklerini söylemediler. Bunu 3 yıl sonra öğrendim ve sonunda çekiliş bitti ve sıra bana geldi. Ama ev fiyatlarının yükselmesi sebebiyle ev alamadım. Ben projeye girdiğimde 3+1 ev alayım dedim ve ödemelerimi yüksek yapıp 28 aya tabi tuttum. Şimdi ev fiyatları 3+1 700 bin TL'den başlıyor. 2+1 evler 550 bin TL'den başlıyor. Teslimat sürem geldiği için ev alsam da almasam da 3600 TL olan taksitim 4600 TL oldu. 3 aydır yüksek taksit ödüyorum. Ve şimdi hem ev alamıyorum hem de fazladan yüksek taksit ödüyorum. Evim kira. Ödemelerim var. İşsizim ödeyemiyorum. Sistemden çıkmak istiyorum ama organizasyon bedeli olan 16.500 TL'mi kesiyorlar. İleride de hak iddia etmemem için bana bunu talep etmeyeceğime dair evrak imzalatıyorlar!”

        Şirketin yetkilisine göre burada herhangi bir mağduriyet yok.

        Haklı…

        Çünkü sözleşme gereği eğer sistemden erken çıkılıyorsa kayıt parasını geri almayacağı müşteriye daha işin başında belirtiliyor.

        Diyor ki; ”Biz verdiğimiz sözleri yerine getirmişiz. Müşteri 28 ayın sonunda da olsa hak kazanmış birikimini geri almaya. Enflasyon şartlarında paranın bir erime yaşamış olması bizim suçumuz değil!“

        Bunda da haklı!

        Çünkü paranın pul olması onların suçu değil!

        Suçlu, kabahatli olan enflasyonun oynak olduğu bir ülkede böyle bir sisteme göz yuman irade!

        Ben de zaten bunu ısrarla dile getiriyorum.

        “Enflasyonun inişli çıkışlı olduğu bir ülkede böyle bir sistem olmaz kardeşim” diyorum.

        O yüzden bu sisteme derhal dur denilmeli!

        Kazanan kazandı artık zaten.

        Sırf dini vecibeleri gereği; “Faiz ödemeden ev alayım!” diye yola çıkan saf vatandaş üzerinden trilyonları vuran vurdu.

        Garibanın; “Faiz haramdır” desturunu fırsat bilip, elindeki birikimini alıp, katılım bankalarında, dolarda, altında ya da borsada değerlendirerek zenginleşen yeşil sermayeci yeterince zenginleşti.

        Bari bundan sonrasına izin verilmesin.

        Haksız mıyım?

        Diğer Yazılar