"Sanatçı Kaprisi" dedikleri şey...
Sanatçı, olgunluk dönemine girdiği yıllarda tamamen kişisel düşüncelerinden dolayı aldığı radikal bir kararla memleketi İtalya'yı bir daha -ayak basmamak üzere- terk eder ve ömrünün sonuna dek İsviçre'de yaşar. İtalyan halkı, uluslararası kariyerini büyüleyici konserleriyle, başdöndürücü bir hızda sürdüren ve kısa zaman içinde müzik dünyasındaki parlak kariyerini somutlaştıran Michelangeli'yi zaman içinde özlemeye başlar ve bu durumu bir türlü içine sindiremez. Doğal olarak hayranları için sanatçının bu kararı, onu yeniden ülkesinde görmeyi ve kendi vatanında tekrar dinlemeyi arzu edenleri üzer ve aynı zamanda da bir onur meselesi haline dönüşür. Arturo Benedetti'ye İtalya'dan kararlılıkla konser teklifleri yağmaya başlar. Ancak büyük piyanist gelen teklifleri, eşi ve aynı zamanda menajeri olan Giuliana Guidetti aracılığıyla nazikçe reddetmekte -maalesef- hiç gecikmez. Olumsuz gelişmelerden haberdar olan ve buna içten içe üzülen ülkenin gerçek sanat severleri, kangrenleşen sorunu Cumhurbaşkanlarına ve hatta Papa'ya kadar taşımayı da bilirler.