Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DENİZE kıyısı olan bi kentte doğduğum için gemilerin varlığını hayatımın ilk yıllarında fark ettim. Özgür sularda seyreden bembeyaz ya da rengarenk gemileri çok severim. Onları her görüşümde izledikleri rotayı düşünür ve tahminde bulunmaya çalışırım. Bu tahminleri çocukluğumdan beri keyifle yaparım. Oysa, Haliç Tersanesi'nin önünden ne zaman geçsem, tersanenin gerektiği gibi efektif kullanılamamasından dolayı üzülürüm çünkü bildiğim kadarıyla bu tersane büyük tonajlı gemi inşaatı için planlanmıştır. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, denizciliğin ne kadar geliştiğini söyleyebiliriz? Bilemiyorum. Haliç'te belki de ulusal veya uluslararası sularda seyreden, dünyanın uçsuz bucaksız noktalarına kadar sınır tanımadan gidebilen gemiler yapılacaktı... İsmet İnönü'nün çıkarttığı bir kanun olan "Üstün Yetenekli Çocuklar Yasası" ile yetiştirilen sanatçılar, aynı zamanda Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Cumhurbaşkanı imzasını taşıyan resmi "Solist Sanatçılar Yönetmeliği" ile "Devlet Solist Sanatçısı" olarak hizmet verirler. Amaç gelişmekte olan ülkemizin ismini uluslararası platformlarda ve evrensel değerler içinde duyurarak, bir elin on parmağı kadar az sayıda ve zor yetişen özel sanatçılarını koruma altına almaktır. Fakat söz konusu resmi yönetmeliğin maalesef gerektiği gibi ve efektif değerlendirilememesi, bu statüye ve nadide sanatçılarına çeşitli zorlukları ve rahatsızlıkları beraberinde getirmiş, uygulamada ciddi eksikleri ortaya çıkmıştır. Solist sanatçı olarak, bu yazıyı hayıflanarak sizinle paylaşıyor, amacımın iyileştirme çabalarına katkıda bulunmak olduğunu ifade etmek istiyorum. Çünkü gerekli düzenlemelerin yapıldığı söyleniyor olsa da, durum çözümsüz bir halde devam etmektedir.

        SOLİSTLERİN ÖNEMİ

        Devletin onurlandırdığı ve kendi bünyesinde resmi bir konumla sahiplendiği sanatçılar, ne gibi aksaklıklarla karşılaşıyor olabilirler sizce? Öncelikle ilgili bakanlık, bu sanatçıları layık olduğu ve konumlarına yakışan en üst düzeyde değerlendirilmeleri konusunda daha etkin olmalıdır. En azından ve her şeyden önce düzenli olarak, orkestraların olağan hafta sonu konserlerinin ve ulusal veya uluslararası turnelerinin solistleri olarak dinleyiciyle buluşmaları sağlanmalıdır. Ayrıca orkestraların, orkestracılar ve şeflerden oluşan bir teknik kurulları olduğu gibi s^iflerin de bir -teknik seçici kurulu- ofabilir ve bu durum yıllık konser programlarını denetlemek adına bakanlığın çalışmalarına değerli ve t objektif destekler sağlayabilir. Solist sanatçı hakları ve görevleri konularında alınan kararlar sadece orkestra müdürlüklerine ve orkestra müzisyenlerinden oluşan bir teknik kurula ve şimdiye dek olduğu gibi onların şahsi inisiyatiflerine bırakılmamalıdır. Çocukluğumda, konserlerine sürekli gittiğim bir orkestramızın müdavim dinleyicilerinden biri olan Halikarnas Balıkçısının kızı Aliye hanıma "Neden artık konserlere gelmiyorsunuz?" diye bir soru yöneltmiştim. Yanıt olarak, "Solist olarak, Tuttistleri (orkestracıları) sahneye çıkarıyorlar.." sözleriyle bir dinleyici olarak kendi öz yorumunu dile getirmişti. O yaşımda, aldığım bu yanıt her şeyin bir değeri olduğunu ancak neyin, nasıl, nerede ve -sadece yerinde- kullanımının değerli olabileceği gerçeğini anlamamda bana oldukça yardımcı olmuştu. Kurunun yanında yaşı yakmadan, ülkemizin "beynelmilel markaları" olan solistlerinin gereği gibi değerlendirilmesi, daha efektif organizasyonlarda yer alması, ülkemiz Türkiye adına sadece evrensel ve gerçek bir kazanımdır. Atıl kullanıma karşıyım!..

        Diğer Yazılar