Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hepimizin birer damla olduğu hayat deryasında; rotamız, yolumuz, başarılarımız ve tutkularımız ne olursa olsun, her şeyden önce birer insanız. Öyle değil mi?

        En son yazımda, milletlerin kimliğini oluşturan özelliklerden bahsetmiş bizim de bazı duayenlerimizin isimlerini köşemde zikretmişim. Bu yazımda, dost büyüklerimle yaşadığım bazı anılarımı sizlere anlatmak ve aynı havayı soluduğumuz dünyamızda, güncel hayat enstantanelerimizi ve yaşadıklarımızı sizlerle örnekleriyle paylaşmak istiyorum.

        Birkaç hafta önce Yunanistan'ın Sakız Adası'nda -deniz kenarında- tipik bir Ege restoranında oturmuş mönüden ve garsona sorduğum önerilerin içinden tereddüt etmeden "Soğan Yahni"yi seçmiştim. Bu seçimim, masamızda nostaljik bir hava estirdi çünkü yemeğin lezzeti tıpkı anneannemin bizler için hazırladığı enfes damak tadına sahipti; hani o ağızda dağılan ve unutulmayan lezzetlerden...

        İdil Biret'e bu lezzetle ilgili hikâyemi keyifle anlatırken, kendisi de soğan yahni fikrimin misafirlerine hazırlayabileceği iyi bir yemek olabileceğini düşünerek benden özel tarifimi aldı. Sohbetin üzerine birlikte önce bir sahafa uğradık ve oradan önümüze çıkan ilk marketten bu yemeğin malzemelerini satın aldık. Bu arada aynı anda müzikle ilgili bazı ilginç ayrıntılar üzerine konuşuyorduk ki parasını ödeyerek satın aldığımız her şeyi kasada unutup dışarı çıktık. Çok geçmeden durumun farkına vardık ve markete geri döndük, unuttuklarımızı yerinde bulduk ve birbirimize güldük, müzik her şeyin önündeydi...

        Ayla Erduran ise bir akşam üstü keman çalışmasını bitirdikten sonra beni yemeğe çağırmıştı. Özen ve itinayla hazırladığı çorbayı, tabaklara koydu, Gümüşsuyu'ndaki dairenin balkonunda karnımızı doyurmaya başladık. Bu arada, Elgar ve Brahms Konçertolarının teknik güçlükleri ve kondisyonu açısından birbirleriyle ne denli benzeştikleri konusunda derin bir sohbetin içindeydik. Ve hemen akabinde ikinci çorbalarımızı da aldık. Yemeğimizi tam bitirmek üzereyken birden fark ettim -ikinci turda tabak ve kaşıklarımızı değişmiştik- ama hiç sorun değildi ve kendisine hiçbir şey söylemeden tebessüm ederek çorbamı bitirdim...

        Suna Kan'la, uzun yurtdışı eğitim yıllarımdan sonra tekrar buluşmamız ilk kez Bodrum'da gerçekleşti. 15 gün sürecek tatilimi geçirmek üzere Bodrum Torba'ya gitmiştim. Suna Hanım'ın sabah erken saatlerde denize girdiğini biliyordum ama uzun süren Bodrum tatili gecelerinden genellikle eve geç ya da sabaha karşı döndüğümden erken saatlerde uyanmak hiç gerçekçi ve mümkün görünmüyordu.

        Diğer Yazılar