Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "Ünlü olmak ateşten bir gömlek, yanmamak için amyant gömleğe ihtiyaç vardır, herkes bu gömleği taşıyamaz!..." Berlin'de yaşadığım ilk dönemde aileme ve dostlarıma yollamak için enfes kartpostallar beğeniyor, üzerine renkli pullar seçerek bu gönderileri özenle postalıyordum. Nerede olursam olayım keyif duyarak yaparım bunu. Bu kartların arasından en güzeli ve esprilisi, kentin önemli bir simgesi olan Berlin Filarmoni Orkestrası ile ilgilidir. Kente bir turist olarak gelen bir kişi, yolda rastladığı herhangi bir Alman vatandaşına "Berlin Filarmoni'ye nasıl gidebilirim?" diye merakla sorar. Bu kişi yabancıya, "Çalışınız, çalışınız, ama çok çalışınız..." sözleriyle cevap verir. Bugün sizlere bir dostumun anlattığı sempatik ve tamamen gerçek bir hikayeyi anlatmak istiyorum. Hiç kuşkusuz ki, Berlin Filarmoni Orkestrası dünyanın en iyi ve en seçkin orkestralarından biridir. Orkestranın her müzisyeni değerlidir ve tüm bu seçkin çalgıcılar kendisi, çevresi ve dünya için birşeyler yapmak adına hayatlarını bu kuruma adeta adamıştır. Orkestranın solo kornocusu, yıllar boyunca Karajan, Abbado, Rattle gibi ünlü şeflerle çalışmış ve bu dünya orkestrası içinde erdemli sanat hayatını sonuna dek geçirmiştir. Sayısız konserleri, turneleri, inanılmaz plak ve albüm kayıtlarını, sanatının doruğunda olduğu yıllarda yine bu orkestrayla doyasıya yaşamıştır. Ve bir gün, her meslekte olduğu bu emektar insanın da yaş sınırından dolayı emekli olma zamanı gelir. Başarılı bir konserin sonunda, alkışlardan sonra, şef dinleyiciye doğru döner ve usta kornocunun ismini zikrederek iskemlesinden ayağa kalkmasını rica eder. Usta, ayağa kalkar ve orkestra şefinin sözlerini dikkat, saygı ve tebessüm içinde dinler. Orkestra şefi, ünlü müzisyenin yıllar süren başarılı görevini tamamladığını ve emeklilik gününün maalesef geldiğini belirtir. Ancak orkestra, üstadın -olağanüstü başarısından dolayı- kendisinin sanatçı sözleşmesini bir yıl daha özel olarak uzatma kararını halk önünde gururla söyler. Bu sözler üzerine salonda büyük bir alkış kopar. Bu arada, korno ustası elini kaldırır ve halktan, şeften ve orkestradan bir söz ister. Her şeyden önce müziğin hayatındaki değerini vurgular ve ona hiç ihanet etmeden uzun yıllar çalıştığını, görevini -en üst düzeyde- yerine getirdiğine inandığını, buradaki konser hayatını ve çalışmalarını tamamlamaktan dolayı mutlu ve onurlu olduğunu ifade eder. Vazifesinin bir yıl daha uzatılması konusuna ayrıca içtenlikle teşekkür ederken, bu özel jestin kendisi için önemli bir onur meselesi olduğunu ancak bu teklifi kabul edemeyeceğini bildirir. Ve sözlerine şöyle devam eder: "Amacım müziği bırakmak değil, son nefesime kadar müziği sevecek, kendim ve dostlarım için çalacağım, tecrübelerimi genç öğrencilerime aşılayacağım. Misyonumu en parlak şekilde tamamladım ve bundan sonra da, bıraktığım günkü gibi hatırlanmak istiyorum. Dinleyicime ve sanata olan saygım sonsuz. Şimdi sıra benden sonra gelen kuşaklarda, çağdaş gençlerde..." der. Ve bu erdemli konuşmanın ardından, büyük müzisyene yağan alkış selini tahmin edebilirsiniz. Bir işe nasıl başladığımız kadar nasıl sonuçlandırdığımız da değerli ve önemlidir. Bu yarış, sadece yüz metrelik bir koşu değil, aslında binlerce kilometrelik uzun bir maratondur.

        Diğer Yazılar