Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen yüzyılın en ünlü keman virtüözlerinden Yehudi Menuhin gerçek bir harika çocuktu. 15-16 yaşlarında çaldığı Mozart Konçertoları ve Elgar yönetiminde seslendirdiği bestecinin konçertosunun ilk yorumunda sergilediği büyük performanslarda olağanüstü yeteneğini ortaya koydu.

        Menuhin'in macerası, babasının onu dönemin en büyük kemancı ve pedagoglarından biri olan Eugen Ysaye'ye götürmekle başlar. Ysaye bu olağandışı çocuğu dinler ve babasına "Çocuğunuz olağanüstü ancak keman çalmayı aslında bilmiyor..."der. Bu sözlere gereksiz yere bozulan mağrur baba, oğlu Yehudi'nin Ysaye'den ders almasına engel olur. Gençlik dönemine giren, aşırı zorlama ve yanlış çalışmadan kaynaklanan fiziksel ve teknik zorlukları ortaya çıkan Menuhin’i artık zor bir dönem beklemektedir. Gencin, o "Harika Çocukluk" döneminin verdiği doğallığı ve üstün kolaylığı hızla kaybolur. Bu durum, genç ve ünü çoktan dünyaya yayılmış Menuhin'in moralini bozar ve onu ciddi bir bunalıma sokar. Ancak pozitif kişiliği, çalışma sabrı, müzisyenliği, sanata ve kemana olan sevgisi, derin saygısı, alternatif spor olan yoga ve tabi ki arkasındaki büyük dünya lobisiyle -çocukluk döneminin parlaklığıyla olmasa da- ömrünün sonuna dek ayakta durarak devam etmeyi ve ismini korumayı başarır Menuhin. Fakat çok üzücüdür ki babasının bu radikal kararı Yehudi'ye pahalıya patlar.

        Bazen yaptığımız bir hata, arkasından yepyeni problemleri ve güçlükleri beraberinde getirebiliyor. Doğal olarak hata yapmak insanca birşey olduğu gibi, bilerek ya da görerek yanlışları yapmak ya da onları sürdürmek de kabul edilir bir davranış değildir. "İnsanlar, yaptıkları hatalara tecrübe demişler."Almancadaki bu deyim "insan ve hata" olgusunu özetle tanımlıyor.

        İKSEV'de başladığımız ve başarıyla sürdürdüğümüz "Akademi İksev Uluslararası Keman Ustalık Sınıfı" her zaman güzel işleri amaçlıyor. Vakfın hedeflerinden birisi de, Türkiye'deki profesyonel müzik eğitimine katkıda bulunmak ve genç müzisyenlerin kendilerini geliştirme yönünde ufuklarını açmaktır. Bu anlamda bir buçuk yıldır, yetenekli gençlere ayda iki kez dersler vermek üzere İzmir'e İKSEV'in davetlisi olarak gidiyorum. Öğrencilerimiz farklı şehirlerimizden özel şartlarla ve burslu olarak vakfın bu sınıfına kabul edilmiştir. Seçilmiş öğrencilerle çalışmaktan ve İksev'in kendilerine sunmuş olduğu olanaklardan çok mutlu olduğumu burada özellikle belirtmek isterim. Böylece konser kemancısı olarak tecrübe ve bilgilerimi aktarmak için benim için de verimli bir başlangıç olmuştur.

        Tabi ki Türkiye’de de karşısına çıkan fırsatları iyi değerlendiremeyen ve göremeyen, usta/çırak ilişkisinin önemini kavrayamayan öğrencilerimiz vardır. Sadece “Abdurrahman Çelebi” olmayı bir “üstünlük” olarak hissedenlerin akibetlerini de biliyoruz. Hatta yurt dışına giderek bilinçsiz ve hatalı usta ve okul seçimlerinden dolayı, gittiklerinden daha başarısız şekilde ülkeye geri dönen ve hatta bunların içinde tamamen kaybolanlarını da gördük.

        Ayrıca, eğitim sistemindeki eksikliklere rağmen, değerli hocaları ve okulları tarafından çeşitli kentlerimizde düzenlenen ustalık sınıflarına gönderilmeyen öğrencilerimizin durumlarına da hep birlikte şahit olduk. Sonuçta - müzik eğitiminde ve öğreniminde - ya da herhangi başka benzeri bir eğitimde yapılan hatalar er ya da geç ortaya çıkıyor...

        Diğer Yazılar