Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bilgisayarda teknik özürlü olduğum için, az önce istem dışı tümünü sildiğim bugünkü yazımı tekrar yazmak zorundayım. Çünkü sizlere karşı kendimi sorumlu hissediyorum. Sanatçı olmanın bir özelliği de teknik şeylerden maalesef bir haber olmanızdır. Hayat bu kadar zor mu olmalıdır sizce? İnsan zamanla olgunlaşıyor ve şükretmeyi de öğreniyor. Kimi insanlara hayattaki imkânların kendiliğinden sunulduğunu veya önüne hazır konulduğunu düşünürken, “ben her zaman çok çalışıyorum ve kazanmak uğruna da hep mücadele ediyorum” diye zaman zaman doğaya ve yaşama serzenişte bulunuyordum. Ancak ne mutlu ki bugün, gerçekleştirdiklerimin daha özel bir mutlulukla geri dönüşünün farkındalığı içinde kendi hayatımı yaşamaya devam ediyorum. Bunun yanında başarılarına rağmen, - mutsuzluk ve hazımsızlık- içinde yaşamlarını tüketenleri gördükçe, kendi gerçeğim daha da somutlaşıyor. Şükürler olsun!..

        Festivallerimize gelince: Viyana ve Amsterdam Filarmoni gibi dünya orkestralarını artık ülkemize getirtebiliyoruz. Mutluluk verici.. Ancak daha önce de belirttiğim gibi, beynelmilel alanda dünyaya kendimizi en somut şekilde tanıtma fırsatı veren önemli festivallerimizde, öncelikli olarak, Türk bestecilerimizin eserlerini bu topluluklara çaldırtmayı ve özellikle Türk yorumcularını öne çıkartmayı başarabildiğimiz zaman, kendimizi farklı platformlara daha büyük gururla taşıyabileceğimize gönülden inanıyorum.

        Bugün hâlâ bazı ülkeler, seyahatlerinde ‘büyük’ işadamlarımıza bile ‘vize’ zorunluluğu koymaktalar. Bu durum, biraz da bizlerin ciddi hata ve eksikliklerinden kaynaklanabilir diye düşünmüşsünüzdür sanırım. Eğer dünyada bize ‘ikinci sınıf insan’ muamelesi yapılmasını istemiyorsak, artık, önce kendi insanımıza ve değerlerimize hak ettiği ‘birinci sınıf’ değerini verelim. Belki hâlâ geç sayılmayız, ne dersiniz?

        7 Mayıs 2009 tarihinden bu yana müzik köşemde sizlerle olmaktan mutluyum. Yazma deneyimi, müzik yapmanın dışında, benim için iyi bir tecrübe olduğu kadar, aynı zamanda inanılmaz bir keyif. Paylaşımlarımın sizlere de mutluluk getirdiği ümidi içinde ve sizlerden aldığım güçle Not(a) Sehpası’nda yazmaya devam ediyorum. Yeni konular, gelecek söyleşilerim, müzikle dopdolu ve her zaman içtenlikle sizlerle burada buluşmak üzere, Nazım Hikmet’e ait -büyük şairin en sevdiğim ve olağanüstü güzellikteki ‘Hayatı Iskalama Lüksün Yok Senin’ adlı şiirinden kısa bir alıntıyı- enfes bir yaz mevsimi geçirmeniz dileğiyle paylaşmak istiyorum. Yüreğinizdeki sevgiyle kalın...

        “Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...” Nâzım Hikmet

        Diğer Yazılar