Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yer: Freiburg im Breisgau.

        20yaşımdayım. Almanya'da ilk aylarım ve Goethe Enstitüsü'ndeki yoğun Almanca derslerine katılıyorum. Kursların sona ereceği hafta içinde ve bir ders sırasında anons edilen ismimi duyarak danışmaya koştum. Görevli bayan Giulini "Bay Yılmaz, Sizi Jeanmaire adında bir hanımefendi aradı, belki de sizin yeni ev sahibiniz olabilir, güzel bir yeri var, çabuk gidiniz, çünkü evin adresi 'Loretto Berg'.. ve bu bayan özel birine benziyor..." diye açıkladı. Şehrin merkezine yürüme mesafesinde olan bir tepeye kurulu ve muhteşem manzaralı semte yürüyerek ve biraz da koşarak ulaştıktan sonra, oldukça dik bir yokuştan çıkarak bölgenin en yüksek noktasına vardım. Bulunduğum yerin güzelliğinden öyle etkilenmiştim ki öncelikle kemanımı burada ne kadar keyifle çalışabilirim diye düşünüyordum.. O sırada, sokağın ortasında arabalarına binmek üzere olan ve benim gelişimi dikkatle izleyen orta yaşlı iki bayanı fark ederek onlara aradığım adresi sordum. Bayanlardan birisi hafifçe gülümseyerek: "Doğru adrestesiniz!" dedi...

        Karşılaştığımız ilk andan itibaren birbirimize hiç yabancılık hissetmediğimiz ve daha sonra dostluğa dönüşecek ilişkimizin başında, Martha Jeanmaire, 78 yaşındaydı. İlk karşılaşmamızda özellikle hafızamda yer eden, o günlerde "Donauschingen Modern Müzik Günleri"ni takip ettiğinden ve Stockhausen'ın eserlerini ilginç bulduğundan, onun müziğini dinlemekten zevk aldığından söz etmiş olmasıydı... Bugün hâlâ hayatta olan ve bu hafta içinde yüz yaşına giren

        Alman vatandaşı değerli dostum, 1911 yılında Basel'da doğmuş. Geniş kültüre ve iyi bir zevke sahip olan, uzun yaşamında en başta akılcılığı ilke edinen bayan Jeanmaire'i, bir hümanist ve kültür insanı olarak tanıdım. Özellikle dil, din ve ırk farkı tanımadan -sevgi ve insan faktöründen yola çıkan bakış açısıyla- yurtdışında bir yabancı olan şahsım için bu dostluğun önemini belirtmek isterim. Sanata saygı duyan ve destekleyen erdemli bir insana rastlamanın, benim karmamda da pek tesadüf olmadığına inanıyorum. Kişiliğimin geliştiği yıllarda, her konuda özgürce düşünce alışverişi yapabildiğim ve tartışabildiğim bu özel dostumla olan ilişkimizin, öğrencilik yıllarımdan sonra da gerek ziyaretlerimle, gerekse mektup ve telefonlarla iletişim kurarak bugüne dek sürdüğünü paylaşabiliyor olmak gerçekten güzel.

        İlk karşılaşmaya dönecek olursak, daha sonra öğrendiğim ilginç bir ayrıntıyı sizlere iletmek

        isterim. Münih'ten düzenli olarak kendisini ziyaret eden misafiri beni görür görmez Jeanmaire'e, "Bu genci alacaksın" demiş. Bu hanımefendinin, neredeyse küçük bir şato sayılabilecek evinde oturmak için başvuruda bulunan onlarca kişinin arasından kiracı olarak

        beni onaylamasının ilk sebebi -yurtdışında burslu bir müzik öğrencisi olmamın yanı sıra- her şeyden önemlisi, bir "Türk" olduğum gerçeğini vurgulaması oldu. Daha sonraları, Avrupa'da Türk olmanın zorluklarını ve kendisinin bir anlamda beni korumak isteğinin ne denli sağduyu, tecrübe ve ince bir düşünceye dayandığını yaşayarak anlayacaktım... Bu arada, iki büyük dünya savaşını yaşayan kişinin hayat tecrübesi ve anlatımlarının derinliğinin de farklı olduğunu söyleyebilirim.

        Sıklıkla değilse de, düzenli olarak çocukları ve torunları tarafından ziyaret edilen Büyükanne Jeanmaire'in -hayatı yaşama sanatı ve felsefesini-saygıyla gözlemleyen ve bire bir yaşayan birisi olarak, kendisinin hayatıma olan katkılarını bugün minnet duyarak düşünebiliyorum. Açıkçası, benimle aynı zamanda yurtdışında öğrenim ve eğitimini sürdüren ve "öğrenci yurtlarında" yaşayan birçok arkadaşımdan ve kişiden daha şanslıydım galiba. Çünkü bu karşılaşma ve dostluk sayesinde, belki bir anlamda, orta Avrupa'da birinci dünyayı ilk elden yaşama imkânını bulmuştum. Bu hikâyede de Tanrı'nın ellerini hissetmemek imkânsız!...

        Diğer Yazılar