Pardon, lütfen ve özür sanatı
Pardon..
Devşirme bir kelime ve etimologları pek mutlu etmez. Çünkü olası bir kabahat durumunda kabahati yapanın bir ‘Don’, yani bizdeki karşılığıyla bir ‘Bey’ olduğunu belirtir ve zorunlu olarak mazur görülmesini kasteder..
Lütfen..
Söylenilen bir şeyin emir olmadığını belirtmek için genelde emir cümlelerinin sonuna eklenir.
Rica ederim gibi kullanılır ama gizliden ‘lütfetmek’ gibi bir buyurganlığı da içerir. Bir işi lütfen yapmak ise kerhen yapmakla eş değer olabilir.
Özür..
Hele bir büyüğün küçüğünden, bir amirin memurundan, bir öğretmenin öğrencisinden, bir babanın çocuğundan dilemesi durumunda asıl hedefine ulaşır. Sihirli bir kelimedir ve yanlış kullanıldığı tek yer ‘özürlü olmak’ durumudur ki; orada ‘engelli’ daha yakışıklı durur..
Bunları niye yazıyorum?..
En büyük eksiklerimizden biri olduğu için kafama takıldı..
Etrafındakilerden bir kademe üstte bulunanlar, orada olmanın bir nimeti sayarlar bu üç sihirli kelimeyi kullanmamayı..
Hele siyasi hayatımızda hiç görmediğimiz ve duymadığımız bir cümledir..
Özür dileyerek giden, ‘lütfen beni affedin’ diyerek ekrana çıkan, pardonunu dilinden düşürmeyen nice belediye başkanı, bakan ve hatta başbakan girdi hayatımıza şu son birkaç yılda ve hepsi de bizden batıda..
Ülkemizde ise bu tür bir davranış; yakışıksız bir küçülme olarak addedildiğinden toplum algısı önünde ‘boyun eğmek’ gibi algılanır korkusuyla hiç kullanılmaz.
Aslında özür dileyebilen, dilemeyi becerebilen bir siyaset adamımız olsa hemen gidip oyumu ona vereceğim..
Çanta kelimelerimiz gani..
Bazen bir kelimeyi alır, gerçek anlamından farklı bir misyon yükler ve sonra asıl anlamına giydirdiğimiz bu kılıfı asıl anlamıymış gibi kullanırız.
Çoğunlukla da gerçek anlamını unuturuz.
Bir de bir şeyi, bir başka şeye benzeterek özendirmek vardır dilimizde..
Şu bir türlü doğru konuşamadığımız dilimizde..
Niye mesela; armut gibi olmaz da armut, tereyağı gibi denilerek satılır.
Veya kavun neden reçel gibidir..
Hıyar badem oluverir, karpuz ise kurabiye..
Zaten kelimelere takla attırdığımız için yaşadığımız algı kayması ya da kaydırılması sonucu değil midir ‘yasaklar eşittir demokrasi’ olması..
Bir yasayı çıkartıp işlerliğe koyarken, o yasadan yararlanacak insanları öne çıkarıp zarar görebilecekleri arkaya atarsanız ve tabii ki o yasanın tartışılmasına imkan vermezseniz, ortaya bugünkü Türkiye’nin hukuk sıkıntısı çıkar..
Yasağı getirirken demokrasi uğruna var olan bir özgürlüğü kısıtladığınızı, baskıyı koyarken de bunun gerçek demokrasi uğruna yapıldığının algılanmasını sağlarsanız, 30 kelimeyle günlük yaşamını sürdüren insanımız size kanıverir.
Bu kadar kolay kandırılan birisinden de ‘özür’ dilenir mi canım?..
Bir Japon bana Bergama dersi verdi
Ülkemizde 12 bin 32 adet arkeolojik SİT alanımız var. Bir Japon turist ile Alsancak-Havaalanı yolculuğu boyunca tanıştık ve konuştuk..
Bergama’dan geliyormuş..
Bergama’da 53 SİT, 567 adet de kültür alanımız olduğunu bana Tokyolu dostum söyledi.
Ama öyle bir darbe indirdi ki turizm anlayışımıza, şaştım kaldım.
‘Sizin’ dedi.. ‘Bakanlık belgeli iki tesis ve 255 yatağınız varmış Bergama’da. Bizim ülkemizde Bergama üzerine fotolar ve kitaplar satılır. Talep çok ama arz yok’ dedi..
Ulaşım da çok sorunluymuş anlattığına göre..
Sonra Pergamon’dan girdi, Karesioğulları’ndan çıktı..
Utandım..
Japon bana Bergama dersi verdi..
Allah’tan havaalanı yarım saat mesafede de, daha fazla rezil olmaktan kurtuldum..
Bu da bana ders olsun..
Bir daha Japon turistle turizm üzerine konuşmam.
Tıpkı ‘Daha da Davos’a gitmem’ gibi..
İzmir ve Deniz..
Hani bir fil ailemiz vardı..
Winner ve Begümcan’ın ikinci çocukları olmuştu..
İkincisine de isim kondu nihayet..
Büyüğü İzmir, küçüğü Deniz oldu..
Doğal yaşam parkındaki ender bulunan ‘Asya Fili’ ailesi genişliyor..
Üçüncü olursa ona da ‘Gavur’ koyarız olur ‘Gavur İzmir Deniz..’
1923 efe..
Merakla bekliyorum 29 Ekim’deki 1923 efenin aynı anda oynayacağı zeybeği..
Umarım organizasyon görüntü alınabilecek şekilde organize edilmiştir ve umduğum gibi yer yerinden oynar..
Üstüne Murat Boz konseri varmış..
Korkum; muhteşem projenin bir küçük kasabanın ‘kiraz festivali’ne dönüştürülmesidir..
DÜZ MANTIK
—Nebahat Çehre ile Nefise Karatay arasında sadece 1 yaş fark varmış.. Siz siz olun, Nefise hanımın dediklerini değil, Nebahat hanımın yaptıklarını yapın..
—Alp Yalman’ın Aziz Yıldırım aşkı seçimi kaybetme nedeni olabilir. Acaba diyorum, her ikisinin de baş harfleri A.Y olduğu için mi bu kadar sıkı fıkı söylemler geliyor?. AY&AY..
BİR SÖZ
Bazen birkaç sözcük 400 sayfalık bir kitaptan fazlasını anlatıyor.
Tıpkı bunun gibi:
“İnsan zeka karşısında eğilir, ama şefkat karşısında diz çöker..”