Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir bilge varmış; ne sorsan bilir ve cevaplarmış. Bir de onu çekemeyen ve hep açık düşürmeye çalışan bir kendini beğenmiş ukala varmış.

        Bilgeyi çekemeyen arkadaşlarına demiş ki:

        —Ona öyle bir soru soracağım ki kesinlikle bilemeyecek.

        Ne soracaksın, diye sorduklarında şöyle cevaplamış:

        —Elimde bir kelebek var. Ölü mü diri mi, onu soracağım demiş.

        Eğer diri derse elimi sıkıp öldüreceğim, ölü derse elimi açıp bırakacağım ve bir halt bilmediği ortaya çıkacak.

        Bilgenin yanına gidiyor ve sorusunu soruyor.

        —Elimdeki kelebek ölü mü diri mi? diyor.

        Bilgenin cevabı ise müthiş; O senin elinde... Bilgenin yanına gitmiş ve sormuş:

        —Madem her şeyi biliyorsun bunu da bil bakalım. Elimde bir kelebek var ve ölü mü diri mi söyle bana..

        Bilge şöyle bir bakmış bay kendini beğenmişe ve hemen cevaplamış;

        —Ölü veya diri olması senin elinde..

        Bilgi zahmet ister, emek ister, fikir ise kolayca savrulur..

        Önemli olan bilgeliğin, bürokratik güçle donatılmasından alınan hoyratça zevki; faşizan bir duyguyla dayatarak kullanılmamasındadır.

        Bilge tevazu gösterdiğinde saygı kazanır, aksi nefretle kaynaşır..

        Zaten ‘zaman’ değil mi en akıllı danışman.. Bütün danışmanların en akıllısı..

        Uzmandan bol bir şey yok

        Gelelim konumuzun can alıcı noktasına.

        Etrafımızda uzman’dan geçilmez oldu son yıllarda.

        Bir anda sınır hattımızda mezhep uzmanı olduk. Öyle bir bildiğimizi bize anlatanlar türedi ki, sanırsınız adam doğumundan bu yana Kobani nüfusuna kayıtlı. Araştırdım bana orayı ballandıra ballandıra anlatanı, hayatında hiç Hatay’a bile gitmişliği yok. Ama dağları tepeleri oranın doğusunu batısını anlatıyor oturduğu mahalleyi anlatır gibi..

        Cumhuriyeti de anlatır aynı adam, kurban kesmenin kutsallığını da..

        Hac’cı da bilir, ateizmi de..

        Füzesavar konusunda da bilgisi çok derindir, CİA marifetleri hakkında da..

        İktidarı da biçimlendirir, muhalefete de ayar verir..

        Fikrini bilgiyle makyajlayıp kandırmaya çalışır bizi..

        Bir bakarsınız; iki maden faciasında da ahkam kesmektedir, sonra Kilyos’ta hala bulunamayan 4 gencin nerede olabileceklerini açıklarken rol kesmektedir.

        Davet edin yeter ona..

        Bir televizyon programına çağırdığınızda inanın konuyu bile sormaz. Sadece söz sırasının ona gelmesi yeterlidir.

        Onun işi genelin dışında konuşmak, alıntılarını ve intihal duygusunu satmaktır..

        Yarım bilgi çok tehlikelidir..

        En vahim sonuç hep yarı cahillerden çıkar.

        Bakın..

        Deli kapatılır bir yere..

        Sarhoş sabahına ayılacaktır..

        Cahil’e ise öğretirsiniz..

        Ama yarı cahil bilmediğini bilmediği için çok tehlikelidir..

        Ne demiş bizim yazının girişindeki bilge..

        “Tanrım bana; değiştirebileceklerim için güç,

        değiştiremeyeceğim şeyler için sabır, ama en önemlisi, ikisinin arasındaki farkı anlamak için

        bilgelik nasip et..”

        Bıktım necefli maşrapalardan

        Televizyonculuğu mantığını ve matematiğini bilmeyenler için en kolay yoldur; çağırırsın 3-5 kişi, tercih karşı görüşlerde olmalarıdır, konuşturursun saatlerce olur biter.

        Dizersin onları yan yana ve sırayla söz verirsin..

        Kanalın tandansına göre karşı görüşlerde olmaları bazen tehlikeli olabilir o zaman da seçersin senin tandansına uygun olanlardan.

        Konu siyasi değilse, karşı görüş ve hatta ‘agressif tartışma’ şarttır.

        Birinin diğerine bağırması tercih edilir..

        Bir sonuç çıkar mı, konuşmalar bilgiyle donatılmış mı; hiç önemli değildir..

        Çünkü bakılır onlara, seyredilmez.

        Radyonun görüntülü olanıdır o..

        Çok biliyormuş ve ömrü madenlerde geçmiş gibi madenin içini anlatır ve aniden bakarsınız ertesi gün olmuş bir sosyal güvenlik uzmanı..

        Spor programlarında oluşan bu konsept, şimdi tüm kanalların saat doldurma biçiminin en geçerli yöntemidir..

        Aslında yaşlandığımızdan daha geç akıllanmamızdır bunun müsebbibi..

        Dibe doğru yükseliyoruz !!!

        Elin garibi elinde ne vinç ne de ekskavatör yok iken tamamen iman gücü ve insan teriyle piramit yapmış..

        Hala sırrına vakıf olamadığımız bir yükseltiyi sağlamış ve bitirmiş..

        Havalandırma sistemini bile oturtmuş..

        Aradan geçmiş üç tane bin sene, biz yerin birkaç yüz metre altına soktuğumuz birkaç yüz kişiyi yüzeye çıkartamıyoruz..

        Hatta madende boğulmak gibi bir felaketimiz de oldu bu arada. Baldırı çıplak Mısır medeniyetinin alın teri ile bizim patronaj mantığının terlemeden kazanma hırsı birleşince kaderimiz yerin altına doğru yükseliyor..

        DÜZ MANTIK

        —Aklımın almadığı bir şey daha var.. Sayın bakan diyor ki; “8 kusur bulduk. Para cezası kestik”..

        Ama kusurun giderildiği konusunda hiçbir veri yok..

        —Kusur varsa giderilene kadar kapatılması gerekmez mi yer altı mezarlarının!..

        —Kusuru giderdiğini kanıtlayacak olan denetçi kusuru bulan mı?..

        —Parasını verince kusur ortadan kalkıyor mu?..

        —8 kusuru bulana ödül mü ceza mı?..

        Aklım bir türlü almıyor bunu..

        Diğer Yazılar