George Orwell ne demiş?
Bir yazar ve bir düşünürdür George Orwell.. Bir yazardan ötesidir.. Yakın tarihin abartılı Nostradamus’u kılığındaki toplumsal teşhislere önem veren bir anarşisttir.
Sayın Alev Alatlı da yazardır.. Bilmemesi mümkün olamaz Orwell’ı ve onun doktrinel eserlerini.. Ama şimdi inanıyorum ki 1984’ü ne okumuş, ne de seyretmiş..
Bu bir roman ve filmi de yapıldı. Hem romanı, hem de filmi onlarca yıl yasaklılar listesinde yer aldı.
Bir John Hurt efsanesidir ve oyunculuğun zirvesidir. İngiltere’nin klasik tiyatro kökeninden gelen muhteşem bir oyunculuk destanıdır. İstenirse kendisine “V For Vendetta” örneği de verebilirim ki, söylemek istemem oradaki maskenin nerede ve neyin simgesi haline getirildiğini.
Tamam toplumun çoğunluğu okumuyor..
Ama sayın Alatlı, birkaç da ‘okuyan ve bilen’ var, onlara ayıp oldu biraz sizin son yakıştırmanız.
Diktatoryal sistemin nasıl kurgulandığını, topluma nasıl algı pompalandığını doğrudan anlatır 1984..
Bunu pek yakından irdelememiş herhalde Alatlı..
Ya “Birileri ve Diğerleri..” Orijinali ise “Les uns et les autres” olarak oynamıştır. Benim arşivimde hepsi var ve isterse veririm izlemesi için sayın Alatlı’ya.. Türkçesi “Birileri Ve Diğerleri” başlığı altında oynamış, ülkemizde oynatılamamış bir başka filmdir bu ve Claude Lelouche’un bir yönetmenlik destanıdır.
İkinci dünya savaşı sonrası zulümden kaçmış olanların ortak noktasını vurgular ve 3.5 dakikalık tek planla bir sinema şöleni sunar. Ravel’in Bolerosu döşenmiştir altına.. Muhteşem bir oyuncu kadrosu da ucundan tutmuştur. Ana teması ise George Orwell’in bir sözü üzerine oturur. ‘Herkes eşittir ama birileri daha eşittir..’ Analatabildim mi sayın Alatlı? Bir de “Fahrenheit 453” adlı bir film vardır ve o da onlarca yıl yasaklıydı, oynatılamadı. Bilirsiniz oradaki; elinde alev püskürten silahlarla evleri basıp kitap toplayan ve yakan güvenlik kuvvetlerini. Ütopik bir film ama tamamen kitap denilen nesnenin yok edilmesi üzerine senaryolaştırılmış.
George Orwell gibi bir anarşist-düşünür-yazar kompleksinin bir sonraki nesile aktardığı felaket senaryoları bir bir gerçek oluyor. O nedenle Nostradamus yakıştırmasını yapabildim.. Siz de bir yazarsınız ve kitaplarınız var da.. O nedenle hatırlatayım dedim.. Belki de.. Alev Alatlı, ya George Orwell’i biraz uzaktan tanıyor, ya da anlamak istemeyenlerden.
Neden yıkmadan yapamıyoruz?
Fuar..
Alsancak Stadı..
Ve benzerleri..
Yenisi yapılacak tamam da eskisi ne olacak? Biri bana söyleyebilir mi, yenisini yapmak için yıktığımız ya da vazgeçtiğimiz şeyin yerine ne yapılacak? İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Seneye şu anki hollerimizden 5 kat daha büyük fuar kompleksinde büyümeyi devam ettireceğiz. Kongre merkezimizle de kentimizin gelişimine katkı sağlayacağız. Fuarcılığa verdiğimiz destekle birlikte İzmir’deki yatak kapasitesi artıyor, daha da artacak. Kentin tanıtımına katkı koyan Travel Turkey, ilk düzenlendiği yıldan itibaren katılımcı sayısını artırarak devam ediyor. Bu fuarda emeği geçen tüm destekçilere başta Başaran Ulusoy olmak üzere tüm katılımcılara, geçmişte bu fuarımızı destekleyen sayın Bakanımıza, bu değirmene su taşıyan herkese sonsuz teşekkür ediyorum. Seneye yeni fuarımızda tüm dünyayla buluşmak üzere, fuarımızın bölge ve dünya barışına katkıda bulunmasını diliyorum” diyor..
Ama beni ilgilendiren mevcut fuar alanının olduğu yere ne yapılacağı. Nasıl değerlendirileceği..
Alsancak Stadı’nın başına gelenler bu şehrin kalbi denilen yere de uygulanacaksa, yandı gülüm keten helva..
Vaat güzel.. Başkan hoş konuşuyor.. Ama bana söylemesi gerekiyor ki, boşalan yerler ne olacak? Nasıl değerlendirilecek?
Düz mantık
- Nur topu gibi bir tartışma konumuz oldu. Televizyonlar bile bu ‘çok önemli’ konuya eğilir, kafa yorar ve uzmanlardan görüş alır oldu.
Sorun şu:
“Mandalinanın atası portakal mıdır..”
Yoksa mandalina, portakalın üvey çocuğu mudur?
Bunu çözdük mü, ülkenin tüm sorunlarını çözmüşüz demektir..
- Bu dünya Can Yücel’in dediği gibi, ‘kuşlar yorulunca üstüne konsun’ diye kuruldu..
Bu dünya cam kuleler inşa edilsin de kuşlar camlara çarpıp ölsün diye kurulmadı.. Pencere önüne yem konsun diye vardı cam önleri..
Ağaçlar bizim için vardı, taş binalar değil...
Bu da iyi bir şey..
34 bin öğrenciye yapılan kırtasiye yardımının ardından sıra geldi üst başa.. İzmir Büyükşehir Belediyesi soğuk kış günlerinde minikleri unutmadı ve 319 okulda 12 bin çift bot ile 12 bin adet mont dağıtımına başlıyor. Ne diyelim? Proje hayırlıdır ve umarım ihtiyaç sahiplerine ulaştırılır.