Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi, Çarşamba günü İtalya’nın en eski oda müziği topluluğunu ağırladı.

        Oradaydım..

        Kaçıramazdım bunu..

        Meraklısı bilir ama; kalkıp oynamaksa bütün derdi, a-aah işte onlar bilmez..

        Musici Di Roma..

        63 yıl önce kurulan ve İtalyan müziğini dünyaya tanıtan Musici Di Roma topluluğu, dünya turnesi kapsamında İzmir’de de muhteşem bir konser verdi. Topluluğa ünlü müzisyen Halit Turgay da flüt ile eşlik etmez mi..

        Armoniye bakın..

        Büyük salondaydım..

        Silvio Di Rocco viyolada, Antonio Anselmi, Marco Serino, Ettore Pellegrino, Pasquale Pellegrino, Francesca Vicari ve Gianluca Apostoli kemanda, Massimo Paris viyolada, Vito Paternoster ve Pietro Bosna viyolonselde, Roberto Gambioli kontrbasda, Francesco Buccarella ise cembaloda döktürdü.

        Dinleyeni tepeden tırnağa sanatla yıkayan bir performanstı..

        Biletler çok ucuzdu, sanatın dik alası bir gösteri ayağımıza gelmişti ve sanata duyarlılığın kantarı ve ölçeği yok ama yine de yeterliydi..

        Sanatla yıkanmak..

        1951’de kurulan Musici, halen aktif en eski oda müziği topluluğu olarak tanımlanıyor..

        18. yüzyıl İtalyan müziğini ve Vivaldi’nin Dört Mevsimi’ni dünyaya tanıtan topluluk olarak ün salmışlardı.

        Vivaldi’nin şaheseri Dört Mevsim’in ilk kez kaydını bu grup gerçekleştirdi ve çeşitli baskılarla 25 milyondan fazla kopya satarak, bu eseri dünya müzik repertuvarının en ünlü parçalarından biri haline getirmeyi başardılar..

        Bırakalım artık yere düşen tencere kapağının sesini duyar duymaz kendimizi ortaya atıp oynamayı da; biraz da kendimizi eğitip sanatın peşine takılsak diyorum..

        Bir küçük haber bile olamadılar..

        Üç kadının hikayesiydi bu yaşanmış..

        Soğuyan gecenin ıslak karanlığında üç kuruş için bir el arabası sürükleyerek ölüme gittiğini bilmeyen üç kadının.

        Geçen günlerde soğumuş bir geceydi..

        Akşamın karanlığı içlerine çökmüştü üç kadının..

        Gecenin bir yarısı olmuş yorgun bedenlerinin güçlükle sürüklediği el arabalarının arkasına gizlenmişti yaşamakla ilgili besledikleri umutlar..

        Topladıkları atık kağıtları taşıyorlardı.

        Bence karınları da kuvvetle muhtemeldir ki açtı..

        Evde kendilerinden ekmek bekleyen yavrularına yetişmekti dertleri. Başka hiçbir kaygıları yoktu..

        Onlar bilmezdi dünyanın nasıl döndüğünü..

        Dertleri değildi televizyonun yarışma programları..

        İktidar ve muhalafetten de bi-haberdiler..

        Bir tek amaçları vardı..

        TEM otoyolunda karşıdan karşıya geçmek, topladıkları kağıtları ‘hurdacı-toptancıya’ vermek ve üç kuruşu alıp eve ekmek götürmekti tek dertleri..

        Karşıya geçemediler..

        Üçü de onlara çarpan bir otomobilin altında kaldılar. İkisi oracıkta teslim etti satmadıkları bedenlerini ve ruhlarını!

        Diğeri hastanede hala daha tutunmaya çalışıyor neden yaşadığını bile bilemediği ve anlayamadığı yaşama.

        Büyüyen, güçlü Türkiye’de; haber bile olmadılar..

        Olamadılar..

        Sürücü yok ortada, bulunsa bile tutuksuz yargılanacak büyük ihtimalle..

        Evine ekmek götürmeye çalışan ve bunun için sokaktan kağıt toplayıp üç kuruşa teslim edeceği yere götürmek isterken öldüler..

        Öldükleriyle de kaldılar..

        Haber bile olamadılar..

        Bir bakış..

        Şu yaşadığımız hayatın uzaktan kumandası maalesef yok. Ne başa sarabilirsin ne de yavaş oynatabilirsin.

        Bir şeyi değiştirmek istiyorsan bunu da bir zahmet kalkıp kendin yapacaksın..

        İzmir ve bisiklet..

        Bisim denilen ‘bisikletle aktarım ve taşıma’ üzerine kurulu sistem genişliyor.

        Bayılıyorum İzmir’in palmiyesine ve bisikletine..

        Bir de Konak aktarmasını pas geçerek devam eden 12 numaralı otobüse..

        Bazen sefer sayısı seyreliyor ve balık istifi taşıyor ama yine de tek olduğu için çok kıymetlimizdir..

        Bisiklet ise İzmir’e en çok yakışan vasıta biçimidir. Şimdi aktarma merkezlerini kapsayacak şekilde genişletmek için çalışmalarda başladı. İnciraltı-Mavişehir arasındaki 28 kilometrelik sahil şeridinde 29 istasyon, 311 bisiklet ve 439 park yeriyle hizmet veren BİSİM, toplu ulaşıma entegrasyonu sağlayacak projenin ilk adımını Konak Metro İstasyonu’ndan atacak. Pilot bölge olarak seçilen bu istasyona kurulacak “20 bisiklet kapasiteli durak” sayesinde İzmirliler, metrodan indikten sonra gitmek istedikleri noktaya BİSİM kullanarak ulaşabilecekler..

        Bu çabayı destekliyorum..

        Sadece 12 numaralı otobüsün daha çok sayıda sefere konmasını istiyorum..

        Düz mantık

        -Benim mantığım tam burada tıkanıp kalıyor..

        Neden acaba; iyi niyetli olduğunda seni “saf” sanıyorlar, bilgiliysen şayet hemen “ukala” diyorlar, kıskanıyor ve hırs yapıyorsan “hastalıklı” oluveriyorsun da; umursamaz ve değer vermediğinde “çok kıymetli” oluveriyorsun?..

        Diğer Yazılar