Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Antik Yunan’ın bugünkü ‘Helenistik’ dilinde hala daha yaşayabilen bir kelimedir.

        POLİ ‘çok’ demektir..

        TİKA ise ‘yüz’ anlamına gelir..

        Çok yüzlülük diye tercüme edilebilir. Bir politikacının ‘olmayacak bir şeyi söyleyip, sonra neden bunun olmadığını anlatıp kitleleri buna inandırmak’ sanatçısı olduğunu kavradığımızda; meseleyi daha kolay anlarız.

        Mesela ‘çatı aday’ durumu..

        Eğer her parti kendi ‘topluma bakış’ açısına göre bir aday seçseydi, sonuçta CHP yüzde 30’larda, MHP yüzde 17 filan gibi kalacak, diğer partiler ile yüzer gezer oylar yine yüzecek ve gezecek, Güneydoğu ise uzatmalar bölümünde işi 5’er penaltıya bırakmadan mevcut durumu en üst makama tayin edecekti..

        Kemik yüzde 40 varsa bu kemik ne İŞID, ne 17-25 Aralık ile, hele de Soma ve tekmelenen madenciyle asla ilgilenmiyorsa, ve bazı metropoller; başka İzmir olarak kendini Türkiye sanıyorsa, durum değişmeyecek ve yeni bir yenilgi gelecekti karşımıza.

        Bu durumda ilke bazında olmasa da strateji bazında doğru bir hamle yapıldı bana göre. Çünkü hedef şudur: ‘Eğer bir evi restore edeceksen önce içindekini çıkarman gerekir.’

        Bu deneme işte o deneme..

        Her türlü adayı, daha çıktığı gün 24 saate bile kalmadan sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; deyim yerindeyse ‘çıtır çıtır’ yerdi.

        Şimdi bakınız; gösterilen adaya değil, adayı gösterenlere çatıyor, ve böylece Temmuz ayında bir başka mücadele çıkıyor ortaya..

        Mademki ‘Ekmel Bey’ eksik tarafını bilerek davranacak ve meydanlara çıkmayacak, o zaman sayın Başbakanın en iyi yaptığı şey olan ‘retorik ve belagat’ üzerine bir strateji kurup, gür bir sesle kemik kitlenin fazlasını da elde etmesi sağlanacak..

        Zaten eğitimi gereği mükemmel bir hatip, Dale Carnegie metodlarını harika kullanıyor ve üstelik prompter konusunda da çok başarılı. Bu arada sanal alemde başka adaylar etrafına toplanmak konusundaki girişimlerin de bu konuya haklı olarak sevdalı kalanları tahrik ederek ve oy potansiyelini bölüştürerek bir avantaj sağlamak stratejisi güttüğüne inanıyorum.

        Bunu da mevcut erkin büyük bir başarıyla; ‘çatıcıların içine nifak sokarak ve onların Atatürk ve laisizm aşklarını’ tahrik ederek, yaptığını söyleyebilirim..

        Her ilke oyunun, aslında Başbakana atılan oy olmayacağını kim söyleyebilir?.

        Ya da kullanılmayacak her tepki oyunun..

        Oh bee..

        Nihayet siyasete de dokundum..

        3. DÜNYA SAVAŞI

        Başta Nostradamus olmak üzere tüm ‘kehanetçiler’ üçüncü dünya savaşının Ortadoğu’dan çıkacağını söylüyorlardı.

        Bir şey çıkacaksa oradan çıkacak..

        Ama nasıl çıkacak?..

        Einstein’e izafiyet teorisini açıkladığı meşhur sunumundan sonra çıkışta sormuşlar..

        ‘Bir daha dünya savaşı çıkar mı?..’

        Bilgin cevaplamış:

        ‘Çıkacak..

        Bakınız birinci dünya savaşı çıktı, uçağı kullanabilen kazandı ve bitirdi.

        İkinci dünya savaşı çıktı, atomu kullanan kazandı ve bitirdi.

        Üçüncü dünya savaşının nasıl biteceğini bilemiyorum ama bildiğim kesin bir şey var, dördüncü dünya savaşı taş ve sopayla yapılacak..’’

        DÜZ MANTIK:

        -Darwin evrim teorisi derken şöyle bir ‘sebep-sonuç’ ilişkisi kurmuş mudur acaba?..

        ‘Oğlan dayıya, kız halaya çeker..’

        - Suarez Chiellini’yi ısırmadı.

        Sadece ‘diş üstü’ düştü. Düştüğünde de İtalyan onun öndeki kazma dişlerine omuz attı..

        -Hayatın ilk yarısı yılları, ikinci yarısıysa saniyeleri saymakla geçer. Ona göre yaşayalım..

        -Yağmur Atacan ve eşi Pınar Altuğ kurşun geçirmez araba almışlar. Güneşleniyorlarmış.

        Mayonun kurşun geçirmezi daha yapılmadı diye biliyorum ama..

        ARIZA:

        Kim ki; bir hareketin sonunda skorboard’daki görüntüye bakıyor ve kendini izliyor.

        O anda 2.5 milyar insanın huzuruna çıktığını düşünüyor, o kaybediyor..

        Arıza maçı değil kendini düşünenlerde gizli..

        ZEYTİN VE EROZYON

        Deniz kıyıyı yemekle yükümlüdür..

        Karayı hep yutmaya ve ona galip gelmeye çalışır..

        Zeytin ise hep kıyıda, neredeyse denize uzanacak dallar uzatarak yaşar ve toprağı tutar. Denizin yenemediği yerlerde toprak galip geliyorsa bilin ki bunun nedeni zeytin ağaçlarıdır..

        Vermez bir karış toprağını..

        Bu nedenle zeytin ağaçları hep kıyılardadır..

        Kıyılar ise ranttır, inşaattır ve zeytinden daha çok gelir getirir..

        Ayvalık’tan başlayıp aşağıya doğru inin, direnen kıyılarda hep zeytinlik çıkar karşınıza..

        Urla’nın zeytinlik alanlarında talan haberleri geliyor bana..

        Zeytinin bereketini unutmadan, yapacağınız tesis ya da otelin bir süre sonra denize yenik düşeceğini de göz ardı etmeden biraz dikkatli davranın, geleceği düşünerek zeytini koruyun..

        Çünkü siz bu dünyayı çocuklarınızdan ödünç aldınız..

        Geleceği borçlusunuz onlara..

        KABOTAJ BAYRAMI!..

        Kıyısı olan her yerde kutlanır, hele EGE gibi tamamı kıyı olan bir yörede hep kutlanır.

        Ancaaak..

        Kabotaj Bayramı sadece yağlı direkten ucundaki bayrağı almayı denerken denize düşen ve kıyıdakileri güldüren işsiz güçsüz delikanlıların işi olmamalıdır..

        Denizdeki tabağı çıkarmak için boğulma tehlikesi çıkaran yiğitlerin de olmamalıdır.

        Plaj kenarına toplanmış üç beş ‘çıtır kızın’ güzellik yarışması asla değildir.

        Buna Ege Deniz Saha Komutanlığı, vali ve belediye el atmalı, Akdeniz’de kıyısı olan tüm ilkeler; mesela bizim körfeze birer askeri araç göndermeli, Akdeniz’in en görkemli ‘deniz üstü gösterisi’ gerçekleşmelidir..

        Doğrumun peşinde

        Bu benim siyasete dokunmayı denediğim ilk yazımdır. Aslında siyasete değil de sosyal yaşama demek daha doğru olacak. Çünkü ben bir doğru bilirim, onun peşinden giderim, o nedenle bir politikacı olsaydım, her halde en kötüsü olurdum..

        Diğer Yazılar