Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        12 Mayıs’ta, Beykent Üniversitesi Ayazağa-Maslak yerleşkesinde “Eğitimde Kurumlar Arası Diyalog: Ortaöğretim-Yükseköğretim İletişimi Sempozyumu” düzenlendi. MEB, YÖK, dernek ve İK temsilcileri, veliler, akademisyenler, eğitimci ve yöneticilerin katılımıyla, eğitimin güncel ihtiyaçları ve şekillendirdiği gelecek nesiller tartışıldı. Yaşamlarının ilk döneminde karşılaştıkları kurumların ortak hedefleri olması, bireyler için yararlıdır. Ortaöğretim ve Yükseköğretim’in etkileşimini sağlayan ortam ve etkinlikler bu açıdan önemli. Kurumlar kendi başlarına bir öğretim tasarımı gerçekleştirseler bile, sistemik olarak bu inisiyatiflerin doğru olup olmadığı saptamak, eğitimde verim ve sürdürülebilirliği arttırabilir. Bu açıdan yerli fikirler kadar, yurtdışı örneklerinin de uygulanabilirliği tartışılıp ortak öneriler yayınlanmalıdır.

        KURUMLAR ARASI DİYALOG

        Açılışta konuşan BEÜ Rektörü Prof. Dr. M. Emin Karahan, toplumda kalitenin öne çıktığı bir işgücü oluşturmak ve yaşamın her yönüne hazırlık yapabilmek için hükümetler, okullar, yükseköğrenim kurumları ve aileler arasında bir uyum olması gerektiğini belirtti. Bireyin okula başladığı ilk günden, meslek edineceği zamana dek, tüm kurumların birbirini desteklemesi onun kariyer tutarlılığı için gereklidir. Eğitimciler ülke şartlarında mesleki arz için analizler yaparak, eğitim hedefleri konusundaki soruların cevaplarını bulup bir sistem üzerinde çalışmalıdır. Bu açıdan en büyük sorun öğrenci sayısıdır.

        Sempozyumda yer alan İstanbul İl Milli Eğitim Şube Müdürü Ömer Avcı, şehirde toplam 744.000 öğrenci ve 1.582 Ortaöğretim kurumu bulunduğuna değinerek konunun öğrenci nüfusu yönünü vurguladı. Bu sorunu aşmak için akademisyen, öğrenci ve öğretmenleri üretim etrafında bir araya getirerek bir öğretim tasarımı yapmayı hedefleyen Harezmî Modelini benimseyen Avcı, çalışmaların öğretmen akademileri, öğretmen atölyeleri ve tümden gelim metoduyla kurgulandığını belirtti. Harezmi Modeli 2018 itibariyle şimdilik sadece İstanbul’da 50 okul ve 50.000 öğrenciyle denenmiş durumda. Eğitimde sorun çözümlerine algoritmik ve etik bir yaklaşım benimseyen bu modelin sonuçları henüz belirsiz. 2018’de genişletilerek İstanbul’da 200 okul ve ayrıca 12 ilde daha denenmesi planlanıyor.

        ÖĞRENCİ MODELİ

        Sempozyumda ‘eğitim sisteminin yetiştirdiği insan modeli’ ve ’21. yy’de yaşam içinde eğitim’ başlıkları dikkat çekiciydi. Bu açıdan deneyimlerini aktaran Beykent Fen Lisesi öğrencisi Yağmur İşbilir, üniversiteye hazırlanmanın ve sınav kaygısının kendisini ve sosyal yaşamını nasıl etkilediğini ve meslek seçimi konusundaki görüşlerini aktardı. Yükseköğrenim kurumlarının ve öğrenci yerleştirme sistemlerinin oluşturduğu baskılar, insan yetiştirme modelini üzerinde önemli bir etkiye sahip. Öğrenciler bazen bir yetenek kazanmak için sağlıklarından olabiliyorlar. Ya da seçtikleri meslek gözden düşebiliyor. Teknolojik gelişmeleri ve meslek sektörlerinin takibini kendileri yapmak zorunda kalabiliyorlar.

        Eğitimde değişime odaklanan Danışman Jale Onur, sekreterlik gibi bazı mesleklerin yok olduğunu ve birden drone operatörü gibi yeni mesleklerin öne çıktığına dikkat çekti. Teknolojik gelişmeler, öğrenilecek bilgi miktarını sonsuz kıldığı gibi, askeri ya da çevresel şartlar gibi nedenlerle kimi sektörler çok ani mesleki hünerlere talep doğurabilmektedir. Onur’a göre bilgi konsantre hale getirilip, uzmanlaşma açısından ihtiyaçlara göre öğrencilere verilmeli. Bu sayede buzdağının tepesi bilgiyi ve altta kalan kısımlar beceri ve insani yönleri niteleyebilir.

        TEKNOLOJİK ÖZNELLİKLER

        Sempozyumda “Türk Eğitim Sistemi”, “İleri Gitmek” ve “Uluslararası Bakalorya Eğitimi” gibi kimi başlıklar ayrıca ele alındı. En çok dikkat çeken konulardan birisi teknolojinin doğurabileceği yeni öznelliklerdi. Öğretmen Seden Chouseinoglou ve Akademisyen Yazar Meltem Erinçmen Kanoğlu’nun paylaşımları eğitim ve teknoloji odaklıydı. Chouseinoglou teknolojinin sınıf ortamı için risk taşıdığını belirtirken, Meltem Erinçmen Kanoğlu, yaratıcılık ve teknoloji arasındaki ilişkinin yeniden tanımlanmasını önerdi ve şöyle devam etti: “Yakın gelecekte robot eğitimciler bizleri bekliyor. Vatandaşlık verilen Robot Sofia’nın ardından, androidleri bilişsel değil, duygu kapasitelerine göre tanımlama noktasındayız. Bu da onları, yaratıcılıkla ölçmek demek. Teknoloji sadece öğrenicinin değil, insanın tanımı da değiştirmekte. Yeniliklere yatkın yeni neslin yüzüne bakarak empatiyle davranan bir robottan sonra, öğrenmenin hangi noktaya evrileceği ve konumlanacağı son derece karmaşık. Robot tehdidini hissettirmeyen bir bilgi okuryazarlığı etiği, kapımızı çalacak. Bu yüzden öğrenmenin mekân ya da okul içinde değil yaşam içinde kazanımı öne çıkarılabilir. Eğitimdeki küçük sorunlar yerine, büyük tabloyu görmek için onu hayat pratiğiyle sınamak önemli. Dünyadaki hızlı gelişmelere bakıldığında, kendi sistemimiz yeni nesilleri gelecek yaşama ve koşullara etkin bir biçimde hazırlayabiliyor mu sorusunun peşine düşmek tüm kurumlar için bir arayıştır.” Bu açıdan Beykent Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği sempozyum, kurumların daha çok bir araya gelmesini ve 21. yy’nin insan gücünü yaratmak ve yeterli hale getirmek konusundaki girişimleri desteklemekte isabetlidir. Rektör Prof. Dr. M. Emin Karahan, Rektör Vekili Prof. Dr. Ebru Ural ve FEF Dekanı Prof. Dr. Akile Gürsoy ve tüm paydaşları tebrik ederim.

        Diğer Yazılar