Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Mersin 4. Aile Mahkemesi, açılan bir boşanma davasında yoksulluk nafakası konusunda verilecek karara ilişkin yasada itiraz süresi 7 gün olarak yazılmasına rağmen, gerekçeli kararında itiraz süresinin 15 gün olduğunu yazdı.Gerekçeli kararda yazılan süreye istinaden 9. günde itiraz dilekçesi veren davalının talebi, süresinde başvurmadığı için reddedildi.

        Yani, mahkeme kendi yazdığı süre aşıldığı için itirazı reddetti. Dosya Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’ne temyiz için gönderildi.Daire kararı onadı. Karar düzeltme başvurusu yapıldı. Daire, dosyayı Hukuk Genel Kurulu’na taşıdı.

        Hukuk Genel Kurulu, oy çokluğuyla “hâkim, kanundaki süreleri artıramaz ve eksiltemez” diyerek, hâkimin verdiği karara göre değil, yasada belirtilen süreye göre itiraz edilmiş olması gerektiğine karar verdi.

        HÂKİMİN YANILTMASI…

        Buna gerekçe olarak da, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun kesin süre başlıklı 94. Maddesi'nin birinci fıkrasında yer alan “Kanunun belirlediği süreler kesindir” ibaresi gösterildi.

        Gerekçeli kararda şöyle denildi: “Kanunda kesin olduğu belirtilen süreye rağmen hâkim tarafından kanuna aykırı bir şekilde verilen daha uzun süreden yararlanmak suretiyle temyiz hakkını kaybeden taraf lehine, hak kaybına uğramaması sebebiyle oluşturulan kazanım, bu kez karşı taraf yararına oluşan usulen kazanılmış hakkın ihlali sonucu doğacaktır. Hemen belirtilmelidir ki, bu durum, hukuk devleti olmayı sağlayan ve belli bir kişiyi hedef almadan, aynı durumda olan herkese uygulanması gereken kurallar koymayı zorunlu kılan kanunların ‘genelliği’ ve Anayasa’nın 10. Maddesi'nde düzenlenen ‘eşitlik’ ilkelerine de aykırılık oluşturur. Somut olayda hâkimin temyiz süresini ‘7 gün’ değil de ‘15 gün’ olarak belirlemesinin yanılgıya dayandığı, yoksa hâkimin yeni bir süre belirlediğinin söylenemeyeceği, bu haliyle mahkeme kararında yanlış belirtilen sürenin davanın tarafını yanıltmasından kaynaklanan hak kaybının önlenmesi ve temyiz isteminin süresinde sayılarak işin esasının incelenmesi gerektiği düşüncesi ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.”

        "HÂKİMİN KARARINA UYANIN HAKKA ERİŞİMİ ENGELLENDİ"

        Karşı oy yazısında, “Hâkimin dahi yanlış bildiği ve kararında yanlış gösterdiği süreye uyan, uyuşmazlık tarafının başvurusunun kabul edilmemesi şüphesiz hakka erişimin engellenmesi niteliğinde olacaktır” denildi.

        "MAHKEME, KANUN YOLUNU TARAFLARA DOĞRU GÖSTERMEK ZORUNDA"

        Bir başka karşı oy yazısında ise, mahkemelerin vatandaşlara kanun yolunu doğru gösterme yükümlülüğü olduğuna atıfta bulunularak şu görüşler dile getirildi: “Belirtmek gerekir ki kanundaki süreler kesin ise de, Anayasa’nın 40/2 ve HMK’nın 297. maddesi düzenlemeleri dikkate alındığında ve kararlarda süre belirtilmemesinin hak ihlali olduğu gözetildiğinde, kesin süreye ilişkin düzenlemenin de katı olmadığı açıktır. Mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü de göz önüne alındığında başvurucunun temyiz istemini, katı bir yorum yöntemi benimseyerek süre yönünden reddeden çoğunluk görüşü ile oluşan içtihadı, mahkemeye etkili erişim hakkını sınırlamıştır. Bu yöndeki karar hukuki belirlilik ve hukuki güvenlik ilkesinin ihlaline neden olacağı gibi öngörülebilirlik sınırları içinde olduğu da kabul edilemez."

        Karşı oy yazılarında, yasada belirtilen kesin hâkimin kararıyla değiştirilmesinin mümkün olmadığı vurgulanırken, hâkim tarafından yanıltılan vatandaşın da hakkının verilmesi vurgulandı.

        Diğer Yazılar