Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞBAKAN Erdoğan‘ın konuşmasını sadece tarihten bir “alıntı” olarak dinlediyseniz, “özü” kaçırdınız demektir! Konuşma, başta Türk halkının “Devlet ve geçmiş” bilincine ve bilinçaltına, aynı zamanda dünya geneline “sunulan” çok önemli kodları içeriyor...

        Neler mi? Birlikte sorgulayalım:

        1- Erdoğan, bize özellikle İnönü sonrasında zorla kabul ettirilen “Osmanlı vardı ama çöktü, bizler yeni bir devletin vatandaşlarıyız” tezini kökünden DEĞİŞTİRİYOR ve Kanuni döneminden bahsettikten sonra “Türkiye tarihi” diye vurguluyor! Dikkat edin “Türk tarihi” değil, Türkiye tarihi diyerek, “bizi köklerimizden koparan zorlama” tezin aksine “geçmişimizin bugünün Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile bir bütün olduğunun altını” çiziyor! Geçmiş “bilincimizin yeniden oluşumu” açısından çok önemli bir çıkış!

        2- Fransa’nın attığı adımları değerlendirirken “İslam karşıtlığı” detayını “İslamofobi” başlığı altında topluyor ve “İslam dünyasının lideri Türkiye” vurgusunu konu üstünden bir kez daha ortaya koyuyor...

        Sevgili dostlar, Erdoğan‘ın konuşmasını “one minute” sonrasında Türkiye’ye yakışan “yeni bir çıkış” algılaması içinde ve en önemlisi bir vatandaş olarak, devletimle gurur duyarak dinledim. Sadece “sözler” değildi ortaya konan kısa konuşma içinde önemli bir tez vardı ve bu tez “Yeni Türkiye” gerçeğini net olarak detaylandırıp, ortaya koyuyordu...

        Sonuç: Geçmişini bilmeyenin geleceği olamaz... Başbakan Erdoğan‘ın konuşması “Yeni Türkiye’nin”, gücünü geçmişinden alacağının en önemli göstergesi. Bu noktadan sonra Türk halkı olarak bize düşen “bu gerçeğe ve bu yeni konsepte” uygun davranmak ve üzerimize düşeni yapmak... Bilincimizi ve kolektif bilinçaltımızı “geçmişimizden bizi koparan” baskı unsurlarından kurtaralım ve geleceğimize “bütün bir geçmişimiz” açısından bakalım!

        Büyük devletler diğerlerinin ne yaptığına değil, kendi yapacaklarına odaklanırlar!

        FRANSA tartışmasının başladığı günden bu dakikaya kadar hep aynı şeyi söylüyorum ve buna yürekten inanıyorum: Türkiye kendi yapacaklarına odaklanmalı ve acilen “Fransa ne yapacak, aman yapmasın” tavrından uzaklaşmalıdır! Türkiye, 2001-1980- 1960’lardan hatta ekonomik olarak çıkış yaptığı 1930’lar gerçeğinden bile çok yukarıda “yeni, güçlü, lider” bir DEVLET konumunda ve bu gerçeklere uygun bir ruh hali içinde davranmalı...

        Sevgili dostlar, Türk milletvekillerinin Fransa’ya ikna turlarına çıktığını duyduğumda üstüne üstlük Fransa’da otele alınmadıkları haberi geldiğinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına çok üzüldüm! Yeni Dünya Düzeni içinde “liderliği” tartışılmayan ülkemin, halkı temsil etmekle görevli vekilleri “çökmekte olan Fransa’nın” vekillerini “ikna turuna çıkmışlar”, onlara “ne olur yapmayın” demeye gitmişler! Ne halleri varsa görsünler, ne yapacaklarsa yapsınlar, ellerinden geleni ardına KOYMASINLAR! Fransa dediğin “kokuşmuşsömürgeci” devlet ne ki; vekili adam olsun! Türkiye gibi parlayan bir yıldıza, Cihan Devleti olma yolunda ilerleyen bir güce “yapma-etme” pozisyonu yakışmaz, asla kabul edilemez! Bizim için esas olan “onların yapacaklarını takip etmek, sorgulamak, durdurmaya çalışmak” değil, KENDİ YAPACAKLARIMIZIN kararını vererek, acilen kararlılıkla ortaya koymaktır!

        Sonuç: Türkiye büyük devlet, Yeni Dünya Düzeni içinde Fransa gibi “kaybedenlerle” kıyaslanamayacak kadar da önemli bir “Dünya Denklemi Bileşeni”! Bu gerçeği acilen anlamalı, idrak etmeli ve yeni yolumuza uygun davranmalıyız! Başta Fransa olmak üzere yok olma patikasında hızla ilerleyen Avrupa Birliği ülkelerinin tamamı ne yaparlarsa, ellerinden ne geliyorsa yapsınlar! Hodri meydan! Önemli olan onların NE YAPTIĞI değil, bizim ne yapacağımız!

        Diğer Yazılar