Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhuriyet Yönetimi, İmparatorluğun en belalı kurumunu kendi bünyesine almadı. Bu kurumun adı “Zaptiye Nezareti”; yani Polis Bakanlığı idi...

        Şimdi buraya bir yıldız koyup konuya günümüzün olaylarıyla devam edelim.

        Ben Mülkiye’de İdare Hukuk okumaya başladığım yıllarda İçişleri Bakanımız Sayın İdris Naim Şahin henüz doğmamıştı.

        Hocamız Tahsin Bekir Balta Bakanlık görevinden ayrılmış, hocalık görevine dönmüştü.

        (O sınıftan 30’a yakın vali, emniyet genel müdürü; 20’yi aşkın büyükelçi, bir o kadar bakanlık müsteşarı çıktı.)

        Polis Vazife ve Salahiyet Kanununu çok özenli şekilde öğretirlerdi.

        Hâlâ hafızamda koruduğum bir hüküm cümlesi vardı. Çok lirik ve pratik anlam taşırdı:

        O dönemin Türkçesiyle “Mânâ meşruh iken imayla mahiyet tayin olunmaz“ derdi.

        Bugünün Türkçesiyle, “Bir olay açık seçik ortada duruyorken, ima yoluyla olaya farklı nitelik kazandırılamaz...” anlamına geliyordu. İdarecilik mesleğinde gerçeğe bağlı kalmayı ifade ederdi.

        Peki, polisliğin görev ve yetkileri konusunda olay bu kadar açık seçik ortada iken İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin neden bu “salb (yani darağacında adam asmak) edebiyatını” ortaya çıkardı?

        Polis Teşkilatı, İmparatorluğun kurumudur. 1845 yılında kuruldu. Zaptiye Alayları olarak teşkilatlandırılmıştı.

        Tanzimat’ın ahlakında askeri birlik olarak faaliyet gösteriyordu. Sonra Mülki İdare’ye (İçişleri Bakanlığına) bağlandı.

        Sultan Hamit zamanında tekrar askeri hüviyete kavuşturuldu. Sadece İstanbul kentinde kuruluydu. Ve yanına bir de “hafiye teşkilatı” eklendi. Sultan Hamit tahttan indirilince hem Zaptiye Teşkilatı, hem de hafiyeler ordusu kaldırıldı. Kaldırılan Zaptiye Nezareti yerine 22 Temmuz 1909 tarihinde İçişlerine Bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü” kuruldu.

        İşte can alıcı nokta buradadır.

        Çünkü “emniyet” sadece bir tarif değil, bir “idrak”tir. Bir “izan” isabetidir...

        Sadece “güven” duygusu değildir. Sadece “inanma” hali değildir...

        Emniyet, huzur tanımının “korkusuzluk” ve “tehlikesizlik” ahlakıdır...

        Elbette ki kimsenin kafasında dayakçı polisleri Konak Meydanı’nda ipe çekmek gibi bir iblisçe emel yok... Ne ayıp şey!

        Bunun vehmi bile abestir...

        Önemli olan karakolda kadına meydan dayağı atmamaktır...

        Peşine düşülen şey budur...

        Bir an için kabinede bir görev değişikliği düşünün...

        Kadından Sorumlu Bakan Fatma Şahin’i İçişleri Bakanlığı’na ve İdris Naim Şahin’i de Kadından Sorumlu Bakanlığa atanmış olarak düşünün.

        Acaba bu durumda İdris Naim Şahin, Konak Meydanı’nda darağacı edebiyatını kullanır mıydı?

        Sanmam!

        Ne tesadüf; Fatma Hanımın da, İdris Bey’in de soyadı “Şahin“...

        Öyle anlaşılıyor ki, Fatma Hanım kadına; İdris Bey ise polise “Şahin” olarak temayüz ediyor...

        Önemli olan yurttaş ahlakını idrak etmektir. Bu ahlakın şahini olmaktır. Haksızlık yapan teşkilat mensuplarına arka çıkmak değil.

        Teşkilatına yakın olmak makbul bir meslek ahlakıdır; ama yaranmak farklı şeydir...

        Diğer Yazılar