Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İNSANIN bütün evren içerisinde tutku duyup da onu yaşamak için bir başkasına 'muhtaç' olduğu his aşktır. Onun dışındaki her tutku azim ve mücadeleyle gerçekleşebilir. Oysa aşk mücadele ettikçe kaybedeceğiniz, sevdikçe canınızın yanacağı, günün birinde bir aptala dönüşeceğinizin habercisi bir duygudur.

        Ondan kaçmanın tek yolu, onun aptalca, saçmasapan ve gereksiz olduğunu düşünmenizdir. Bir duyguya düşmemek için ağlar örebilirsiniz. Hatta canınız isterse kalın duvarlarla da örebilirsiniz. Ne de olsa düşünce oluşmadan derin duygular oluşamaz. Yani Eros zihnimizde yaşattığımız ve kontrol altında bir dosttan öte biri değil.

        BOĞULACAĞIMIZ KESİN!

        Platoniktik insanın içini gizlice dolduran bir tampon gibidir. His ve ruh dünyasına açılan Alice'in içinden geçmek zorunda kaldığı dar ve küçük bir kapı gibidir. Sonra boğulacağımız da kesin! Duygusal anlamda boğulmaktan hiç korkmadım. Hayatı "Ya canım yanarsa" diye yaşamadım. Hepimizin canı yandı, yanıyor ve yanacak. Bunu engellemenin yolu var elbet. Hiçbir şey hissetmeden yaşamak, yaşamak olarak adlandırılabilirse eğer... Bu yazdıklarıma pişman olduğum çok gün oldu. "Bir insan için değer mi?" cümlesini bana da sarf ettiler. Aşkın yüceltilen bir insandan ibaret olduğunu sandılar. Oysa benim için aşk, platonik bile olsa, daha ziyade şöyle bir şeydi:

        GÖKKUŞAĞI GİBİ HİSSEDİYORUM

        Gözlerinde benimle aynı parlaklığa sahip karşı cinsten birini görüyorum. En saf halim birden devreye giriveriyor. O kadar saflaşıyor, o kadar iyilik ve güzellikle doluyorum ki; karşımdakine elimi uzatıp "Hadi gel bunu benimle paylaş" diye fısıldıyorum. O kadar çocuksu, o kadar yaramaz, o kadar gelişigüzel ve o kadar olduğum gibiyim ki, hep öyle kalmak istiyorum. Onu biriyle yaşamak istiyorum. Kötü şeylerin olduğu bir dünyada kendi küçük, mutlu dünyamı yaratmaya çalışıyorum. İçim, her ne olursa olsun o duygularla dolu olsun istiyorum. Çünkü ben onlarla doldukça, her taraf o duygulara bürünüyor. Dünyanın renkleri değişiyor. Kendimi gökkuşağı gibi hissediyorum ve o duygular paylaştıkça yayılıyor, büyüyor. Kimi zaman insanların 'âşık' olma nedenleri birbirlerininkiyle örtüşmüyor. O zaman karanlık bastırıyor.

        O insan dünyanın en harika insanı olduğu için değil, Aşkın gözü Tanrı'nın gözü gibi olduğu için; bizler âşıkken, dünyaya O'nun gözleriyle bakabiliyoruz. Bu yüzden çoğunlukla aşk yazdım, bu yüzden ondan hiç kaçmadım. Merak ettim, didikledim, insanların hikâyelerini dinledim, kendi-minkileri yazdım. Hayatta ondan daha yüce bir duygu olmadığına inandım. O gözlerle dünyaya bakabildikten sonra insan gözüyle tekrardan bakmaya çalışmak çok acılı bir süreç oluyor. En berbat insanı bile sevebildiğin bir gözün ardından, kör olma deneyimi gibi bir şey yaşıyorsun. Enfes ve büyülü bir yer orası. Aslına bakarsanız delice de değil...

        BİRİYLE, BİR SÜRE CENNETE GİTMEK

        "Sen hayal âleminde yaşıyorsun, dünya öyle bir yer değil" diyorlar. Değil çünkü bahsettiğimiz o göz gelip geçiyor. Ve bizler sadece kendi görebildiklerimizle baş başa kalıyoruz. Yani dar ve karanlık odaklı bir dünyaya bakıyoruz. Bir gün yerine birkaç ay, birkaç yıl, belki de sonsuza kadar o duygunun içerisinde kalmak istiyoruz. Bizim elimizi tutup, bunu bizimle yaşamak istemeyen insana da kırılıyoruz haliyle. Hatta bazen, o dünyayı bizim elimizden aldığı için ondan nefret ediyoruz. O dünyayı yaratmak için iki kişi gerekiyor. O dünyayı yıkmak, ondan vazgeçmek zorunda kalmak, bir daha ne zaman geleceğini bilmediği dünyayı özlemek ve beklemek zorunda kalıyoruz.

        Bütün bu duyguları o kişiyle ilişkilendirmekse aslında en büyük tuzak. Ama bunu da yapmasak, o dünyanın varlığını hepten unutmuş olurduk. Orada yaşadıklarımızı, oradaki çiçeklerin kokusunu, sokakların rengini hatırlayamazdık. O zaman dünya hepten korkunç bir yer olurdu. Ben aşka "Bir kişi ile bir süreliğine cennete gitmek" diyorum. Nasıl ki Adem ile Havva yasağı çiğnemişler, Bizler de o dünyaya her düşüşümüzde aynı yasağı çiğniyoruz. Riyakârlık! Hayat yine de bize her zaman bir şans daha veriyor...

        Diğer Yazılar