Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Batı dünyasının (özellikle ABD’nin) Akdeniz’de itibar ettiği iki ülke vardır:

        Birincisi Yunanistan, ikincisi İsrail...

        Eskiden Yunanistan daha önemliydi. Geçmişinde koca bir mitoloji ve yaşamında muazzam bir trajedi dünyası vardı. Bu iki bacaklı kültür ve inanç bütünlüğünü dünya siyasetinin her kademesinde etkin biçimde kullanıyordu.

        Bu varlık, sadece bir destek gerekçesi değil, aynı zamanda her sorunun çözümünde bir dünya dayanışması demekti.

        Birinci Dünya Savaşı’nda Yunanistan şımardı. Şımarıklığı hala sürüyor...

        İkinci Dünya Savaşı’nda ortaya İsrail çıktı. O da kısa sürede şımardı.

        İkisi de Batı dünyasının vazgeçemediği ıslak ruhlu, kuru gözlü, biraz saldırgan, biraz mahcup ama her koşulda şımarık ülkesi olarak öne çıktılar.

        Yunanistan’ın mitoloji ve trajedi varlığına karşı, İsrail her sıkıntılı koşulda dünya kamuoyunun karşısına Tevrat’la çıktı: Yani inancın (iman varlığının), kültürün önünde olduğunu ispatlayan örneklerinin avantalarını topladı.

        Hiç kimse İsrail’e dur diyemiyor.

        Bizim de foyamız ortaya çıktı. Mavi Marmara’dan sonra neyi becerebildiğimizi söyleyebilecek kaç cesur ve adil ağız var acaba?

        *

        Tayyip Bey’in ve Davutoğlu’nun İsrail’i ima eden, ama muhatap olarak Amerikan dış politikasını hedef alan konuşmaları, umulmadık anda sert tepkilere yol açtı.

        ABD Dışişleri Sözcüsü Victoria Nuland, basın toplantısında bir soru üzerine “Türk liderlerden gelen tahrik edici yorumlar, bizi açıkçası çok rahatsız ediyor” açıklamasında bulundu.

        Bu sıradan bir sert cevap cümlesi değil, kapsamlı bir dikkat çekme girişimidir. Yani, Amerika Türkiye’nin her vesileyle İsrail’e karşı olan siyasetinden rahatsızlık duymakta ve bu işe bir son vermesini istemektedir.

        Yani İsrail’in şımarıklık geleneği artık bölgesellikten çıkıp evrensellik noktasına ulaşmıştır. Ve Washington, makul aralıklarla Ankara’ya sert içerikli açıklamalarla üslubuna son vermesini istemektedir. Çünkü dünya kamuoyu önünde İsrail’i teşhir eden ve sürekli kabahatli bulan ülke Türkiye’dir.

        Washington, Ankara’nın İsrail’i dünya kamuoyu önünde sürekli suçlu gösteren açıklamalarını, biraz dudak bükerek “retorik hücum“ tanımlamasıyla yorumlamaktadır.

        *

        Aynı günlerde Amerikan Büyükelçisi’nin yaptığı basın açıklamasında durum tespitleri ve teşhislerinin ifadesi şaşırtıcıdır.

        Amerikan Büyükelçisi Ricciardone, bir büyükelçiden çok adeta Türk siyasetinin ana muhalefet lideri gibi konuştu. Tayyip Bey hükümetini ağır ve ayrıntılı bir dille eleştirdi.

        Yani artık iktidara karşı sert bir eleştiri kaynağı yaratılmış oldu.

        Şu ifadelere bakın yeter: “Askeri liderleriniz terörist gibi hapse konuldular. Profesörler, eski YÖK Başkanı demir parmaklıklar arkasında. Tam anlaşılmayan 16 yıl önceki çalışmalarla ilgili, belirsiz suçlamalarla hapse atıldılar. Şiddet içermeyen, gösteri yapan öğrenciler, demir parmaklıkların arkasında” diye konuştu

        İsrail ile ne zaman bir ihtilaf yaşasak karşımıza hemen Tevrat’ın hükümlerini kullanan büyük bir İsrail iddiası ve yandaşlığıyla karşı karşıya getiriliyoruz.

        Anlaşılıyor ki Akdeniz’de İsrail’in istekleri dışında hiçbir makul önerinin uluslararası siyasette bahsi bile geçmiyor ve geçmeyecek.

        Türk Dışişleri Bakanı İsrail’e eleştiri getirir ve Türk Başbakanı bu eleştiriyi pekiştirirse dünya dış siyasetinin kalıpları hemen ortaya çıkıyor ve sonuç diye bir şeyin olmadığı görülüyor.

        Akdeniz’de dış siyasetin tarif özeti budur işte...

        Diğer Yazılar