Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nihal Bengisu Karaca Dip dalga nasıl tsunami oldu?

        2024 yerel seçimleri CHP’nin seçim zaferiyle sonuçlandı.

        Medenice yarışan tüm tarafları tebrik ettikten sonra, CHP’yi iki kere kutlamak gerekir.

        CHP, 17 milyon 385 bini aşkın oy aldı Oy oranı yüzde 37,74 oldu. AK Parti 16 milyon 339 bin civarında kaldı. Yurt genelinde, il genel meclislerinde CHP öne geçti.

        İstanbul, Ankara ve İzmir’de büyükşehirleri CHP adaylarının alabileceği biliniyordu. Hatta son anketler Ekrem İmamoğlu’nun farkı ne kadar açtığını belgeliyordu. Mansur Yavaş’ın toprak ağası rakibine büyük fark attığı da seçime saatler kala konuşulanlar arasındaydı.

        Ancak Adıyaman, Kastamonu, Kütahya, Amasya, Afyon, Kırıkkale gibi yerlerde artık CHP’nin olacağı, öngörülenler arasında değildi. Sancaktepe’nin CHP’ye geçmesinin öngörülmemesi gibi.

        Daha sekiz ay önce yapılan genel seçimlerde CHP, Adıyaman’da sıralamaya bile girememişti.

        Hakeza AK Parti’nin Kütahya’da %60’larla seçim kazandığı dönemler olmuştu.

        Malum kırmızılı turunculu seçim haritası o kadar değişti ki, İmamoğlu ve Yavaş’ın başarıları bile gölgede kaldı.

        Dip dalga beklenirken tsunami ile karşılaşıldığı düşünülürse bu sonucun en fazla Özgür Özel’i ilgilendirdiği gerçeği ortaya çıkıyor.

        "Tipitip" diye dalga geçilen, genel başkanlık koltuğunu dolduramadığı yorumları yapılan Özgür Özel söz konusu seçim sonuçları ile yerini epey sağlamlaştırmış, rüşdünü ispatlamış oldu.

        Bedelli askerlik yapanlar bize oy vermesin gibi gaflarını hemen herkesin dile doladığı Özel bir şekilde partsinin oylarını CHP’nin yakın tarihinde görülmemiş düzeyde arttıran genel başkan oldu.

        Bir anda 1989 konuşulur oldu.

        Peki ne oldu da AK Parti en sağlam kalelerinde yenildi?

        SESSİZCE BOŞALAN TENCERELER

        CHP’li belediyeler üstün hizmet anlayışları ile bilinmezken ve daha sekiz ay önce %52 ile Cumhur İttifakı seçim kazanmışken ne oldu da CHP, hem de ittifaksız olarak yerel seçimlerin bir numarası oldu?

        Genel seçim öncesinde ‘seçim ekonomisi’ uygulanmıştı. Yerel seçim öncesinde uygulanamadı. Mehmet Şimşek emeklilere seyyanen verilecek 5 bin TL’lik zammı uygulanan ekonomi programından sapma olarak gördü.

        Anlayacağınız, bunun ilk cevabı sessizce boşalan tencerelerde.

        Ramazan ayının ilk günü Migros’ta 120 gramlık pastırmanın 445 TL'ye satılıyor olmasında.

        Etin hatta tereyağının artık çok geniş bir kesim için erişilemez hale gelmesinde.

        İnsanlar fakirlik çekerken Cumhur İttifakı siyasetçilerinin kent lokantaları ile alay etmesinde. Köfteci polemikleri ile küçük esnafı aşağılayan ifadelerin kullanılmasında.

        İnsanlar fakirlik çekerken Fenerbahçe-Trabzonspor maçında çıkan olaylar sonrasında olduğu gibi ‘devletin’ açıkça taraf tutan açıklamalar yapıp mağdura gövde gösteren, vandalı kayıran tutumlar içine girmesinde.

        Halk Cumhur İttifakı'na ikazda bulundu. Yumuşak ikazların işe yaramadığını ne zaman şikayet etse sitemlerinin AK Parti ve MHP’nin bol sıfırlı maaş çekleriyle tweet atan sosyal medya trolleri tarafından vatan hainliği ile eşdeğer tutulduğunu görünce de ‘sert’ bir ikazda bulundu.

        ‘HELALLEŞME’ MESAJI CHP’NİN ALGISINI YUMUŞATTI

        Peki ne oldu da ‘Altı okun altına mühür basmak cehenneme açılan kapıdır’ anlayışı bu derece değişti?

        Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, bu profiller zaten ‘klasik’ anlamda CHP’li değildi, 2019’da tam da bu nedenle, yani geniş kitlelere hitap edebilecek profillere sahip oldukları için aday gösterilmişler, CHP merkeze yaklaşıyor yorumlarının yapılmasına vesile olmuşlardı.

        Ancak Menzil’in kalesi Adıyaman’da, muhafazakarlıkları ile meşhur Amasya’da, Kütahya’da, Kastamonu’da, Tokat’ta ne oldu?

        Adıyaman’ı ayrı bir yere koymak lazım. 6 Şubat depremi esnasına ve akabinde en ağır travmayı Adıyaman yaşadı. Depremden 19 gün sonra gitmiştim ve hala taş üstüne taş konmamıştı Adıyaman’da ve kent ceset kokuyordu. Kokuyu ne Defne’de ne Antakya’da duydum. Adıyaman en kötü durumda olandı. Ve sabretti. Umut etti. Genel seçimde bile oy tercihini değiştirmedi. Sonunda baktı ki olmuyor, radikal bir dönüş yaptı. Günün sonunda Aday Abdurrahman Tutdere’nin sevilen bir kişilik olmasının ve YRP’nin %13 civarında oy almasının dengeleri CHP lehine değiştirdiği konuşuluyor.

        Lakin Adıyaman spesifik bir istisna değil. Diğer Anadolu şehir ve beldeleri hakkında ne söylenebilir? Aynı şehirler 2023 genel seçimlerinde de oradaydı. %48 az bir oran değil, ancak muhalefeti iktidar yapmaya yetmedi. Birbirine benzemeyen beraber doğru ve etkili siyasi sloganlar üretemeyen altı partinin tavanda yaptığı ittifak, dayatma gibi algılanmış ve karşılık bulmamıştı ancak belli ki o süreçte yapılan ‘helalleşme’ çıkışı CHP’nin muhafazakarlar nezdindeki algısının yumuşamasına neden oldu.

        Ayrıca başka ve çok önemli bir detay daha var: Genel seçim sürecinde muhalefet HDP ile dolaylı ittifak suçlamalarını göğüsleyemedi. İktidar tarafından gelen ithamlara doğru ve etkili bir karşılık üretemedi. Bu seçimde ise muhalefete karşı terör ithamı yoktu. Kürtlerin özellikle İstanbul’da DEM’e oy vermesi beklendiği ve istendiği için terör gündemli bir yerel seçim kampanyasının yürütülmesi anlamsız olacağından böyle bir strateji uygulanmadı. Dolayısıyla muhafazakar kitlelerin milliyetçi duygularını devreye sokacak enstrümanlar kullanılmadı. Bu da CHP’nin önünü açtı.

        Katılım meselesinin de önemi yadsınamaz. Sağlam bir kaynağıma göre İstanbul’da sandığa gitmeyen ve bilerek sayılamayacak oy kullanımı yapan 3.5 milyon kişi var.

        Bu 3,5 milyon kişinin aldığı maaş iyice buharlaşmış olan emeklilerden mi oluşuyor, yoksa Gazze’de olanlara rağmen İsrail ile ticaretin devam ettiği yönündeki verilerden dolayı kırgın olanlardan mı, henüz bilinmiyor.

        Gelgelelim bütün bu analizleri bu seçimin sonuçta bir yerel seçim olduğu gerçeğinden süzerek ele almamız gerekiyor.

        Yerel seçimler bizde vatandaş tarafından ülkenin hayat memat ulusal güvenlik iç ve dış tehditlere karşı duruş gibi temel meselelerin oylandığı genel seçimlerden farklı olarak mesaj verme, özerk davranma yahut ‘paşa gönlüm bilir’ kriterlerinin uygulandığı bir seçim türü olarak görülüyor. Bu yaklaşım da yapılan ikazın hacmini ve etkisini arttırdı.

        ERDOĞAN VE AK PARTİ NE YAPACAK? NE YAPMALI?

        Önce olanlar: Birincisi, demokratik meşruiyetine gölge düşürmeyen bir seçim düzlemini geride bıraktık. AA oldukça iyi bir performans sergiledi. 2019’daki gibi bir hataya düşmemek için oldukça temkinli ve sağlıklı bir performans gösterdi ki, zaten 2023 genel seçimlerinde de bu çizgide çalışmıştı.

        Seçim sonuçlarını manipüle edecek anlamlı bir müdahale olmadı.

        Erdoğan’ın seçim gecesi yaptığı konuşma demokratik olgunluk bağlamında son derece başarılı bir konuşmaydı.

        Şimdi asıl merak konusu olan Erdoğan’ın ve AK Parti’nin nasıl karşılık vereceği konusu.

        İki seçenek var:

        • Reaksiyoner ve katı bir çizgi. Güç politikası uygulamak, ‘madem öyle…’ diyen başlayan cümlelerin altını hiza veren, parmak sallayan bir yaklaşımla doldurmak. Ki bu tarzı siyaset orta uzun vadede kaybettiriyor. Kaybettirdiği görüldü.
        • Demokratikleşmeyi önceleyen, kapsayıcı bir yenilenme yoluna gitmek. Rıza üretimini gönülleri kazanarak, ikna yoluyla, kucaklayıcı yöntemlerle yapmak. Tıpkı 1994’teki gibi. Bu yol kazandırıyor. Kazandırdığı daha önce görüldü.

        CHP’NİN ALDIĞI OYLAR KALICI OLUR MU?

        Türkiye epey bir süre hangi denizlerin bittiğini tartışacak.

        Seçimden hemen önce hem Cübbeli Ahmet namıyla bilinen ‘o adam’ın hem de Menzil tarikatının yayınladığı Cumhur İttifakı'na destek çağrıları konuşulmuştu. İsmailağa cemaatinin yeni liderinin yaptığı hayır dualar sahne almıştı. Cübbeli Ahmet daha da ileri gidip Cumhur İttifakı'na oy vermek vaciptir demişti.

        Çok belli oldu ki cemaatler ve tarikatlerin bir siyasi parti ya da kanata destek vermeleri her zaman çalışmıyor. Ya da tarikat ve cemaat denizinden meşruiyyet ve rıza devşirme denizi bitmiş.

        Ancak dikkat ederseniz Ekrem İmamoğlu yaptığı olgun ve akil konuşmaya Ramazan ayı ile başladı ve Ramazan ayı ile bitirdi.

        Yani ‘İnanca saygı ve hürmet’ denizi bâki…

        Günün sonunda, şu an en önemli soru, CHP’ye gösterilen bu halk teveccühü kalıcı olacak mı? sorusu. Bu oylar emanet mi, yoksa Türkiye keskin bir rota değişimini kalıcı olarak yaptı diye mi bakılacak?

        Elbette ikincisi değil.

        Çünkü tekrar hatırlayalım, Türkiye daha sekiz ay önce genel seçim yaptı. Bugünkü şartlar üç aşağı beş yukarı o zamanda da vardı. Daha hafifti ama vardı.

        Unutmayalım ki bu seçimde oylanan Erdoğan değildi ve hükümetin dümeninde hala Erdoğan var. Verilen mesajları alır, dümeni doğru kullanır ve ekonomiyi de belli bir aşamaya getirirse kaybettiği rızayı yeniden elde eder. AK Parti’nin oyları düşmüş olsa da, “AK Parti öldü bitti, Erdoğan tarih oldu” diyenlere katılmıyorum.

        Genel seçimlerle yerel seçimleri bir arada okuduğunuzda şu sonuç çıkıyor: Halk Erdoğan’ı hala seviyor, rövanşizm olasılıklarına karşı onun önünde bend oluyor ama hükümet politikalarından son derece rahatsız hatta canına tak etmiş durumda. Olabilecek en sert ikazı yapmak adına elinde kala kala sadece yerel seçim sandığı kaldığı için de bu yolu kullandı.

        CHP’nin yolculuğu asıl şimdi başlıyor. Elde ettiği başarıyı 2028’e taşıyabilmesi imkansız değil ama oldukça zorlu bir yolda yürümeyi gerektiriyor.

        CHP, yerel seçim başarısını kapsayıcı tutumuna değil, ‘kimliğine’ verilmiş bir onay olarak görürse o iller beldeler geldiği gibi gider. Ancak CHP, 6'lı Masa partilerinin tavanda kurup genel seçim sonrasında yine tavanda son verdiği ittifakın tabanda yeniden kurulduğunun farkındalığıyla, ‘sanki ittifak varmış gibi’ politika üretir, dürüst ve çalışkan sosyal belediyecilik anlayışıyla hizmet etme yolunu tutar, inançlı kitlelerle samimi ve doğru bir etkileşim içinde olursa, ideolojik olarak meselesini ve yönünü daha net bir biçimde ortaya koyarsa o zaman sonuç elbete başka olur.

        Yerel seçimlerde elde edilen başarının genel seçime yansıması CHP’nin ideolojik olarak nerede konumlandığını netleştirmesi ile mümkün.

        Özellikle İmamoğlu’nun, hatta Yavaş’ın 2028’in muhtemel başkan adaylarının yani, dış politika konusunda nerede durduğu, Türkiye’nin etrafındaki gelişmeler hakkında ne düşündükleri, Batı ile ilişkilerin ne ölçüde ne şekilde kurulacağı zaman geçtikçe daha merak edilir hale gelecek. Sosyal belediyecilik ne ölçüde sosyal devlet anlayışına meczedilecek ve nasıl bir ekonomi politika savunulacak meselesi de dünyanın ve Türkiye’nin geldiği noktanın açıkları düşünüldüğünde anlam kazanıyor. Ancak tabii henüz oraya daha zaman var.