Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Kolektif Bilinç Ve Vicdan Nedir?

        Bu kavramı geliştiren ve kurama sokan Durkheim'a (ö. 1917) göre fertlerden bağımsız var olan eylem, düşünme ve hissetme tarzlarıdır. Kolektif bilinç, taşıdığı zorlayıcı güç ile onlar üzerinde etkiye sahiptir. Her ne kadar o bireylerden bağımsız olsa da "bir toplumu oluşturan ortalama fertlerde yaşam bulan ortak duygu ve inançlar bütünüdür. Onlardan bağımsız varlığa sahip bir sistem oluştururlar." Durkheim'ın tarifinde de görüleceği üzere kavram hem bilişsel, kognitif hem de inanç ve değer anlamları taşımaktadır. Bu nedenle madde başlığı "kolektif bilinç/vicdan" şeklinde adlandırılmıştır.

        Toplumun bütün alanlarına yayılmış olan kolektif bilincin toplumu oluşturan şahıslardan ayrı bir gerçekliği bulunmaktadır. Kolektif bilinç şahısların şahsında gerçekleşse de onların vicdanlarından tamamen ayrıdır. Onun kendine has özellikleri bulunmaktadır. Durkheim'ın sözleriyle, "Şahıslar gelir gider fakat o kalıcıdır. Kuzeyde, güneyde, büyük küçük şehirlerde farklı mesleklerde nesilden nesile değişmeden kalır". Her bir nesil onu sonrakine aktarır. "O toplumun ruhu, numunesidir. Bireysel örneklerde olduğu gibi (tabii ki onlardan farklı bir tarzda) kendisine has mahiyeti, tabiatı, yaşam şartları ve kendisine mahsus bir gelişme tarzı vardır." Durkheim'a göre bu sosyal olgu, sahip olduğu kendisine has gerçeklikten dolayı ayrı bir kavramlaştırmayı hak etmektedir.

        Kolektif bilincin formu ve içeriği toplumsal dayanışmanın mekanik veya organik olmasına göre farklılık gösterir. Mekanik dayanışma esas itibarıyla benzerliklere, organik dayanışma ise farklılıklara dayanır. Sanayi öncesi geleneksel küçük toplumlarda ortak değer ve inançlara sahip kişiler Durkheim'ın ifadesiyle "benzerlikler" ile birbirlerine bağlanıp kaynaşır ve sosyal bir bütünlük oluşturur. Bir anlamda birbirlerine benzeyen kişiler toplumun mikrokozmozunu temsil eder. Mekanik dayanışmanın olduğu toplumlarda değerler ve pratikler açıkça tanımlanır; toplumdaki üyeler tarafından sıkı bir şekilde benimsenip takip edilir. Normlara aykırı davranışlar herkesin benimsediği değerlere saldırı kabul edilip şiddetli cezai müeyyidelere muhatap olur. Bu dayanışma tipinde kişileri topluma bağlayan kolektif bilincin insanlar üzerinde kontrolü haricidir.

        Organik dayanışmanın en önemli özelliği artan karmaşık işbölümüdür. İşbölümünün yoğun olduğu dayanışma biçiminde bireyler kendi beceri ve kapasitelerini geliştirmeye çalışarak belirli alanlarda uzmanlaşırlar. Ortaya çıkan farklılaşmalar aynı zamanda bu farklılıkların birbirini tamamlamasını gerektiren bir işbölümü sistemini ortaya çıkarır. Bu sistemde bir organizmanın birbirini tamamlayarak bir bütün oluşturan organları gibi her biri bir alanda uzmanlaşarak farklılaşmış bireyler diğerinin eksikliğini tamamlar. Bireyler birbirlerine kabile bağı ile değil toplumda yerine getirdikleri işlevler ile bağlanırlar. Bireyleşmenin artması kolektif bilincin yoğunluğunun azalmasına ve içeriğinin değişip yeni ideallerin ortaya çıkmasına neden olur. Durkheim'ın tabiriyle "birey kültünün" ve bireyciliğin ortaya çıkışı geleneksel dini otoritenin zayıflaması sonucunu doğurur. Birey kültü uzmanlaşmış işbölümüne ahlaki bir meşruiyet zemini sağlar. Organik dayanışmada disiplin ruhu, sosyal bir gruba aidiyet ve bireyin otonomosi önemli değerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumdaki düzen için önemli olan değer ve normlar kişiler üzerinde dışarıdan baskı ile değil sözleşmeye dayanan gönüllü bir şekilde fertlerin kabulü ile benimsenip takip edilir. Bu çerçevede meydana gelen bu köklü değişimi ve nedenlerini, yeni değer ve idealleri eğitim yolu ile okullarda yeni nesillere açıklayıp aktarırken sosyoloji disiplini önemli bir işlev yüklenecektir.

        Durkheim "Toplumsal İşbölümü"nden sonra yazdığı eserlerinde kolektif bilinç yerine "kolektif tasavvur" kavramını tercih etmektedir. Ona göre bu kavramın organik dayanışmaya dayalı işbölümünün yoğun olduğu karmaşık modern toplumlardaki adli, idari, ilmi ve endüstriyel çok çeşitli işlevleri karşılamada açıklama gücü daha yüksek görünmektedir. Toplumsal hadiseler ait oldukları zümrenin kolektif bilincinde şuurlu idrakler halinde bulunmaktadır.

        Durkheim'ın Türkiye'deki önemli takipçilerinden Gökalp, kolektif tasavvur kavramını örnekler üzerinden açıklamaya çalışır. Ona göre mesela "Meşrutiyet'ten evvel ülkemizde işçiler vardı. Fakat bu işçilerin ortak vicdanında (biz işçi sınıfını teşkil ediyoruz) fikri yoktu. Bu fikir bulunmadığı için o zaman memleketimizde bir amele sınıfı da yoktu." Benzer bir şekilde bu tarihten önce yine bu ülkede Türkler yaşıyordu. Fakat onların "ortak vicdanında biz Türk milletiyiz mehfumu bulunmadığı için Türk milleti de yoktu."

        Durkheim kollektif bilinç/vicdan kavramlaştırmasının Türk sosyolojisindeki etkilerini özellikle Ziya Gökalp ve Ahmet Ağaoğlu üzerinde görmek mümkündür. Gökalp bu kavramı Türk devletinin milliyetçilik söylemi, milli şuur ile eşleştirmeye çalışırken Ağaoğlu onu bir din olarak gördüğü Cumhuriyet şeklinde yorumlamaktadır. Ağaoğlu ayrıca Durkheim'ın organik dayanışmalı toplumlarda var olduğunu öne sürdüğü bireyciliği kendi liberal düşüncesine temel almaktadır.

        YAZAR

        Hızır Murat Köse