Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Murat Bozok: En zavallı duyumuz: Dilimiz

        Murat BOZOK - HABERTÜRK PAZAR

        Siz televizyonlarda, yediği balığın hangi denizden, içtiği şarabın hangi bağdan geldiğini söyleyen gurmelere sakın aldanmayın. Dilimiz maalesef en nankör ve en eğitimsiz duyu organımız. Ortalama bir ömürde 70 bin defa sofraya oturduğumuzu hesap ederseniz, esasında ağzımızın tadını bilmeyerek, hayatın en keyifli kısımlarından bir tanesini ıskalayarak yaşıyoruz.

        Dilimiz o kadar acınası halde ki, gözlerimiz olmasa adeta bir hiçler. Konu yemek olunca mangalda kül bırakmayanlar, gözleri kapalı yemek yeseler, elmayla armudun farkını bile söyleyemezler. Hayatımızı devam ettirmek için her öğün yemek zorundayız ve çok iyi bildiğimizi sandığımız yemeklerin lezzetleri konusunda işin doğrusu hiçbir fikrimiz yok. Nasıl olsun? Bu konuda kendimizi eğitmek için asla zaman harcamıyoruz. Hoşumuza giden bir yemeğin sonunda, onu güzel kılan bilimsel gerçekler hakkında hiç kafa yormuyoruz ki.

        ALGILAMALARIMIZI YÖNETEN TAMAMEN GÖRDÜKLERİMİZDİR

        Bilim adamlarına göre algılarımızı oluştururken gözlerimizden o kadar çok yararlanıyoruz ve etkileniyoruz ki, diğer duyu organlarımızı önemsemiyoruz ve dolayısı ile tembelleştiriyoruz. Deneysel psikoloji üzerine uzmanlaşan Oxford Üniversitesi profesörlerinden Charles Spence, daha net konuşuyor: “Algılamalarımızı yöneten tamamen gördüklerimizdir.” Spence’e göre “Yemek önümüze geldiğinde, gözlerimiz daha önceki yaşanmış deneyimlerine dayanarak bunun tadının nasıl olacağının ön sinyallerini beyine yolluyor. Beynimiz de bu şartlanmışlıkla yemeği değerlendiriyor.”

        Aynı şekilde profesyonel şarap eksperlerine de benzer bir deney yapılıyor. Beyaz şarapların içerisine gıda boyası eklenerek kırmızı renge dönüştürülüyor. Yapılan tadım sonrası kimse bunların kırmızı şarap olmadığını anlamıyor. Hepsi sonra bir tuhaflık sezdiğini söylüyor ancak gördüğünü sorgulamak kimsenin aklına dahi gelmiyor. Şarabı değerlendirirken ilk adım şarabın rengine bakmaktır. Koklamak ve tatmak sonraki aşamalardır. İnsanoğlu tat ve koku alma duyularına, asla gözleri kadar çok güvenmiyor. Yapılmış birçok benzeri deney var.

        Gıda boyası kullanılarak bayatlamış bezelyelerin rengini yemyeşil yaptığınızda ve bunları tattırdığınızda, insanların büyük bir çoğunluğu bezelyelerin ne kadar taze olduğuna vurgu yapıyor. 16-18 yaşları arasında gençlere yapılan bir başka deneyde, aynı aromaya sahip bir sıvı, iki farklı renkte sunuluyor; kahverengi ve pembe. Herkes içtiğinde pembe renkli içeceğin daha meyvemsi, kahverengi olanın ise kola vari olduğunu iddia ediyor.

        Usta şefler, görselliğin yemekte ne kadar önemli olduğunu bilir. Profesör Spence geçtiğimiz günlerde Şef Charles Michel ile yaptığı bir deneyde aynı malzemeleri kullanarak iki salata hazırlıyor. Bir tanesinde malzelemeler iyice karıştırılıp düzensiz bir şekilde üst üste konuluyor. İkincisinde ise aynı malzemeler daha sanatsal bir edayla itinayla tabağa konuluyor.

        18-56 yaş arasındaki toplam 60 katılımcı itinayla hazırlanmış tabaktaki salatanın yüzde 18 oranında daha lezzetli olduğunu ve bu tabağa daha fazla para ödeyebileceğini söylüyor. Kanımca iyi bir gurme olmanın yolu, gözlerinize o kadar çok güvenmemekten başlıyor. Damağınızı ve burnunuzu dinlemeye başladığınızda, yemek yerken farklı boyutları keşfedeceksiniz. Daha keyifli yemekler için, mümkün olduğunca gözlerinizden yararlanmamaya çalışın...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ