Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        UZUN zamandır bu köşede Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP'nin, BDP ile seçim ittifakı yapması gerektiğini dillendiriyorum. Bunun birçok nedeni var. İkisi de sol kökenli partiler.

        Zaten temelinde Kürt hareketi soldan beslenmiş. Solcu aydınların Kürt hareketine fikri bazda önemli katkıları olmuştur. Ancak 1980 darbesinden sonra geleneksel Türk solu, ulusalcılığa doğru kayınca Kürtlerle köprüler atılmıştı. Bu kadar ağır işkencelere, baskıya, zulme rağmen ulusalcılaşan Türk solu, sisteme tehlikeli olmadığını halen kanıtlamak peşinde diyebiliriz.

        Ne var ki CHP ile BDP laiklik ekseninde de buluşuyorlar. Hatta BDP, kadın-erkek eşitliğinde CHP'den çok daha ileri bir noktada. Milletvekillerinin yarısı kadın. Böylesi bir ittifak neticesinde Kürt nüfusunun yoğun olduğu Batı illerinde, bazı milletvekili adaylarının BDP kontenjanından Meclis'e girme şansları bir hayli yüksek. Bu da Kürt siyasetini Güneydoğu'ya hapsetmekten kurtarır. Ülkeyi birleştirici bir etkisi olur.

        Geçtiğimiz salı günü yayımlanan köşemde Kılıçdaroğlu'nun Sosyalist Enternasyonal toplantısı için bulunduğu Paris'te Kürt kökenli Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'yle yaptığı görüşmenin bölgede yarattığı heyecandan bahsetmiştim.

        Önder Sav ekibinin tasfiyesinin ardından CHP'de değişim umudu Güneydoğu'da da esmeye başladı. Bunun hemen akabinde Sosyalist Enternasyonal için Paris'te bulunan BDP'nin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, CHP, ÖDP ve EMEP'i içerecek "sol bloku" lafını ortaya attı. Ardından CHP'nin yeni Genel Sekreteri Süheyl Batum da "BDP'yle işbirliğine varız" dedi. bDp Muş Milletvekili Sırrı Sakık ise "Bu projeyi hayata geçiren parti iktidar olur. 1987,89, 90'lı yıllardaki SHP ruhunun içinde herkesin kendini ifade ettiği gibi bir platform olursa bu çok önemlidir" dedi.

        Sakık haklı olabilir. Ancak hayati soru şu: Olası bir ittifakın temelindeki ruh, hedef nedir? AK Parti'ye yakınlığıyla bilinen eski ANAP Milletvekili Haşim Haşimi'ye göre "CHP-BDP ittifakı, AK Parti'yi bölgede zayıflatmaktan öte olmayan bir devlet projesi, bu proje tutmaz". Haşimi'nin görüşlerini her zaman önemsemişimdir. Ve gerçekten iddia ettiği gibi "devlet projesi" ise tutmaz.

        Hatırlarsanız en son genel seçimlerde bölgede BDP'yi sollayan AK Parti, belediye seçimlerinde aynı başarıyı yakalayamadı. Çünkü devlet refleksleriyle yaklaştı bölgeye. Fethullah Gülen Cemaati ile kol kola girip bol bol din pompaladı. Kürt milliyetçiliğinin antitezi olarak İslam kardeşliği tezini işledi. Ve netice ortada. Kürt seçmenleri artık kimin samimi olup olmadığını ayırt edebiliyor. Samimi olmayan CHP'nin de kokusunu çok çabuk alır. Sakık boşuna "proje" demiyor. Somut çözüm önerileri olmadan CHP ile işbirliğine girme ihtimali bence zayıf.

        CHP'nin önemli isimlerinden Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'e açıyorum konuyu. Değer, "O veya bu partiyle ittifak yerine bütün sol partiler, hatta ANAP ve DP gibi sağ partiler CHP çatısı altında, bireylerin özgürce, insanca yaşamak, refah düzeylerini yükseltmek ve geleceğe güvenle bakmalarını sağlamak üzere bir araya gelip CHP içerisinde siyaset yapmalılar" diyor. Peki Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'a yapacağı ziyaret esnasında BDP'li Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'i ziyaret edecek mi? Hayır "programda yok". Ancak "Baydemir, Kılıçdaroğlu'nu havaalanında karşılamaya gelir ve Diyarbakır hakkında küçük bir brifing verirse bundan memnuniyet duyarız" diyor Değer.

        Açıkçası bu sözleri biraz hayal kırıklığı yaratıyor bende. Zira geçenlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hiç gocunmadan KCK davasından yargılanan Batman Belediye Başkanı Nejat Atalay'ın boş kalan makamını ziyaret edip boş kalan koltuğunda oturma cesaretini sergilemişti.

        Gül'ün bu davranışı bölgede büyük sempati yaratmıştı. Hatta Diyarbakır Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, "Kürt sorununu iki Abdullah çözer" demişti. Biri Abdullah Gül, diğeri de Öcalan demek istiyordu. Gül'ün kendi isminin Öcalan ile birlikte anılmasından hoşlanmayacağı kesin, ancak bölgedeki duygulardan biri de bu. Kürt sorunu, iki Abdullah'ın çözebileceği cinsten değil. Toplumsal mutabakat gerektiriyor ve bu anlamda CHP'nin katkısı bizce hayati. Zaten BDP'lilerin umutlarını CHP'ye bağlamalarının bir nedeni, kısmen de olsa CHP ile devleti birbirinin ikizi olarak görmelerinde yatıyor. İşin ironik yanı tam da bu. Zira CHP, devletin "siyasi kolu" olarak hareket etmeye, algılanmaya devam ettiği sürece ne Kürtleri ikna edebilir ne de Türk seçmenini. Yeniden yüzde yirmiyle yetinmeye mecbur kalır.

        Diğer Yazılar