Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HÜKÜMETİN Kürt sorununda attığı adımlar olumlu bir hava estirirken geçtiğimiz gün Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) avukatları ve Türkiye'de protest müziğinin en önemli isimlerinden Grup Yorum'a yönelik operasyonlar soğuk duş niteliğindeydi. DHKP-C terör örgütüyle bağlantılı oldukları iddiasıyla Ankara, İzmir ve İstanbul dahil olmak üzere yurt çapında eşzamanlı gözaltına alınan avukatlar ve sanatçıların maruz kaldıkları muamele Türkiye'nin insan hakları siciline kocaman bir kara leke daha sürdü.

        Ve leke gittikçe yayılıyor. Koyulaşıyor. Dün İstanbul Adliyesi'nde 24 saat süren sorgulamanın ardından aralarında ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve İstanbul Şube Başkanı Taylan Tanay'ın da olduğu Türkiye'nin en parlak insan hakları avukatları olarak anılan 9 avukat hakkında tutuklama kararı alındı.

        Tutuklamaya giden yol ise Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Erol Yılmaz Aras'ın ifadesiyle "tam bir hukuksuzluklar zinciri" teşkil ediyor. Pazar günü Çağlayan Adliyesi'nde karşılaştığım Aras, "Bir avukatın evinde ve bürosunda arama yapılabilmesi için cumhuriyet savcısı, baro temsilcisi ve kişinin vekilinin hazır bulunması gerekirken bunların hiçbiri olmadan kapılar kırılarak girilmiş, avukatlara darp edilmiş" açıklamasında bulundu.

        Yine adliyede karşılaştığım CHP Milletvekili ve eski Tunceli Baro Başkanı Hüseyin Ay-gün, tutuklamaları "toplumsal muhalefeti sindirme harekâtı" olarak tarif etti. Birçok davada birlikte çalıştığı avukatların "terörist" olarak damgalanmalarını "gülünç" bulan Aygün, gözaltındaki meslektaşlarının "adalete erişim" adı altında topluma bireysel haklarını anlatma faaliyetlerinin devlet tarafından "tehdit" olarak algılandığını öne sürdü.

        Tıpkı KCK davası kapsamında tutuklanan onlarca avukat gibi hafta sonu içeriye tıkılan ÇHD üyelerinin de müvekkilleriyle aynı kefeye konuldukları anlaşılıyor. Basına, terör örgütü adına "ajanlık" yaptıklarına dair iddiaların emniyet tarafından sızdırıldığı bu iddiaların her zamanki gibi "gizli tanıklara" dayandırıldığı da gelen haberler arasında. Örneğin sorgulamaları sırasında DHKP-C tutuklularına ilişkin "Neden avukatlıklarını yapıyorsunuz?" diye sorulmuş. Masum insanları bombalarla havaya uçurmayı, kaçırmayı marifet sayan DHKP-C evet, terör örgütü. Ama neticede en azılı katillerin dahi adalet önünde savunma hakları var. Bu hukukun en temel prensiplerinden biri.

        Grup Yorum'a yönelik baskılarda bir o kadar kaygı verici. Siyasi duruşlarını "sakıncalı", şarkı sözlerini "ajitatif" bulabilirsiniz. Ancak bunların hiçbiri herhangi bir şiddet eylemine bulaşmayan Grup Yorum sanatçılarının "terörist" muamelesine maruz bırakılmalarını haklı kılmaz. Bu sütunda daha önce de Grup Yorum üyelerinin yaşadıkları dayakları, gözaltıları, ve sayısız davayı anlatmıştık. Bu kez polis, grubun sanat ve yaşam alanı olan İdil Kültür Merkezi'ne, duvarını yıkmak suretiyle gece yarısı baskın düzenlemiş. Bilgisayarlarına, telefonlarına, hatta müzik kayıtlarına ve yeni bestelerine de el koymuş. Bağlamalardan dahi parmak izi alınmış. Ve tabii akabinde gözaltı ve dayak. Neyse ki hepsi serbest bırakıldı. Peki yaşadıkları eziyetin hesabını kim verecek?

        Çağlayan Adliyesi'ne gittiğimde binanın önünde protesto gösterisi vardı. Gözüm ufak tefek başörtülü bir kadına takıldı. Üstünde "Hey Tekstil İşçileri" yazan turuncu önlük vardı. Adı İpek Yavuz Yılmaz, 41 yaşında, evli ve 2 çocuk annesiymiş. Hey Tekstil fabrikasından 9 ay önce atılan 420 işçiden biri. Diğerleri gibi 3 aylık maaşı ve mesaisi içeride kalmış. Tazminatı da. Giresun'dan göç eden bir ailenin kızı. Ayda net 600 lira kazanan Yılmaz şimdi yine tekstil işçisi olan kocasının aldığı 800 liralık maaşla ev geçindirmeye çalışıyor. Sobayla ısıttığı 2 odalı evinin kirası 400 lira. "Et yiyebiliyor musunuz?" diye soruyorum dangalakça. Duraksıyor. Birden gözleri doluyor, "Ayda bir kere" diyor ve ekliyor: "Tavuk." Utancımdan yerin dibine batıyorum. Yılmaz, avukatı olan Taylan Tanay'a destek vermek için gelmiş. "Bizim gibi garibanlara sahip çıkıyordu. Bunu asla hak etmedi" diyor.

        Diğer Yazılar