Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yazlıkçılar dönmeye başladılar.

        Eh, artık sonbahar...

        Evlerin panjurları bir bir kapanıyor... Ve her panjur kapandığında benim canım sıkılır...

        Dönüp de “Sana ne?” demeseler, gidip panjurları kapatanlara çıkışmak gelir içimden:

        “Niye kapatıyorsunuz, açın?...”

        “Neyi?..”

        “Panjuru...”

        “........!”

        Benim panjurlu pencere tutkum var...

        İlk okuduğum kitaplardan birisinde mi geçiyordu?..

        Bilinçaltında bir panjurlu-manjurlu anım mı var?..

        (.........)

        O sene sevgili Ünal İnanç, yıkılan yapılardan çıkan malzemeleri Bentderesi’nde satan “Yıkımcı Metin”e göndermişti beni... Oradan aldığım ucuz hurda tahtalardan çok güzel bir panjur yaptım.

        İki kanadı vardı, onu ceviz renginde boyadım, Andree çok beğendi:

        “Bu ne?..”

        “Panjur...”

        “İyi ama nereye takacaksın?...”

        Çünkü bizim penceremiz yoktu...

        Henüz evimiz olmadığı için panjurumu takacak bir pencereye de sahip değildik...

        Gelip-giden konuklarımıza uzun süre panjurumu gösterdim, salona taşıyarak ve uzun uzun anlatarak...

        Merakla dinlediler... Evimiz olur olmaz, panjurumu kaptığım gibi koşmuştum...

        Beysukent’in Dicle Caddesi‘nde, sadece öndeki bir penceresinde panjur olan küçük ev bizimdi...

        Eni kısa geldiği için hiçbir zaman kapatamadık...

        Ve ben kapanan panjurları sevmiyorum...

        Bu hüzün demek...

        Kediler aç kalacak, çiçekler sulanmayacak, bahçeden çocuk sesleri gelmeyecek demek...

        Pencerelere monte edilmiş tahtadan bir “hoşçakalın” mesajı gibidir kapanan panjurlar...

        Ne zaman bir panjurun kapatılışını görsem...

        Gidip açasım gelir...

        Diğer Yazılar