Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, tüm illere yolladığı güvenlik talimatları ve valilikler üzerinden sağlanan desteklerle kriz derinleşmeden süreci stabil tutuyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ise bu dönemin en şeffaf bakanı olarak akıllarda kalacak. Zira en başından buyana kendisine yöneltilen hiçbir sorudan kaçmadı.

        Dünyada kimse bundan sonra ne olacağını tam olarak bilmiyor. Ne Xi Jinping ne Angela Merkel ne Cumhurbaşkanı Erdoğan ne Putin ne de Trump… Zira hâlâ Covid-19 için bir çözüm ya da bir aşı bulunabilmiş değil. Umutlar çok yüksek ama bu pandemi sürecinin ekonomik ve siyasi sonuçlarına dair nelerle karşı karşıya geleceğimizi şimdiden öngörmek mümkün değil.

        İnsanlık tarih boyunca birçok salgın geçirdi. Milyonlarca insan öldü. Kimisi dualar, batıl inançlar, sezgi ile, kimisi bilimsel verilerle bu felaketlerle savaştı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da doğan herkes için bunlar tamamen yıkıcı tecrübelerdi.

        Nükleer savaş benzeri bir soğuk savaşın veya Çernobil'deki gibi bir nükleer santralin erimesinin insanlığı yok edeceği ve arkasında büyük bir boş alan bırakacağı gibi olasılıklar onlar için hayal gücünün de ötesinde bir kıyamet senaryosundan ibaretti.

        Şimdiki zamanı geleceğe genişletebileceğimiz inancıyla yaşıyoruz. Yani geleceğe dair atıp tutuyoruz. Zira Covid-19 ile tanışana dek, prensip olarak, tüm sorunlar geleneksel entelektüel ve siyasi araçlarla çözülebiliyordu. Yoksullukla mücadele, refahı artırma, yaşlılara bakım, savaşları önleme, siyasi ittifaklar kurmak için fikirler ortaya atılıyordu.

        Şimdilik bunlar kör silahlara dönüştü. Bu bir taraftan insan için aşağılayıcı bir duygu, zira her şeye hükmen ölüm hariç her şeye çözüm bulan sen, ey insan, savunmasız duruyorsun. Entelektüel çatal bıçakların paslanıyor.

        Kısa bir sessizliğin ardından dünyayı kendince çok iyi bilen yorumcular, danışmanlar ve stratejistler yeniden sahneye dönüyor.

        Dünya savaşlarının ardından insanlığı, yaşamı, ekonomiyi, sosyal hayatı bu denli etkileyen başka bir vaka yaşanmadı. Bu çok boyutlu tartışma sadece sağlık boyutu ile virologların ve epidemiyologların tekelinde tartışıladursun, siyasi ve ekonomik alan boşa düşmüş durumda.

        Biz hâlâ bu küresel pandeminin siyasi alana düşecek yansımalarını okumakta zorlanıyoruz.

        Şu dönemde bilimsel uzmanlık hayati öneme sahip. Veri seti oluşturabilmek, analizini yapıp siyasi otoriteye, karar mekanizmasına sunabilmek çok değerli. Ancak tanımadığımız bir düşmanla savaştığımız gerçeği ortada. Virüsün etki kapasitesi, hatta mutasyon geçirip geçirmediği, dalgalar halinde tekrar edip edemeyeceği bile yüzde 100 öngörülemezken sosyal ve ekonomik hayata dair net bir yol haritası çizmek de mümkün olmuyor.

        Yani ne dersek diyelim, ne doğru oluyor ne de yanlış… Ve tatmin etmiyor. Biz anı geleceğe yaymaya çalışırken gelecek zaman tam bir uzay boşluğu…

        Pandemi ise bu süreci daha dramatik hale getiriyor.

        Misal, prensip olarak bir savaş siyasi mantıkla, ekonomik kriz ise ekonomik zekayla sona erdirilebilir. Koronavirüs ile hayatımıza giren bilinmezlik, bugün tüm siyasi kararların mümkün mertebe belirsizlik temelinde alınmasına sebep oluyor.

        Siyasi otoriteler kısıtlamaları en kısa sürede gevşetmek isterler. Haklıdırlar… Zira her kısıtlamanın, sokağa çıkma yasağının, karantinanın bir ekonomik, bir de siyasi maliyeti olacaktır. İçinden geçtiğimiz dönemler küresel siyaset ve ekonominin kırılgan zamanına denk geldiğinden her devletin bunu göğüsleme gücü olmayabilir, kalmayabilir.

        Bu durum karar mercilerinin kararsızlığını, isteksizliğini açıklar. Çünkü her iktidar refah ile anılmak ister. Bunlar anlaşılabilir. Ancak bilimsel veri setlerinin oluşturulması, bunların sosyal, hukuki ve ekonomik simülasyonlarının hazırlanarak senaryo bazlı planlamaların yapılması pandemiye mutlak çözüm getirmese de mutlaka başarı getirecektir. İskandinav ülkeleri buna bir örnek.

        Trump mesela… Başta çuvalladı. “Öleceğiz” dedi, ama şimdi “Bunu aşacağız” diyor ve söz veriyor.

        Bizde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan süreci bakanlarına delege etmiş olsa da halkının karşısına çıkıyor, sıkıntılarınızı paylaşıyoruz. “Tüm bunlara birlikte göğüs gereceğiz” diyor. Aynı zamanda bundan sonraki süreçte hiçbir şeyin aynı olmayacağının dikkatle altını çiziyor.

        İçişleri Bakanı Soylu ve Sağlık Bakanı Koca’nın açıklamaları her hanede dikkatle takip ediliyor.

        Mevcut durumda bundan daha net bilgilendirme mümkün gözükmüyor. Ancak halklar her zaman hükümetin kendilerini korumasını ve güvenli bir yere götürmesini bekler. Bu yüzden “eylem insanları” olarak öne çıkan politikacılar şu anda rağbet görüyor. Örneğin, Erdoğan, Merkel, Putin, Trump…

        Tereddüt edenler ise krizlerde her zamankinden daha kötü bir konumda. Örneğin Macron… Belli ki bu sert kriz döneminde önemli olan karar vermek, harekete geçmek. Ve tüm bu eylemlerin sorumluluğunu alabilmek.

        Tarih mutlaka onları yazacak.

        Diğer Yazılar