Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İran’ın paramiliter güçlerinin komutanı Kasım Süleymani’nin ABD tarafından planlanarak öldürülmesi Irak’ı iki hasım arasında çatışma alanına dönüştürürken, bu kavga artık Basra Körfezi’ne taşındı.

        Dünya pandemi krizi ile uğraşırken ABD ve İran açık bir şekilde ateşle oynamayı tercih ediyor. Ancak bu kez Türkiye İran’ı kurtarmak için kesinlikle diplomatik bir sürece dahil olmamalı. Hele ki son 30 yılda bölgesel denkleme dair bize attığı kazıkları düşünecek olursak…

        İran tarihinde ilk kez bu kadar sıkıştı ve gerginlik henüz ilan edilmemiş bir soğuk savaş. Görünüşe göre gerilimde bir üst seviyeye geçiliyor ve kontrolden çıkabilir.

        Daha birkaç gün önce İran’ın hızlı botları Basra Körfezi’nde Amerikan savaş gemilerine tehlikeli bir mesafede yaklaştı. Sonrasında İran Devrim Muhafızları İran’ın ilk askeri uydusunu uzaya fırlattı. Devrim Muhafızları yetkilileri sadece bir gün sonra ABD Deniz Kuvvetlerini tehdit etti. Yani dünya salgınla boğuşurken İran arı kovanına çomak sokmakla meşgul.

        Tahran’ın güç gösterileri ABD Başkanı Donald Trump’ı “en ağır baskı” politikasından vazgeçirmek adına gibi gözüküyor. Fakat Trump Deniz Kuvvetlerine bir daha böyle bir durumla karşılaşılması durumunda düşmanın botlarının batırılması emrini verdi. Yani klasik Trump davranışı.

        REKLAM

        İran Devrim Muhafızları İran’ın ilk askeri uydusunu uzaya yollaması üzerine, İsrail’de de bir panik var. Washington’daki İran karşıtları, Tahran’ın kıtalararası füzelere sahip olduğunu iddia ediyor. Sanırım bu şüphede hiç de haksız değiller.

        Ancak İran’ın uzun menzilli silahlara sahip olması sadece ABD’yi ve diğer müttefiklerini değil bizi de endişelendirmeli. Zira Türkiye’de ABD üsleri mevcut ve Türkiye bir NATO üyesi. NATO askeri anlaşmaları gereği kullanılan üsler ve askeri faaliyetlerin olduğu bölgelerin her zaman İran’ın hedefindeki öncelikli bölgeler olduğunun altını çizeyim.

        ABD ve İran’da iç siyasi motifler büyük rol oynuyor. İran rejimi 1979 Şii devriminden bu yana büyük bir baskı altında, bu baskı son 7 yılda daha sertleşti. Zira Amerika'nın yaptırımları ve petrol fiyatlarının düşüşü, ülkenin ekonomisini kötüleştiriyor. İçeride de ciddi bir kamuoyu baskısı mevcut.

        Obama’nın İran politikasını ayaklarının altına alan Başkan Trump ise seçimlere hazırlanıyor. Amerikan halkı bir heyecana hazır değil ancak Trump’ın ne yapacağı belirsiz. Ayrıca resmi makamlar koronavirüs ile mücadelede geç hareket etmekle suçlanıyor. Trump’ın ise devirdiği çamların sayısı hiç de az değil. Çok tepki alıyor yükselen işsizlik rakamları onu daha fazla sıkıştırıyor.

        2003’ten bu yana Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de tüm faaliyetlerini alenen gerçekleştirilen ve bu faaliyetlerine göz yumulan Kasım Süleymani’nin öldürülmesi ise Washington-Tahran hattını iyiden iyiye geriyor.

        Hatırlayacak olursak, İran o tarihlerde Irak’taki ABD üslerine füzeyle saldırmıştı. Şimdi de Devrim Muhafızlarının lideri Hüseyin Selami, İran Deniz Kuvvetlerinin tehlikeyle karşı karşıya kalması durumunda ABD gemilerini batırma emri aldıklarını söyledi. İran böylece Trump’a fikrini değiştirmemesi durumunda büyük bir bedel ödeyeceğini açık bir şekilde göstermek istiyor.

        REKLAM

        İki tarafın da kılıçları sürekli bilemesine rağmen savaştan kaçındıkları görülüyor. Trump ABD savaş gemilerinin İranlı hızlı botlarla karşı karşıya gelmeleri durumunda çatışmayı engelleyici bir tutumdan yana olacaklarını açıkladı. Ancak Washington’ı ilgilendiren asıl unsur askeri uyduyu uzaya taşıyan “Kasıd” adındaki taşıyıcı sistem. Zira bu sistem İran’ın kıtalar arası bir füzeye sahip olabileceğine işaret ediyor.

        ABD’de ise İran’a karşı baskının daha da artırılmasına yönelik sesler artıyor.

        Fakat Ankara’nın çok daha dikkatli davranıp İran’ın iyice köşe sıkışmasını beklemesi önemli. İran’ı her ipten almaya çalıştığımızda Tahran’ın Ankara’yı bizi devre dışı bırakıp yoluna kendi başına devam edip bize sahada kazık atmanın yollarını aradığını gördük.

        Terör örgütü PKK’nın Suriye sahasında örgütlenmesi ABD’nin sonradan dahil olduğu bir oyundu. Ancak İran yani Süleymani bunun icatçısıydı. Öyle ki PKK’yı Sincar’a taşıyan akıl da Acem aklıydı. Afrin’de askerimize saldırmaya kalkışan silahlı gruplar İran destekliydi, İdlib’de barışı bozan da… Ve Tahran’daki diplomasi masasında naklen yayın yaparak bir sürecin mahremiyetini ortadan kaldıran da...

        İran kapımızı bizzat çalmadan el uzatmamalıyız.

        Diğer Yazılar