Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye kabuğunu kırdıkça, korku duvarını yıktıkça sadece rakiplerinin değil müttefiklerinin de tavrı değişmeye başladı.

        Doğu Akdeniz’de varlık göstermemiz ile başlayan süreç buna en güzel örneklerden biri. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Yunanistan’ı test etmiştik mesela. Ancak müttefikimiz ABD’nin GKRY’ye silah ambargosunu bir yıl süreyle askıya alma kararı Doğu Akdeniz’de taraf olmadığını sandığımız Washington’un rengini belli etti.

        Fransa ise Doğu Akdeniz, Irak ve Libya’da sürekli Türkiye’nin ayağına bağ olmaya çalışıyor. Bunu saklamıyor da…

        Yeni dostumuz Rusya’nın da Suriye’de, Libya’da hatta Akdeniz’de sağı solu pek belli değil. Almanya Ermenistan’ı böyle kritik bir zamanda silahlandırıyor.

        Peki kime güveneceğiz? Özgün adımlar atarken ittifakları nasıl şekillendireceğiz?

        Devletlerarası siyasette mutlak güven, kardeşlik ya da dostluk kavramının olmadığını unutmamak gerekir diye düşünüyorum. Her devlet kendi menfaatini gözetiyor.

        Ancak yine bir cümleyi tekrar edeceğim. Birinci Dünya Savaşı’nın hesapları kapanmadı.

        Türkiye’ye karşı canlı tutulan inanılmaz bir nefret ve rekabet hali devam ediyor.

        Siyaseten ve ekonomik olarak zor dönemlerden geçen, nüfusu yaşlanan Avrupa’da neo-nasyonalizmin doruklara ulaştığı, Türk ve Türkiye karşıtı söylemlerin ise Avrupa iç siyasetinde para ettiği ayrı bir gerçek önümüzde.

        NATO, BM gibi uluslararası örgütler tarafsızlığını yitiriyor. Yeni endüstri devrimi, salgınlar, kavimler göçünü andıran insan hareketliliği… Bunlar küresel güvenlik normlarını elbette değiştiriyor.

        Yaşlı kıta Avrupa’nın barış için kurmuş olduğu AB çatırdarken Fransa kendine yeni bir kurucu rol benimsiyor mesela. Kendi parçalanmışlıklarını Türkiye aleyhtarı bir mekanizma ile Türkiye’yi çevrelemeye çalışarak ayakta tutuyorlar.

        Zira düzeni değiştirmek, belki NATO’yu etkisiz kılıp Avrupa Ordusu’nu kurabilmek için en kolay ortak tehdit olarak sanki Türkiye seçilmiş.

        Bizde ise durum şu: Aynı anda içeride ve dışarıda çok cephedeyiz. Süreç bizi bu noktaya getirmiş bir kere. Ancak bu geniş yelpazede kaybolmadan, önümüzü görerek yola devam etmeliyiz. Bunun için de en önemli adım mutlaka içeride birlik olmaktan geçiyor.

        Özellikle memleketin bekasını ilgilendiren konularda el ele verip hareket etmemiz gerekiyor.

        Başlangıç için lazım olan dış politikada iktidar ve muhalefetin senkronize olması, birbirine alan tanımasıdır. Demek istediğim dış politikayı ivedi bir şekilde iç siyaset ve kampanya malzemesi yapmaktan vazgeçmemiz lazım.

        İşte bu neden gerekli, size biraz açmak istiyorum…

        ETRAFIMIZDA DÖNEN OYUNLAR

        - Libya’da karşı kampta BAE, Mısır, Fransa, Suudi Arabistan, Rusya, İsrail ve ABD’den oluşmak üzere 7 devlet ve 5 istihbarat örgütü yer alıyor.

        - Suriye’de ABD, Rusya, Fransa, İran, Suriye Rejimi, PKK/PYD/YPG, DEAŞ/El Kaide ve dünya karması diğer radikal gruplar karşımızda. İdlib’te sivilleri korumaya çalışırken her gün kurulan yeni radikal gruplar hakkımızda açıklamalar yaparak Türk askerine saldırma planları yapıyor.

        - Irak’ta Şii paramiliter güçler (Haşdi Şaabi), Irak Merkezi Yönetimi, Fransa, ABD, Rusya, PKK, DEAŞ/El Kaide, İran, BAE, Suudi Arabistan ve İsrail karşımızda. Yanımızdaki Kürt Bölgesel Yönetimini ise BAE ve Suudi Arabistan’a kaptırmak üzereyiz. Türkmenlerin yüzde 60’ı da zaten mezhep ortaklığından ötürü İran safında.

        - Irak’ta halihazırda 11 ülkenin istihbarat yapılanması faaliyetlerini sürdürüyor. Bu yapılar 2018’e kadar öncelikle İran, ikinci olarak Türkiye üzerine yoğunlaşmışken 2018 sonu itibariyle öncelikle Türkiye’ye yoğunlaşmıştılar. Başta Kürtler olmak üzere Şii ve Sünni gruplar üzerinde kamu diplomasisi faaliyetleri çerçevesinde Türkiye karşıtlığı bardaktan taşıyor.

        - Özellikle Kürt bölgesinde basın yayın organlarında FETÖ’nün ve bu istihbarat örgütlerinin etkisi ile akılları durduran Türkiye karşıtı haber yayınlanıyor. Özetle Türkiye’yi Kürt düşmanı ilan eden bir anlayış kamuoyuna dikte ediliyor. Maalesef bu algı artık neredeyse kanıksanmış durumda.

        - İran sınırında son bir yılda PKK yeniden Tahran’ın desteği ile sınırımız boyunca örgütleniyor. Zira en son Ağrı-Doğu Beyazıt-Kars hattında eylemler yaptılar.

        - Ermenistan sınırımız, mayınlı ve tel örgülü olmasına rağmen, PKK siyasal örgütlenmesini ve hareket planlarını oluşturduğu bir alan. Son bir yıldır Irak’ta PKK’ya yönelik yürütülen başarılı operasyonlar sonucu yer değiştiren örgütün yazılı ve görsel arşivini Erivan’a taşıdığı belirtiliyor.

        - Yunanistan sınırımızda DHKP-C yeniden hareketlendi. Son 9 aydan bu yana Suriye’nin Lazkiye kenti ve Yunanistan sınırı örgütün merkez üssüne dönüşmeye başladı.

        - Doğu Akdeniz’de ise Yunanistan, Güney Rum Kesimi, Mısır, İsrail ve Fransa ile fiilen karşı karşıya gelmiş durumdayız. Fransa Rodos’ta bir üs kurma hazırlığında. Ayrıca Mısır’da bir limanın kullanım hakkını almak üzere. Fransa ve İsrail Meis Adası’nda ortak istihbarat ofisi kuruyor.

        - Levant Bölgesi’nde ise Mısır ve İsrail istihbaratı olası risklere karşı bölgede ortak operasyon planlaması üzerinde çalışıyor. Görüştüğüm bir İsrailli diplomat Türkiye’nin kendilerini hedef alabilecek herhangi bir durumda Mısır ile ortak bir planlama içinde olduklarını söyledi.

        - Tüm bu olan biten içerisinde İran’ın Hizbullah eliyle sahil güvenliği ve Akdeniz’deki askeri hareketliliğe dair bir hazırlık içerisinde olduğu konuşuluyor. İran Kudüs Ordusu eski komutanı Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürüldüğü tarihin bu hazırlıkların son aşamasına denk geldiği belirtiliyor. Süleymani’nin Lübnan ziyareti sonrası Irak’ta öldürülmesi elbette bu anlamda tesadüf olamaz.

        - Libya’da Fransa ve Mısır, Sirte ve Cufra operasyonu öncesi Türkiye’nin de irtibatta olduğu 17 kabile ile uzlaşmak üzere.

        - S-400’leri satın aldığımız Rusya ise bir taraftan bizden bu hava savunma sistemlerinin kurulumunun hızlandırılmasını isterken diğer taraftan sistemin radar mekanizmasına, kalbine dahil olmak istiyor. Türkiye buna karşı.

        - Bize yaklaştığını düşündüğümüz Rusya sie PKK/PYD/YPG konusunda ABD ile aynı görüşte. Daha da ötesi Rusya kendisindeki zayıf federal yapıyı PKK üzerinden Suriye’de kurgulamak istiyor.

        - Kelimenin tam anlamıyla Rusya PKK konusunda ABD’den daha radikal bir duruşa sahip ve taviz vermiyor. Washington PKK’nın yeni ambalajlı hali olan PYD/YPG yetkililerini ağırlarken Türk heyetin Moskova’da olduğu gün Rus yetkililer PYD yetkililerini PKK’nın Rusya temsilcisi öncülüğünde ağırladı.

        - İdlib’te ise Rusya ilginç bir şekilde radikal gruplara silah vererek onları besliyor. Bakmayın siz o grupların Türk-Rus ortak devriyelerine saldırmasına. O saldırıların asıl hedefi Türk askeri.

        - ABD ve Fransa’nın PKK/PYD/YPG’ye Suriye ve Irak’ta “İç ayaklanma nasıl çıkarılır? Sonrasında asayiş gücü nasıl kurulur? Kitleler nasıl bastırılır?” içerikli eğitimler veriyor. Hatta bunun için Fransa’dan 64 uzmanın Kamışlı’da olduğu belirtiliyor.

        İÇERİDE BİRLİK VAKTİ

        Şahsi endişem, dışarıda bu kadar çevrelenmişken içerideki yüksek tansiyon ve sertlik kırılmalara, çatlaklara sebep olabilir.

        Eğer bu olursa dışarıdan içeriye sızmak, müdahale etmek, o zehri akıtmak çok kolay olacaktır. Oysa ki iktidarıyla, muhalefetiyle, tüm etnik ve mezhep gruplarıyla Türkiye için birlik vaktidir.

        - İktidar muhalefetin muhalefet etmesine alan açmalıdır.

        - Ana muhalefet Partisi CHP ise ‘Batılı güçlerle müttefik’ imajını artık toplamalıdır.

        - Yüzyıl önce Misak-ı Milli’yi ilan eden Atatürk’ün CHP’si, Mavi Vatan’a da sıkı sıkıya sarılmalıdır.

        - Bunları yapabilmek içinse, Meclis’in daha aktif bir hale dönüştürülmesi gerekmektedir. Meclis’te grubu olan tüm siyasi partiler Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulou’nun Meis Adası’na gideceği 13 Eylül tarihinde toplanmalı, Doğu Akdeniz’de Mavi Vatan olarak adlandırılan bölge ivedilikle Misak-ı Milli ilan edilmelidir. Misak-ı Milli’ye yönelik en ufak bir müdahale ya da tacizin savaş nedeni sayılacağı ilan edilmelidir.

        - Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis’te grubu olan ve dışında kalan partilerin liderleri ile önce tek tek sonra da bir masa etrafında ‘Büyük Türkiye’ ittifakı mesajı vermesi elzemdir.

        - Bir yıllık bir takvim içerisinde içeride ve dışarıda kamu diplomasisi faaliyetleri dahilinde başta Kürt meselesi olmak üzere belirlenecek başlıklar üzerinden çalışmalar başlatılmalıdır.

        - Karşımızdaki ittifakları kırmak içinse başta Mısır, Almanya ve İsrail ile diplomasi trafiği başlatmamız gerekmektedir.

        - Türk medyasını ve akademik çevreleri başta Mavi Vatan olmak üzere Irak, Suriye ve Avrupa’da ilerleyen sürece dair bilgilendirilmelidir.

        - IKBY Başkanı Neçirvan Barzani bugün Ankara’da. Fransa’nın buraya yönelik kışkırtıcı planlarını bertaraf etmek için Kürt mahallesine yönelik bazı hamleler yapmak gerekecektir.

        Unutmayalım, günün sonunda 85 milyon kişi, hepimiz, Oruç Reis gemisindeyiz…

        Diğer Yazılar