Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Altı yıl önce terör örgütü DEAŞ, yaklaşık 700 bin Ezidinin yaşadığı, onlar için kutsal sayılan Irak’ın Sincar bölgesine saldırdı. DEAŞ en az beş bin erkeği öldürdü ve yaklaşık yedi bin kadını ve çocuğu köle olarak kaçırdı. Bu trajedi hala Ezidilerin yüreğinde kanayan bir yaradır…

        Selçuklu ve Osmanlı döneminde kendi bölgelerinde özgürce yaşayan Ezidileri son yüz yılın en acımasız teröristleri şeytana tapan, kutsala küfreden bir topluluk olarak görüyordu. DEAŞ bu halkı, bu zanla yok etmek istedi. İslam, Hristiyanlık ve Hinduizm’den feyz alan, beş bin yıldan daha eski Ezidiliğin tarihten ve coğrafyadan silinmesi hedefleniyordu.

        DEAŞ tarafından gerçekleştirilen bu kıyım daha doğrusu soykırım, zamanımızın en elim savaş suçlarından biri olarak tarihe yazıldı.

        DEAŞ geldiği gibi veya sponsorlarının istediği bir zaman diliminde bitti. Sincar bölgesi kurtarıldı ancak Ezidiler korkunç olaylardan sonra hala kendilerine gelemedi. Üç bin kadın hala kayıp. DEAŞ’ın toplu mezarlarının henüz tamamı keşfedilmedi. Saldırıdan altı yıl sonra, 360 bin Ezidi hala mülteci kamplarında yaşıyor.

        Bu arada Sincar’dan evlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalan Ezidilere ilk yardım elini uzatan ise Türkiye olmuştu. Dohuk ve Zaho’da kurulan çadır kentlerde misafir edilmişlerdi. Dünya ise Türkiye’nin gözlerinin içine baka baka Türkiye’yi sürece alet etmekle meşguldü.

        DEAŞ ÇIKTI, PKK VE HAŞTİ ŞAHABİ GELDİ

        DEAŞ gitti ve ardında bir enkaz bıraktı. Onun yerine terör örgütü PKK ve İran destekli Şii paramiliter güçler yani Haşti Şahabi grupları Ezidileri ikinci kez kurban etmekle tehdit ediyor. Dahası her iki grup Ezidilerin kendi kutsal topraklarına dönmelerini engelliyor.

        Öte yandan Bağdat ve Erbil arasında Sincar’ın silahlı gruplardan arındırılarak yönetilmesine dair yeni bir anlaşmaya varıldı. Ancak bu anlaşmayı hayata geçirmek öyle sanıldığı kadar kolay değil.

        Bu anlaşma aralık ayından itibaren Sincar'da güvenliği Irak ordusunun sağlamasını, daha sonra Kürt bölgesel yönetiminin Ezidilerin katılımıyla yönetimi organize etmesini öngörüyor. Ancak bunun yakın gelecekte başarılıp başarılamayacağı şüpheli.

        Çünkü Sincar Dağları'nda bir yandan Halkın Seferberlik Güçleri adı verilen Irak Haşdi Şabi milisi konuşlanıyor. İran'ın finanse ettiği bu radikal Şii milisler, DEAŞ’a karşı savaştı ve zaferin ardından bölgede kaldılar. Haşdi Şabi, Tahran için komşu Suriye'ye giden kara yolunu güvence altına alıyor. İran, muhalif isyancılara karşı mücadelede Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı ve onun rejimini destekliyor.

        Ve tabii ki bizim açımızdan dikkate değer nokta ise kendilerini “Bağımsız Ezidi Meşru Müdafaa Birliği” olarak adlandıran YBŞ’nin de orada kalmakta kararlı olması. Bu örgüt aslında PKK'nın bir kolu ve Bağdat yönetimi tarafından resmi olarak finanse ediliyor.

        PKK, 3 Ağustos 2014 tarihi itibari ile Kuzey Suriye’den başlayan Sincar’ı merkez alan ve Kandil’e uzanan büyük bir alanda etki alanı oluşturdu. Irak Anayasasının 140’ıncı maddesi uyarınca sorunlu bölgeler arasında yer alan Sincar, Mahmur, Kerkük ve Hanekin gibi PKK’nın cirit attığı bir bölgeye dönüştü.

        Ancak şunu net bir şekilde ortaya koyalım. PKK’yı Sincar’a yerleştiren ABD değil, İran’dı. Zira bahsettiğim bu etki alanları aynı zamanda Kudüs Ordusu komutanı olarak bildiğimiz Kasım Süleymani’nin İran ile Suriye arasındaki lojistik hattına döndü. PKK ise etkisini ve gerilimini böylelikle Kürt yönetimi üzerinden gösterdi. Örgüt aradan geçen altı yılda Sincar ve Mahmur hattında toplamda 9 kamp kurdu.

        KÜRT YÖNETİMİ PKK’YI SORUN OLARAK GÖRÜYOR

        Peşmerge komutanı ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) başkanı Neçirvan Barzani’nin amcası Şirvan Barzani, DEAŞ ile savaşın sürdüğü 2014 yılında verdiği bir mülakatta, PKK’nın Kürtler için büyük bir sorun olduğunu söylemişti. Ancak DEAŞ o dönemde Irak’ta birçok toprak ele geçirmiş, gözünü Kürt yönetiminin başkenti Erbil’e dikmişti. Erbil ise başka bir örgütle yeni bir krize girebilecek durumda değildi.

        Geçtiğimiz Eylül ayı başlarında DEAŞ tehlikesi ciddi biçimde azalmışken Neçirvan Barzani daha açık konuşuyor, Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı ısrarla harekete geçilmesi gerektiğini söyleyerek Irak hükümetini adım atmaya çağırıyordu.

        Barzani, PKK’nın Suriye sınırında bulunan ihtilaflı Sincar’daki gücünden de yakınarak, evlerini terk etmek zorunda kalan Ezidilerin, silahlı grupların yol açtığı güvenlik sorunları ve karmaşa nedeniyle geri dönemediklerini söylüyordu. Yukarıda bahsettiğim Bağdat ile Erbil’in 9 Ekim’de imzaladıkları anlaşma, Sincar’da güvenliğin sağlanmasını ve PKK’nın bölgeden çıkarılmasını şart koşuyor.

        SÜRYANİLER DE PKK’DAN ŞİKAYETÇİ

        Kürt yönetiminin PKK’yı açıkça kınaması diğer mağdurların da seslerini yükseltmesini sağlarken, son günlerde Kuzey Irak’ta Duhok civarında yaşayan Süryaniler de birçok Süryani köyünü işgal eden PKK’yı kınadı. IKBY’nin güneydoğusunda da bölge gençlerinin PKK tarafından kaçırılma haberleri karşısında, PKK’ya karşı yıllardır süren destek ve kabulleniş azalmaya başladı.

        Diğer taraftan Kürtlerin ABD’nin yeni başkanı Joe Biden yönetiminden beklentileri yüksek. Biden 2016 yılı başında PKK’yı DEAŞ ile kıyaslayarak "eşit derecede tehdit" teşkil ettiğini ve "açık ve net şekilde bir terör örgütü" olduğunu söylemişti.

        HAŞTİ ŞAHABİ KONUSU NETLİK İSTİYOR

        Yine de Biden, YPG’yi PKK’nın bir kolu olarak görmüyor ve bu fikrini Türkiye’nin, ABD’nin Suriye’deki Kürt bölgelerinden asker çekmesinin ardından Ekim 2019’da düzenlediği Barış Pınarı operasyonunu kınarken de yineledi.

        Türkiye Biden’ın Sincar’dan İran destekli Haşti Şahabi gruplarına yönelik operasyonuna destek vermesi durumunda PKK’nın Sincar’daki varlığının sonlandırılması için ABD’yi destek vermeye ikna edilebilir. Hiç değilse PKK orta ve uzun vadede sosyolojisinden kopartılmış olur. Ama sonrasındaki süreç özel olarak takip edilmeli.

        Dün itibari ile YBŞ, Sincar kent merkezinden çekilerek Sincar Dağı’nda konuşlanmaya razı olduğunu duyurdu. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta PKK'nın bu kolu Sincar kent merkezinden sadece dağa çekiliyor.

        Şu anda Sincar’ın batısına 6 bin federal Irak polisi konuşlanmış durumda. Bu durum, Erbil-Bağdat anlaşmasının bir ayağını oluşturuyor. Irak-Suriye sınırındaki 80 kilometrelik hat boyunca üç Irak alayı yerleşmiş durumda.

        Daha önceki yazımda terör örgütüne yönelik operasyonlarla PKK’nın artık Kandil’de bir kadavraya dönüştüğünü, yönetim kadrosunun Kandil’in İran tarafına gitmek zorunda kaldığını yazmıştım. Bu durum PKK’nın Türkiye sosyolojisi ile bağını kesmiş oldu.

        Sincar üzerinden Suriye aksını yönetmeye çalışan örgüt Sincar’dan ve dağlarından tamamen çıkarılırsa Suriye sosyolojisi ile de bağı kopmuş olacaktır. Irak’ta kalan kısmı da zaten Erbil ve Bağdat’ın ortak yürüteceği operasyonla etkisiz hale gelecektir. Örgüt çekilmemek için direnecektir ama her şey yolunda giderse karşı durabilmesi pek mümkün gözükmüyor.

        Bu noktada Türkiye Irak’taki Başika üssü aracılığıyla destek verebilir. Ancak söylediğim gibi, diplomasi, siyaset bir alışveriş. ABD bu konuda Haşti Şahabi konusunda netleştiği kadar Ankara’ya destek verecektir. Doğru bir kar zarar hesabı yapılması gerekiyor.

        Diğer Yazılar