Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Doğu Akdeniz, Karabağ, Sincar derken Libya gündemimizde ikinci sıraya düştü…

        Libya Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanı Fayez el Sarraj ile darbeci Halife Hafter arasındaki askeri ve operasyonel süreç dondurulmuş gözükse de ülkedeki siyasi gündem özellikle, Sarraj taraftarlarının kendi içindeki çekişmeler adeta cadı kazanına dönüşmüş durumda.

        Sarraj ile İçişleri Bakanı Fethi Başağa arasındaki çekişmenin başkent Trablus’u kontrol altına alma amacı güttüğü konusunda bölgeyi ve Libya’yı yakından takip eden herkes hemfikir.

        Bu iki isminin Trablus’u askeri ve güvenlik bağlamında kontrol altına alma çabasıyla, silahlı milisleri kendi tarafına çekmeye çalışmaları aşikâr bir durum. Zira Trablus’u elde etmek, iktidara açılan kapıların anahtarı sayılıyor.

        Ancak tüm kargaşa bununla sınırlı değil elbette…

        Başağa’nın Libya Merkez Bankası Başkanı el Sadik el Kebir’in seyahat etmesini yasaklamasının ardından, Libya’nın başkenti Trablus’un en güçlü iki adamı arasındaki ittifak çöktü. Oysa ki bu iki isim arasında Sarraj’a ve hükümet içindeki yandaşlarına karşı aylarca süren bir ittifak söz konusuydu.

        Başağa’nın son üç aydan buyana yurt dışı ve yurt içindeki hareketliliğini dikkatle takip eden Sarraj, nihayet ilk hamlesini yaptı.

        Sarraj, Özel Caydırıcılık Güçleri’ni (RADA) - ki bu yapı Trablus hükümetinin en önemli silahlı gücü olarak bilinir - Başağa’nın liderliğindeki İçişleri Bakanlığı bünyesinden ayırmakla ilgili bir karar çıkardı. Böylece söz konusu milis güçler, bağımsız finansmanı olan, Sarraj’a bağlı bir güce dönüştü. Sarraj RADA'nın başına Abdulrauf Kara’yı getirdi. Kara’da Başağa gibi Türk kökenli birisi. Yani böylece güvenlik yapısı içindeki Türk dengesini konsolide etmiş oldu.

        Şurası bir gerçek ki; Sarraj’ın RADA'nın Başkanlık Konseyi’nin ilhak edilmesi hususundaki kararı, İçişleri Bakanı ile olan nüfuz çatışması kapsamında aldığı çok belli.

        Kısacası el Sarraj, başarısız olan başkanlık muhafızları projesine alternatif oluşturması için RADA'yı yeni ve geniş çaplı yetkilerle donattı.

        Sarraj’ın böyle bir karar alarak, RADA lideri Abdulrauf Kara’yı zor bir duruma soktuğu ve seçim yapmak zorunda bıraktığı düşünülebilir. Bu durumda Kara ya el Sarraj’a bağlı olup istediği bütün paraları elde edecek ya da iktidar ve nüfuz savaşı kapsamında Başağa’ya katılacaktır.

        Başağa, geçtiğimiz hafta Rusya'nın Orta Doğu ve Afrika Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından önümüzdeki ay Rusya'yı ziyaret etmesi yönünde davet aldığını duyurdu. Başağa daha önce Mısır ve Fransa ile de görüşmeler yapmıştı.

        Bu, Başağa ile Rus yetkililer arasında doğrudan yapılan ve ilan edilen ilk temas olacak. Sadece birkaç gün öncesinde ise Trablus makamları, casusluk ve Seyfülislam Kaddafi'yle toplantı yapmakla suçlanan iki Rus araştırmacıyı serbest bırakmıştı.

        Ancak yukarıda da işaret ettiğim gibi Başağa’nın krizi sadece Sarraj ile sınırlı değil. Zira içeride işler giderek arapsaçına dönüyor.

        Merkez Bankası Başkanı El Kebir, 12 gün önce Fethi Başağa’ya karşı şikâyet dilekçesi yazarak seyahat etmesine izin vermediğini ve Libya dinarının değerini sabit tutmakla ilgili çabalarını engellediğini öne sürdü. Bu adım, iki isim arasında bir küskünlüğün olduğunu net bir şekilde ortaya koydu.

        Bu durumda Libya Petrol Kurumu Başkanı Mustafa Sanallah tarafından birkaç gün önce yolsuzluk yapmakla suçlanan el Kebir’i daha fazla sıkıntılı bir süreç bekliyor.

        Sanallah ile el Kebir arasındaki anlaşmazlıklar, Sanallah’ın petrol gelirlerinin Libya Merkez Bankası’na devredilmesini reddetmesinden sonra ortaya çıkmaya başlamıştı.

        Bu anlaşmazlıklar tırmanınca Sarraj, yetkililerin ve anlaşmazlığa konu tarafların katıldığı bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantı sonrasında petrol gelirlerinin Merkez Bankasına havale edilmesiyle ilgili bir formülün bulunması hususunda mutabık kalındı.

        Bu toplantının doğurduğu sonuçlar, Trablus’taki en güçlü adamın hâlâ el Kebir olduğuna yönelik mesajlar veriyor. Bu aynı zamanda el Kebir’in görevinden alınması için uluslararası platformda yeşil ışık yakıldığına ilişkin söylentileri de bertaraf etmiş durumda.

        El Kebir parlamento tarafından defalarca görevden alınmasına rağmen yıllarca makamından ayrılmadı ve görevini icra etmeye devam etti.

        Başağa ile yaşanan anlaşmazlık, bu kehanetleri tekrar gündeme taşıdı. Zira Başağa da Trablus’un en güçlü isimlerinden biri olmasının yanı sıra, Fransa ve Mısır ile ilişkilerini güçlendirdikten sonra büyük bir uluslararası destek alır duruma geldi.

        Sonuç o ki, Hafter tarafı savaşla dağılırken birileri de Trablus içinde derin bir yara açmış durumda. Trablus, Stephanie Williams temsilciliğindeki BM Libya Destek Misyonu destekçileriyle Türkiye’yi temsil eden akım arasında bölünmüş gözüküyor…

        Diğer Yazılar