Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ABD ile İran arasında nükleer anlaşma konusundaki kedi-fare oyunu çoktan başladı bile. ABD’den gelen zeytin dalına karşı İranlı yöneticiler, içinde bulundukları zor şartlara rağmen kuyruğu dik tutmaya çalışıyor…

        Ancak İran her ne kadar kuyruğu dik tutsa da, ABD tarafından geçtiğimiz hafta Orta Doğu hava sahasında bir ABD savaş uçağının 36 saat boyunca boy göstermesi için bir kez daha Louisiana'daki bir hava kuvvetleri üssünden nükleer silah taşıyabilen B52 bombardıman uçağı bölgeye gönderildi.

        İran hükümeti için yeni ABD Başkanı Joe Biden'in bu sert başlangıcı soğuk bir duş etkisi yaptı.

        Bu duruma Tahran sessiz kalmadı ve Dışişleri Bakanı Cevad Zarif "@SecBlinken için doğruluk kontrolü: ABD JCPOA'yı ihlal etti," diye tweet attı ve ilk adımı Washington’un atması gerektiği konusunda ısrar etti.

        İran, daha geçen hafta bir kaya kütlesiyle korunan Fordow nükleer tesisinde yeniden, Ortak Kapsamlı Eylem Planı’nın (JCPOA) izin verdiğinden beş kat daha fazla yani yüzde 20'ye kadar uranyum zenginleştireceğini duyurdu. Diğer bir ifade ile İran krizi tırmandırıyor yani yangına körükle gidiyor.

        Bunun önemli bir nedeni de İran'ın ılımlı Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Dışişleri Bakanı Zarif açısından 2021 yılı oldukça riskli bir yıl olması. Önümüzdeki yıllarda siyasi cephede tamamen kenara itilmemeleri için acilen bir başarı hikayesine ihtiyaçları var.

        18 Haziran'da Ruhani'nin artık aday olmasına izin verilmeyen bir başkanlık seçimi var. Ilımlı bir adayın kazanması, korona ve hiperenflasyondan mustarip olan halkın ancak yeniden umut görmesiyle mümkün olabilir. İran kulislerinde konuşulanlar ise Ayetullahlar heyetinin ve Hamaney’in sert bir isimi iktidara taşıyacağı yönünde.

        Bunlar, ABD'nin yaptırımlarının ve nükleer anlaşmazlığın seçim kampanyasında kilit rol oynamasını bekliyor. Bu bir ölçüde doğru zira halk fakirlik ve sefalet içinde ancak olay şu ki seçilecek siyasiye Hamaney karar verip halka bunu seç diye sunuyor… Bir nevi zorunlu seçim…

        Nükleer anlaşmaya hızlı bir dönüş olursa, "reformcular ve ılımlıların’’ haziran ayındaki seçimlerde çok iyi şansları var. Ancak Ruhani, Biden nezdinde başarısız olursa, Tahran'daki ajitatörler çok da sevmedikleri nükleer anlaşmadan nihayet kurtulmanın yanı sıra, füze programı ve bölgesel güç olmaya yönelik hırsları konusunda fırsat yakalayacaklarını da seziyorlar.

        Elbette İran’da da koronavirüs kasıp kavuruyor. Ulusal bütçede devasa boşluklar var ve hızla tırmanan enflasyon 82 milyon insanın yaşadığı ülkede özellikle yoksulları vuruyor. Ancak İranlı yöneticiler dışarıya karşı boy gösterirken içerideki çöküş her geçen gün artıyor. İran içeride bitmiş bir ülke ancak dışarıya ne kadar direnebilir, göreceğiz…

        Japon hakimin gördüğünü AB göremiyor

        Japon hakimin gördüğünü AB göremiyor
        0:00 / 0:00

        Geride bıraktığımız hafta Japonya’nın Sapporo kenti yargısının aldığı bir karar gözlerden kaçtı. Zira karar AB üyesi ülkeler için de örnek teşkil edecek bir karardı. Sapporo kenti yargıcı Katsumi Takagi, Japonya’ya mülteci olarak sığınmak isteyen Kürt asıllı bir Türk vatandaşının “Kürt” olduğu için baskıya uğradığı iddiası ile açmış olduğu davayı reddetti.

        Japonya’daki bir gazeteci arkadaşım aracılığı konuyu inceledim. Söz konusu davayı açan şahıs 2014 yılında Japonya'ya gitmiş. Burada iken Türkiye’ye geri dönerse Kürt olduğu gerekçesiyle Türk Devleti tarafından zulüm göreceğini belirterek Mart 2018'de birkaç kez mülteci statüsü için başvurmuş. Ancak başvurusu kabul edilmemiş. Vize süresinden fazla kaldığı için şu anda şartlı tahliye izni ile Japonya’da yaşıyor.

        Yargıç Takagi, diğer Kürtlerin zulüm görmedikleri gerekçesiyle mülteci başvurusunun geri çevrildiğini dikkate alarak, Türkiye’ye geri dönen çok sayıda kişi için örnek olması sebebiyle böyle bir zulüm riski olmadığına karar vermiş.

        Resmi pasaportunun olması nedeniyle söz konusu davayı açan Diyarbakırlı şahsa ilişkin Türkiye’nin sakıncalı bir görüşe sahip olmadığına karar veren Japon yargıç Takagi, şahsın iddialarının dayanıksız olduğuna hükmetmiş.

        Japon savcının dünyanın öbür ucunda Türkiye’deki duruma dair değerlendirme yapması ve AB üyesi ülkelerin bunu görememesi, ülkelerine sığınan herkesi siyasi mülteci olarak kucaklayanlara örnek bir karar olmalı.

        Diğer Yazılar