Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye ve Mısır ilişkileri, 2013 Temmuz ayında Mısır'da yaşanan askeri darbenin ardından önemli bir gerileme sürecine girdi. Karşılıklı restleşmeler diplomatik ilişkileri rafa kaldırmıştı. 2020 Ekim ve Kasım ayından istihbarat yöneticileri düzeyinde gerçekleşen görüşme trafiği ile 8 yıl süre ile ilişkilerdeki boşluğun doldurulması için bir zemin hazırlandı.

        Ankara-Kahire arasındaki arka bahçe diplomasisi 21 Şubat’a kadar devam etti. Geldiğimiz noktada Ankara artık arka bahçe diplomasisinden gerçek diplomatik ilişkiler düzeyine geçmek istiyor. Ancak Kahire bu konuda oldukça temkinli.

        Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, iki ülkenin dışişleri bakanlıkları ve istihbarat servisleri arasındaki iletişimin yeniden başladığını açıkladı. Kahire ise daha tedbirli açıklamalarla yetiniyor.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu kapsamda “Mısır halkıyla Türk milletinin ayrı olması söz konusu değil,” dedi. Geçtiğimiz pazar günü de Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye'nin Mısır ile başta Doğu Akdeniz, Libya ve Filistin konuları olmak üzere yeniden iş birliği yapılabileceğinin mesajlarını vermişti. Kalın, bunun ötesinde Mısır'dan “Arap dünyasının beyni ve kalbi” olarak bahsetti.

        Kahire’de görev yapan meslektaşlarımla görüşmelerimden edindiğim izlenimime göre, Kalın’ın bu sözleri Kahire’de Dışişleri Bakanlığında ve medyada ciddi karşılık bulmuş görünüyor. Öyle ki Mısırlılar ruhlarının böylesine bir süreçte okşanmasından memnunlar.

        Ankara’dan gelen mesajlarla belirginleşen yakınlaşma ise iki ülkenin Libya'daki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) üzerinde anlaşmalarından da açıkça belli oluyor. Zira Libya’nın yeni Başbakanı önce Ankara’ya gelmiş ardından Kahire’nin yolunu tutmuştu. Mısır Trablus’ta elçilik faaliyetlerine yakın bir zamanda başlayacak.

        Ankara açısından Mısır’ın ortaya koyduğu önemli bir jest de Kahire'nin, Mısır'ın Akdeniz'de hidrokarbon arama ihalesinde Türkiye'nin BM'ye bildirdiği deniz yetki alanları sınırlarına saygılı davranması oldu. Ekim-Kasım aylarından bu yana devam edegelen arka bahçe diplomasisinin ilk somut kazanımı da aslında bu oldu.

        18 Şubat'ta yapılan ihalede, Mısır’ın arama-tarama seyri, büyük ölçüde Türkiye'nin 2019 sonunda Libya ile yaptığı deniz anlaşmasında belirlediği sınırlara göre öngörülüyor. Bu durum Ankara’nın derin bir nefes almasını sağlamış görünüyor. Zira Akdeniz’deki bu kavgada Türkiye oldukça yalnızlaştırılmıştı. Kahire’nin stratejik hamlesi köklü devlet geleneklerinin hala geçerli olduğunu ortaya koyuyordu.

        Fakat bu durum, Yunanistan tarafında büyük şok etkisi yarattı. Yunan medyasında yer alan haberlerde Kahire yönetimi ateşe tutulmuştu. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, 4 Mart'ta konuyla ilgili olarak Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi ile telefonla görüşürken Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias da 8 Mart'ta Kahire'ye gitti.

        Yunan medyası, Kahire'nin onaylamadığı deniz sınırlarını düzelttiğini bildirse de Kahire’den bu konuda henüz bir teyit gelmedi. Bu durum arka bahçe diplomasisinde elde edilen kazanımın hala geçerli olduğunu ortaya koyuyor. Ancak tam da bu noktada atılması gereken bir adım var:

        Bir an önce Kahire ile diyalog kanallarının açılması gerekiyor.

        Bu noktada Türk dış politikasının kendini yeniden restore etmesinin gerektiğini söylemeliyiz. Çünkü iç konjonktür, uluslararası ve bölgesel ekonomi düşüş gösteriyor ve dolayısıyla dış ilişkileri düzeltmek için cesaret gösterip ezber bozmamız gerekiyor.

        Mısır ile ortak çözüm yolları arayacağımız konulardan biri Libya meselesi. Nihayetinde Trablus, Türklerin ekonomik ve askeri desteği sayesinde galip gelirse Mısır, gelecekte Libya Silahlı Kuvvetlerinde Hafter ordusu için onurlu bir çözüm istiyor. Bu konuda Kahire ile neler yapılabileceğine hesapların daha titizlikle yapılması şart.

        Mısır Devlet Başkanı Sisi'nin rejimi de Körfez bölgesinde mevziler kazanmaktan vazgeçmeyen İsrail'e karşı bir blok oluşturmak ve Filistin meselesinde rol almak istiyor. Bu konuda Türkiye ile yol alabilir. Zira Mısır ve Türkiye İsrail- Filistin meselesinde geçmişte çözüm konusunda rol alan ülkelerdi. Ama İsrail’in Körfez’de yeni kazanımları nedeniyle iki ülkenin rolü pas geçilmeye çalışılıyor.

        Ancak Ankara-Kahire hattındaki uzlaşma, Filistin meselesinden mütevellit, Telaviv’i tedirgin edecektir. Darbe sonrası Körfez monarşilerinin desteği ile ayakta kalan ve Arap sokağından uzaklaşan Kahire yönetimi, Ankara’nın kaldıraç etkisiyle oyuna geri dönebilir.

        Ancak dananın kuyruğunun koptuğu nokta Müslüman Kardeşler yani İhvan meselesi. Kahire İhvan’ın Türkiye’deki medya yapılanmasından, ekonomik ve siyasi oluşumundan rahatsızlığı hususunda net mesaj veriyor.

        Bu ittifak yolundaki en kritik adres ise elbette Doha…

        Türkiye, Katar karşıtı bir bloğu koruyan diğer Körfez ülkelerinden ve Mısır'dan teşkil bloka karşı Katar’ı destekliyor. Mısır'la kopuşun sebebi, Müslüman Kardeşler. Mübarek'in düşmesi sonrasında Kahire'de kısa süre hükümeti yöneten ve el Sisi tarafından devrilen Müslüman Kardeşler hareketinin liderleri, Mısır yetkililerine göre, Katar'a sığındılar. Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilerin yeniden başlaması, orta vadede Katar üzerindeki Arap ablukasının kaldırılmasıyla sonuçlanabilir.

        Fakat hem Türkiye hem Katar için İhvanla araya mesafe koymak hem gelenek hem de insani açıdan oldukça zor bir karar.

        Ankara ve Kahire arasındaki görüş ayrılıkları, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Sisi arasındaki geçmiş söylemler bir yana, içinde bulunduğumuz sürecin koşulları pragmatik olmamızı dayatıyor.

        Enerji kaynaklarını çıkarmak için yapılacak hızlı bir anlaşma, ülkemiz için ve geçen yıl Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) başka bir kurtarma paketi istemek zorunda kalan Mısır için bir can suyu olacak.

        Diğer Yazılar