Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen ve Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel'in tartışmalı Türkiye ziyaretinden sonra, siyasi çevrelerin çok dillendirmedikleri ama alttan alta sorguladıkları konu şu: Avrupa’nın Patronu kim?

        Avrupa Birliği (AB), üst düzey temsilcilerinden hiçbiri bu kadar ezik konumda görüntü vermemişti. AB Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen'i kıyıda köşede oturmaya mecbur bırakanlar elbette ev sahibi Türkiye değildi.

        Bizi krizin merkezine çekmeye çalışan çevreler Dışişlerinden gelen açıklamalar üzerine geri çekildi. İlk aşamada Avrupa medyasında canhıraş bizi eleştirmeye başlamışlardı. Biz krizi konuşmayı bıraktık ama AB’nin hala ana gündemi “sofagate” yani koltuk krizi…

        Michel'in sebep olduğu sofagate skandalından sonra kendisiyle yapılan bir röportajda “zamanı geri almayı, Ankara'ya geri dönmeyi ve her şeyi farklı yapmayı” tercih edeceğini açıklamıştı.

        Ancak gerçek durum bu mu dersiniz? Elbette değil.

        Çünkü AB kurumları arasında ciddi bir rekabet var. Öyle ki Avrupa’da kurumlar şimdi patronun kim olduğunu sorguluyor.

        Ankara’da yaşanan tatsız olayın başkahramanı Ursula Von der Leyen pandemi nedeniyle bu yıl sadece birkaç günlüğüne Almanya'daki ailesinin yanına gitme imkanı bulmuştu. Yani daha çok evden ve kendi ofisinden çalışmayı tercih etmişti. Ancak kendisini birden Ankara'da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısındaki bir kanepede oturur şekilde buldu ve AB kurumları arasındaki rekabet Külliye’de en net şekli ile görüldü.

        Avrupalı siyasi çevreler ilk bakışta ve tepkide Von der Leyen'in bu durumundan Türk ev sahiplerini sorumlu tuttu. Ancak durumun öyle olmadığı kısa sürede anlaşıldı.

        Görünüşe göre arka planda başka güçlerin iş başında olduğu ve Komisyon Başkanı Von der Leyen'in bu şekilde kanepeye yerleştirilmesinin, özellikle Michel ve çevresinin uzaktan planladığı uzun soluklu bir iktidar mücadelesinin parçası olduğu ortaya çıktı…

        Ziyaretin hazırlık ve genel planlamasını AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in protokol ekibi üstlenmişti. AB Komisyonu, koronavirüs kısıtlamaları nedeniyle kendi protokol ekibini Ankara’ya göndermeme kararı almıştı. Yani Ankara'da bu anlamda yetki ve idare Michel'in ekibindeydi.

        AB Komisyonda görev alan bir diplomattan aldığım bilgi, Von der Leyen'in aslında küçük düşürülmesi girişiminin daha sonra engellendiği yönünde idi. Şöyle ki kısa sürede üçüncü bir “başkanlık sandalyesi” getirtildiği ve Türkiye’nin girişimleri ile krizin aşıldığı ve bu nedenle de Von der Leyen’in tepkisinin mevkidaşına olduğu belirtildi.

        AB Komisyonu'nda görev yapan diplomatlar, Michel'in tavrının hoş olmadığını ve bir protokol hiyerarşisinin olmadığını, her iki makamın da eşit olduğunu ifade ediyorlar. Üstelik bu durumun AB antlaşma ve sözleşmelerinde karşılık bulduğu da belirtiliyor.

        Yani sonuçta ortada bir güç mücadelesinden söz edilebilir mi? Elbette ki evet…

        Michel, Aralık 2019'da göreve başladığından bu yana AB zirvelerinin sadece temsili, sembolik figüründen daha fazlası olma çabası içinde ve inanılmaz bir hırsla çalışıyor. Göreve gelmeden önceki dört yıl boyunca ülkesini yönetmekte başarısız olan liberal Belçikalı Michel, AB içinde daha fazla boy gösterebilmek için çaba sarfediyor. Kendisini devlet ve hükümet başkanları çemberinin genel müdürü olarak görmek istemiyor. Aslında Charles Michel AB Başkanı olmak istiyor.

        Michel şubat ayının sonundan bu yana Ruanda, Libya, Tunus, Kenya, Gürcistan ve Moldova'da bu şekilde tek başına bir temsil sergiledi. Bağımsız dış politika türünden bir temsil ve görevi üstleniyor olsa da, Von der Leyen de AB Komisyonu’nun, dünyayı ticari ve düzenleyici bir güç olarak etkileme rolündeki jeopolitik yönelimi adına çabalıyor.

        Avrupalı iki lider arasında görev ve yetki çatışması artık aleni göz önünde…

        AB zirvelerinden önce devlet ve hükümet başkanları için temel bir şablon sunan ilk yetkilinin kim olacağı noktasındaki yarış ve rekabet artık herkesin malumu.

        AB kurumları arasındaki sürtüşme ve rekabet yeni değil elbette ancak salgın sürecinde bu anlamda bir adım öndeki kişi, bir sağlık birliği için yaptığı atılımda şovu Michel'in elinden alan Von der Leyen’di. Görünen o ki Ankara’daki tablo iki isim arasındaki rekabetin sert geçeceğini gösteriyor.

        Diğer Yazılar