Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Şimdi ne olacak? Afganistan'daki çöküş hız kesmeden daha karmaşık bir hal alarak devam ediyor. Taliban’ın 2001’den daha güçlü bir şekilde kontrolü devraldığı Afganistan’daki durum beş kritik cephede daha önce benzeri görülmemiş süreçleri gündeme getiriyor.

        İlki, Kabil’in kontrolü için cihatçılar arasındaki çekişme. Bu durum örgütler arasındaki tempoyu arttıracaktır. Bunun ilk belirtilerini de görmeye başladık.

        İkincisi, Çin ve Rusya için Asya’da kendi lehlerine güç dengelerini değiştirme fırsatı ortaya çıktı. Bölgenin Amerika’nın ‘Pasifik Gölü’ olmadığı, olamayacağı açık. 1945’ten beri iddia edildiği gibi Asya-Pasifik’in istikrarı için “elzem bir ülke” değil, hatta tam tersi bir profil ortaya koydu. Pekin ve Moskova ise ABD’nin Kabil’deki hatalarını kendi ulusal menfaatleri için yakıta dönüştürmek üzere çoktandır iş başında. Sahada Rusya Çin rekabeti oluşacaktır. Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Projesi adını taşıyan ekonomik taarruzu ve Rusya’nın Orta Asya’daki jeo-askeri taarruzu. Ancak her iki süreç de Türkiye, İran ve Pakistan’ın dahil edilmesi suretiyle ABD’nin nüfuzunu en az seviyeye düşürecek ki bir stratejik çıkarlar alanı oluşturabilir. Afganistan’dan geri çekilmenin zayıf düşürdüğü Amerika’nın Çin Denizi’nde bir telafi alanı bulup bulamayacağı ise meçhul…

        REKLAM

        Üçüncüsü ise, Afganistan’dan geri çekilme sürecini eline yüzüne bulaştıran Joe Biden’ın başında bulunduğu ABD’nin hızlı bir şekilde itibar ve otorite kazanma gerekliliği. Bu ABD açısından en acil durum. ABD’nin ani bir kararla askerlerini Afganistan'dan çekmesinin sonuçlarını örtbas etmesi zor görünüyor. Biden bu kadar acele etmeseydi ve selefi Trump, Taliban’ın iktidara dönüşünü kabataslak bir biçimde öngören zayıf bir anlaşmayı müzakere etmeseydi, bu felaket gerçekleşmeyebilirdi. Bunun bedelini Afganlar, ABD, müttefikleri, Türkiye, Afganistan'ın komşuları ödüyor.

        Dördüncü ve bizim de içinde olacağımız süreçte Avrupa’nın ‘stratejik pusulası’nda yönünü tayin edecek sığınmacı ve terörizm meselelerini göğüsleme aciliyeti. Bu süreçte AB’nin Türkiye’yi yok sayması mümkün değil.

        Beşinci ve bana göre bizi en çok ilgilendiren nokta ise Türkiye, Pakistan ve Katar’ın İslam dünyasındaki fonksiyonunun artması. Azerbaycan’da Türkiye-Pakistan, Libya’da Türkiye-Katar bölgesel denklemlerde önemli bir güç kazandı. Şimdi Afganistan bu sürecin en kritik sahası olacaktır.

        Türkiye, Kabil'e uçuşları geçici olarak askıya alsa da Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkenin Afganistan'ı istikrara kavuşturmak için her türlü çabayı göstereceğini söyledi. Türkiye bunu istiyor çünkü bu, Türkiye’nin Pakistan, İran, Çin ile Rusya arasında bir güç dengesi olabileceği ve önemli ticaret yollarının üzerindeki eski Büyük Oyun bölgesinin ortasında durabileceği anlamına geliyor. Kabil Havalimanı’nın işletmesinin de nasıl yapılacağı sorusu kafaları karıştırıyor. Stratejik olarak baktığınızda havalimanı işletmesinin Orta Asya’da kilit bir fonksiyonu olsa da çok yüksek riskleri var.

        Sırtını Hindikuş Dağları’na dayayan ülkede gelecek nasıl görünüyor? Belirsizlik fırtınası görüş açısını karartıyor.Kabil’in kontrolü için Taliban ile DEAŞ’a bağlı Horasan Grubu (DEAŞ H) arasında yaşanan çekişme, son patlamalar ve devamındaki süreç Afganistan’da yeni güç mücadelelerinin olacağını gösteriyor.

        DAEŞ-H’nın saldırı ve propagandaları Taliban’ı daha radikal bir tutum almaya zorlayabilir. 2014’te Afganistan'da ortaya çıkan ve kısa sürede vahşetiyle ün kazanan DEAŞ H; Afganistan’ın ve İran, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Şi Cinping’in Çin’iyle sınır komşusu olan Tacikistan’ın büyük bölümünü içine alan topraklarında bir “halifelik” oluşturmayı amaçlıyor.

        DEAŞ ve Taliban’ın ortak noktası ise, her iki projenin de Abdullah Azzam’ın (1941-1989) cihatçı düşüncelerinden doğması. 1989’da Peşavar’da öldürülen ve Usame bin Ladin’in akıl hocası kabul edilen, Filistin asıllı bir akademisyen olan Azzam’a göre bu coğrafya küresel cihadın merkezi. Her iki grup arasında güç mücadelesi kaçınılmaz görünüyor.

        Afganistan terör gruplarına yeniden ev sahibi konumuna gelebilirler. O zaman sorulması gereken soru; yeni bir terör fırtınası mı yaklaşıyor? Bu soruyu Afganistan’dan hareketle sormak mümkünse de fırtınanın kaynağını, yönünü ve etkilerini hesaplarken çok sayıda ülkeyi kapsayacağını göz önünde bulundurmak gerekiyor.

        Diğer Yazılar