Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Batı bloğunun, aslında ABD’nin “Rusya Ukrayna’yı işgal etti, ediyor, şu tarihte saldıracak, vs” gibi kehanetlerinin ve iki tarafın yaptığı askeri takviyelerin ardından anlıyoruz ki Ukrayna krizinde diplomasi tükendi, çözüm getiremedi. Diyalog yolları tıkandı. Savaş gerçekten ihtimal dahilinde mi, göreceğiz ancak işgal kaçınılmaz duruyor.

        ABD Başkanı Joe Biden ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, cumartesi günü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i birbiri ardına telefonla aradılar ve yaşanan gerilimi bir kez daha dindirmeye çalıştılar. Ancak Putin gayet soğukkanlı ve niyetinden pek vazgeçmiş gözükmüyor.

        Biden, ilk kez bu kadar net bir dille Putin’i Ukrayna'nın işgaline karşı uyarırken doğuracağı ciddi sonuçlarla tehdit etti. Putin ise Batı'nın Ukrayna'ya yönelik tutumunu eleştirdi ve krizi çözme çabalarının "çıkmaza girdiği" eleştirisinde bulundu. Biden, Putin’in sinir uçlarıyla oynarken görünen durum Putin de “tehditlerine boyun eğmeyeceğim” mesajını veriyor.

        ABD Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline yönelik tarih dahi vermişken Ukrayna açmazında bugün itibariyle nefesler tutuldu.

        ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN ÇÖZÜMÜ

        Büyük bir olasılıkla Kudüs, Kerkük ve Kıbrıs’ta olduğu gibi çözümsüzlüğün çözüm sayıldığı yeni bir kriz hattı daha oluşacak. Bu, Rusya’nın Ukrayna’nın ne kadarlık bir alanını işgal edeceği ile netlik kazanacak.

        Her konuda yumuşak tutum sergilemekle eleştirilen ABD Başkanı Biden, bu konuda sert bir tutum izlerken, Almanya gözlerden uzak durmayı yeğledi. Putin, Rusya’nın güvenlik konusundaki kaygılarına zor kullanma pahasına, bir çözüm getirmeye kararlı görünürken Macron ve daha birçok Avrupalı lider kendilerini Avrupa’da diplomasinin merkezinde konumlandırmayı tercih etti. Ancak diplomasi treni çoktan kaçtı.

        Şöyle bir rakamlara bakalım. Avrupa’nın gaz ithalatının yüzde 40’ı Rusya’dan geliyor, Gazprom’un boru hattından akan gazın yüzde 70’i Batı Avrupa’ya gidiyor. Yani Avrupa enerji sorununu çözmeden bir savaşın içinde kendini bulmak istemiyor. Bu yıl Avrupa’da gaz tedarik sıkıntısı yaşandı çünkü Gazprom, sevkiyatlarını, anlaşmalardaki yükümlülükleriyle sınırladı. Açıkça söylemek gerekirse Putin AB’ye diş gösterdi.

        Avrupa içinde siyaset ve ekonomi dendiğinde Almanya başat güç. Berlin ve Moskova arasındaki yakın ilişki de tesadüf değil. İki ülke arasındaki ilişki soğuk savaş dönemi Batı Alman politikası olan ve her iki tarafı da birbirine bağlayan “boru hattı diplomasisi” üzerine inşa edilmişti. Bugün bu politikanın Olaf Scholz’ın liderlik ettiği Sosyal Demokrat Parti (SPD) içerisinde hala çok canlı olduğunu biliniyor. Ancak Almanya’nın da çözüm için kendisinden beklenen rolü üstlenmemesi veya Putin’i ikna için bir hamleye kalkışmaması düşündürücü.

        PUTİN CİDDİ

        Batılı istihbarat yetkililerinin Rus askerî liderlerinin Ukrayna'yı bir yıldırım savaşı saldırısıyla ele geçirebileceklerinden emin olduklarına dair duyumlar aldıklarını dillendiriyor. "Yıldırım savaşı" kavramı Naziler tarafından icat edilmişti. Hızlı, ani, beklenmedik hamleler ile düşmanın düzenli bir savunma kurmasını engelleyen bir strateji. Bu teknikle, 2’nci Dünya Savaşı sırasında 25 milyon Sovyet vatandaşı nasyonal sosyalizme karşı savaşta hayatını kaybetmişti.

        Mariupol’de uzun uzun sohbet ettiğim bir ABD’li askerî uzman bana “Asıl korktuğumuz hamleyi Putin attı” demişti. Rusya, Ukrayna sınırından 250 kilometre uzaklıktaki Yelnya yakınlarındaki büyük üssünü boşaltmaya ve oradan da sınırın yakınına asker göndermeye başladı. Kaynağım bu hamlenin Putin’in ciddiyetini ortaya koyduğuna işaret ettiğini belirtmişti.

        HASSAS DENGELER…

        Ukrayna'yı askeri anlamda destekleyen Türkiye, Putin'e karşı hassas bir zeminde ilerliyor. Türkiye ve Rusya, toprak rekabetleri ve ekonomik anlaşmalardan oluşan muğlak bir ilişkiye sahip olsa da Türkiye, Kiev'in Kremlin'in zihnindeki özel statüsünün farkında. İki ülke Suriye'de, Libya'da veya Azerbaycan'da karşı kamplarda olsa da bu bölgeler Rusya'nın doğrudan etki alanı içinde değil. Öte yandan Türkiye, Gürcistan veya Ukrayna'da geçmemesi gereken kırmızı çizgileri olduğunu biliyor. Dolayısıyla iç içe geçmiş bir ilişkiler dizini söz konusu. Türkiye-Rusya ve Ukrayna ilişkileri birbiri ile bağımlı ve en ufak bir yanlış hamle, bölgesel savaşın en büyük faturasını bize çıkaracaktır.

        Moskova ile ilişkilerin kesilmesi durumunda birçok Türk projesi tehlikeye girecektir: Ülkenin güneyinde Akkuyu nükleer santralinin inşası, Rusya’dan gaz tedariki, 5 milyon turistin yıllık ziyareti, Türkiye'de tüketilen meyve ve sebzelerin çoğunun Rusya’ya ihracının yanı sıra, son haftalarda Türkiye’deki ekmek fiyatlarının artması ile önemli hale gelen Rusya'dan buğday ithalatı.

        Diğer yandan, Rusya Ukrayna'yı işgal ettiği an Rus birlikleri Türk topraklarına da yaklaşmış olacaktır. Bu durum, Rus İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki bitmek bilmeyen savaşlar dönemi psikolojisine sürükleyebilir bizi.

        2014’te Kırım’ın ilhakından bu yana Suriye, Karabağ, Libya ve Karadeniz’deki Rus kuvvet artışı istenmeyen bir kuşatma ve dahi cendere içine sokabilir. Çünkü diplomasi alternatifinin tükendiği bu Ukrayna krizinde, NATO’nun doğu kanadı olarak Türkiye kesinlikle bir cephe seçmek zorunda kalacaktır.

        Diğer Yazılar