Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Biz tuhaf bir milletiz. Önce yok ediyor sonra nasıl geri getireceğiz diye düşünüyoruz. Önce öldürüyor sonra nasıl dirilteceğiz diye düşünüyoruz!

        Dünyanın hayran olduğu, yaşamak için özendiği İstanbul adlı bu güzel elmas parçasını yerle bir ettikten sonra şimdi başbakandan gazetecesine kadar nasıl kurtaracağız kaygısına düşmüş durumdayız.

        İstanbul yalnızca bu kentte yaşayanların değil, 75 milyon nufuslu Türkiye’nin de yaşamını cehenneme döndürmüş durumda.

        Artık trafik tam anlamıyla arap saçına döndü. Ototparklar çok yetersiz kaldı. Sokak mafyası her yerde ve akla gelebilen her alanda almış başını gitmiş durumda. Can güvenliği yok. Sürekli göç alarak nüfusu hızla artıyor. Ruhsatsız, imara uygun olmayan kaçak yapıları yüzbinlerle ifade ediliyor. Artık öteki yoksunlukları da saymıyorum.

        Şu anda en acil bir numaralı sorun trafik.

        İstanbul’da resmi verilere göre iki milyon dört yüzbin araç var. Bunun her an trafikte hareket halinde olan araç sayısı yarısı kadar. Öteki yarısı da park halinde. Ama park nerede?

        Çocukluğumdan belleğimde kalan tramvayları ve troleybüsleri anımsıyorum. Hatta Sirkeci’de annem sayemde troleybüsün altında kalacaktı. Bugünkü gibi gözümün önüne geliyor. Bu kentin raylı taşıma sistemi vardı. Bunu anlatmaya çalışıyorum.

        İstanbul’da yönetime gelen her belediye başkanı bu kente ihanet etmiştir. Hiç birisinin günahı ötekisinden daha az değildir. Sosyal demokratı da, siyasal İslamcası da, liberali de, hepsi rant ekonomisine hizmet etmiştir.

        Kimisi Doğu Anadolu’dan hemşehrilerini doldurmuştur, kimisi denizi...

        Kimisi oy uğruna gecekondularla doldurmuştur, kimisi seyyar satıcı ve minibüsçülerle...

        Kimisi kentin en işlek ama ulaşımda en dar boğaz olan bölgesini gökdelenlerle doldurmuştur.

        Boğaz’ı ve Zincirlikuyu ile Levent’i paraya feda edenlere, dört yeni arsa gösteriyorum. Şu anda satılmayı ve imara açılmayı bekleyen İstanbul’un dört çok kıymetli arsası maliye bakanını ve Kadir Topbaş’ı beklemektedir. Buraları nerelerdir? Karacaahmet, Zincirlikuyu, Topkapı ve Eyüp Sultan mezarlıkları.

        İstanbul, Bizans döneminde de Osmanlı İmparatorluğu’nun uzun yüzyıllar boyunca egemenliği süresince de üzerine titrenen bir kent olmuştur. Atatürk zamanında da korunabilen kent, onun ölümünden sonra Cumhuriyet döneminin aç gözlüleri tarafından talan edilmiştir. Bu kentin ikinci kez ama en büyük yağması Demokrat Partinin iktidara gelişi ardından olmuştur. Üçüncü büyük yağma da ANAP’ın iktidarındadır.

        DP ile ANAP dönemi arasındaki fark, çağı algılamakla ilgilidir. DP döneminde kent köylü istilasına uğratılıp gecekondulaştırlırken buna daha sonra CHP de eklemlenmiştir, ANAP döneminde ise tahsilli ve kravatlılarla organize ve bürokratik bir yağma yapılmıştır. Asıl tehlikelisi ve kenti bitireni de bu olmuştur. Bu dönem tam bir harami vurgun dönemidir. RP ya da Saadet Parti dönemi ise, varoşların kent merkezine yürüyüşü ile su havzaları dahil olmak üzere kentin geleceğini yok eden istila dönemidir.

        Bu dönem yani AKP yönetimi ise en şannssız dönemlerden birisidir, çünkü şu anda İstanbul’un belediye başkanı da, valisi de, emniyet müdürü de yoktur. Böyle bir dönem daha önce hiç oldu mu bilemiyorum. Ömrünün elli yılını bu kentte geçiren birisi olarak ben anımsamıyorum. Çevremde sorduğum herkes 2002 sonrasını İstanbul’un yönetim açısından felaket ve lanetli yıllar olarak tanımlıyorlar.

        Vali ve emniyet müdürü her akşam ve sabah polislerce terör estirilerek, megafonlardan İstanbul caddelerine yayılan çirkin sesli polis anonsları yapılarak, boşaltılan yollardan geçtikleri için trafiğin nasıl bir cezaya dönüşmüş olduğunu göremiyorlar.

        Öte yandan, ototmobil üreticileri büyük bir acımasızlık içinde demiryolları projelerini engelledikleri için bu problem daha da çözülemez hale geldi.

        Otopark mafyasına ek olarak İstanbul’un trafiğini mahveden bir başka unsur da minibüsçüledir. Mafya oluşturmuş olan bu sektörü kent dışına almaya kimsenin gücü yetmemektedir. Belediye Gebze’den Kadıköy’e uzanacak yer altı ve üstü metrosunu yapmaya kalksın, görün bakın bu minibüsçü esnafı ne yapacak?

        Kısacası dünyanın incisi, elmas parçası bu kenti, kentte yaşayanlar ve yaşamayanlar hep birlikte yok ettik. Demek ki, biz Türkler bu güzel kentte yaşamayı hak etmemişiz!

        erolmutercimler@haberturk.com

        Diğer Yazılar