Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Alışkanlıktır bizde işleyen bir düzeni bozup, ortalığı toz dumana bulamak. Onun için de atalarımız işleyen tekere çomak sokmak diye bir deyim üretmişlerdir. İşte bu saydıklarımız tam da bugün Galatasaray'da yaşananların en güzel açıklaması. Futbol takımı üst üste ikinci kez şampiyonluğa ulaşmış. Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynanmış. Basketbolda koşar adım şampiyonluğa yürünüyor. Yani neresinden bakarsanız ortada imrenilecek ve alkışlanacak bir tablo var. Ancak, tüm bu başarılara karşın yönetim parça parça. Sarı Kırmızılı yönetimin bilgili ve deneyimli ağır toplarının yönetimden gönderilmeleri için bizzat başkan tarafından başlatılan operasyonda düğmeye basılmış durumda. Alınan olağanüstü kongre kararının Galatasaray'ı yeni bir tartışma platformunun içine çektiğinden kimsenin kuşkusu yok.

        İşler iyi giderken alınan bu kararın Galatasaray'da dengeleri bozduğu, taşları yerinden oynattığı ayrı bir gerçek. Elbette yönetimler içinde tartışmalar ve fikir ayrılıkları olacaktır. Ancak bu sorunlar olağanüstü kongreler değil, akıl yoluyla çözülmelidir. Belli ki başkan Ünal Aysal, etrafında aykırı ses istemiyor. Kendisi her fırsatta konuşup, açıklamalar yaparken, başka kimsenin konuşmasını pek sevmiyor. Kısacası tek adam olmak arzusuyla yanıp tutuşuyor. Ancak Ali Dürüst, Abdürrahim Albayrak gibi sevilen ve son derece deneyimli isimlerin yönetimden uzaklaştırılmasının Galatasaray'da çeşitli sorunları beraberinde getireceğini pek hesaba katmıyor. Olağan kongreye 1 yıl gibi bir süre kalmasına karşın gerçekleşecek bu operasyonun, seçilecek yönetimin süresinin ne kadar olacağı yönündeki tartışmalara yol açacağını da unutuyor.

        Biz sporda her zaman istikrardan yana olduğumuzu vurguluyoruz. İşler iyi giderken yapılacak 6-7 önemli isim değişikliğinin de bu istikrarlı düzeni bozacağını düşünüyoruz.

        Son derece kısa süre içinde gerçekleşecek bu seçimde Aysal'ın karşısına başka adayın çıkmayacağı bir gerçek. O yüzden kendisinin her istediğini onaylayacak isimlerle kadrosunu yenileyecek Aysal'ın tek adamlık isteği gerçekleşecek gibi gözüküyor. Ancak bu oluşumun Galatasaray Kulübü içinde bazı dengeleri değiştireceği ve fokurdamaya başlayan kazanı iyice kaynatacağı da bir başka gerçek. Yarın karşılaşılacak en küçük bir sorunda eleştirilerin dozunun da artacağı bilinmeli.

        Bir başka önemli sorunun da teknik direktör Fatih Terim ile yönetim arasında çıkabileceğini görmek için de kahin olmaya gerek yok. Terim'in Albayrak ve Dürüst ile olan yakınlığı göz önüne alınırsa ve yeni yönetimden aynı desteği göremeyeceği gerçeği zaten biliniyorsa, bu yolda da dengelerin bozulacağı aşikar. Geçen yıl yaşanan eleman krizi gibi sorunların bu kez daha kolay aşılamayacağı da gün gibi ortada. Zaten başkana yakın bir grubun da Terim ile yolların ayrılmasını istediği ve bu yolda çalışmalar yaptığı söylentileri de ayyuka çıkmış durumda.

        İşte bu tabloya baktığımızda şu günlerde şampiyonluğun keyfini çıkartması gereken Galatasaray'ı bir sorunlar yumağının beklediğini söylemek sanırım yanlış bir tahmin olmaz. Öyle sanıyorum ki, bu kongre Galatasaray'a huzur değil yeni sıkıntılar getirecektir. Önümüzdeki dönem liseli-lisesiz çekişmesinin doruk yapacağı, küskünlerin kaynayan kazanın altına odun atmaktan kaçınmayacağı ve tek adam yönetiminin getirdiği sorunları sıkça tartışacağı bir Galatasaray izleyeceğiz. Tüm bunların da dünya kulübü olmak hedefinde olan Galatasaray'a zarar vereceğini söyleyebiliriz. Tekere sokulan bu çomak, günümüzün moda deyimi olan kurumsallaşmaya da sokulan çomak olacaktır diye düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Bekleyelim ve görelim.

        Feda mı veda mı olmalı?

        Biz sporumuzda istikrar dedikçe, nedense karşımızda hep tam tersini görüyoruz. Spor yönetiminin uzun soluklu, planlı ve programlı bir yapı içinde olması gerektiği hemen herkesçe bilinen ve kabul edilen bir gerçek. Ama gelin görün ki, bizde durum tam tersi. Galatasaray'da yaşananları ve çekincelerimizi yukarıda anlattık. Beşiktaş'ta da durum açıkçası pek farklı görünmüyor. Yıldırım Demirören'den görevi devraldıktan sonra özellikle mali yapıda önemli adımlar atan Fikret Orman yönetimini de devirmek için harekete geçildiğini görüyoruz. Orman yönetimi ilk yılında bazı hatalar yapmış olabilir. Örneğin Samet Aybaba ile yolların ayrılması gibi... Siz hem istikrardan söz edeceksiniz, hem de kısıtlı kadrosu ile takımı üçüncü yapmış, gerçek bir Beşiktaşlı ile pek de hoş olmayan bir biçimde vedalaşacaksınız. Bu bana göre pek doğru değil. Ama ne olursa olsun yönetimlerin bu kadar kısa süre içinde değiştirilmesi, tam sorunlara vakıf olup, yeni düzenlemeler yaparken gönderilmeye çalışılması yeni sıkıntıların ve belirsizliklerin ortaya çıkması demek değil mi? Bence fedaların sonu veda olmamalı. Elbette herkes sevdiği aşkla bağlandığı kulübüne hizmet etmek ister. Ancak hizmet için görev yapanlara gerekli süreyi de tanımak işin en doğru tarafıdır.

        Bu kavga yorar

        Trabzon yeni başkanını seçti. Hayırlı uğurlu olsun. İbrahim Hacıosmanoğlu, uzun süreler yönetimlerde yer almış, fikirlerini cesurca söyleyen biri olarak bilinir ve tanınır. Ancak bir çok Trabzonsporlu gibi aşırı heyecanlı ve duygusal olduğu da bir gerçek. Daha ilk günden verdiği demeçlere ve alelacele uygulamaya koyduğu işlere bakarsak, Trabzonspor'u zorlu bir sürecin beklediğini söylemek sanırım yanlış olmaz. Başkanlar elbette kulüplerinin hakları arayacak ve savunacaklar ama bunu öfke ile değil akılla yapmak çok daha mantıklı olur diye düşünenlerdenim. İlk günden yola kavga ile çıkıp, her tarafa savaş açarsanız; bu kavga hem sizi yorar hem Trabzon'u. Acele ile karar vermek yerine biraz daha sakin olup, Trabzonspor'un sahip olduğu değerlere yeniden ulaşmak için çalışmak inanın kavga etmekten çok daha değerlidir.

        Diğer Yazılar