Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu hafta tavsiyem yok, bunun yerine sözü Neil Gaiman ve Ursula K. Le Guin’e bırakıyorum. Bazı yazarların onca şan şöhrete rağmen hâlâ kitapları ilk keşfettikleri günlerdeki okur saflıklarını korumaları sizce de çok güzel değil mi?

        İki yazar. Ama kendilerini öncelikle birer kitap kurdu olarak tarif ediyorlar. Bu yazarlardan biri, “Amerikan Tanrıları”, “Yokyer”, “Coraline”, “Sandman” ve son olarak “Kırılgan Şeyler”le tanıdığımız Neil Gaiman.... Yaşlandığı için eskisi kadar kitap okuyamadığından yakınan Gaiman bu konuda bayağı dertliymiş. Tavsiye üzerine bir okuma gözlüğü edinmiş ve sorun mucize bir hızla çözülmüş. “Benim için atomun parçalanması kadar büyük bir keşif oldu” diyor. “Okumaya vaktim yok” ya da “Çok yorgunum” diyerek mırın kırın eden gençlere duyurulur... İkinci yazar, “Mülksüzler”, “Yerdeniz Büyücüsü”, “Aya Tırmanmak”, “Lavinia” ve “Dünyaya Orman Denir” adlı kitapların şahane yaratıcısı Ursula K. Le Guin... Onun okuma gözlüğü kullanıp kullanmadığını bilmiyorum ama aşağıdaki röportajıyla kitap kulüplerine karşı önyargılarımı yerle bir ettiği kesin. Meğer o da amatör bir kitap kulübüne üyeymiş ve her hafta hevesli okurlarla buluşuyormuş.

        Bu hafta neil Gaiman ve Ursula k. le Guin’le okuyoruz

        Bu hafta ne okusak?

        Neil Gaiman ‘Okuduğum hiçbir kitaptan boşanmadım’

        -Ne zaman ve nerede okumayı seversiniz? Ne zaman, nerede olursa. Daha az roman okuyabiliyorum diye bir parça endişeleniyordum, neyse ki okuma gözlüğü denen şeyin benim gibi ihtiyarlar için bu işi nasıl da kolaylaştırdığını fark ettim. Sanırım benim için bu, atomun parçalanması kadar büyük bir keşif oldu.

        -Son okuduğunuz büyük roman hangisiydi?

        Gene Wolfe’un “The Sorcerer’s House”u muazzamdı. Ne kışkırtıcı bir roman o! Sürekli büyüyen bir ev hakkında zekâ dolu bir masal. Tarot destesindeki Büyük Arkana kartları gibi birbirinden önemli bölümleri var. Mary M. Talbot ve Bryan Talbot’un yazıp resimlediği “Dotter of Her Father’s Eyes” da nefis. Bryan çiftine 40 yıldır hayranım. (Aman yarabbim, yaşım çıkıyor ortaya.) Biyografiyle otobiyografi karışımı, bilgece yazılmış eşsiz bir kitap. Hem James Joyce’un kızı Lucia’nın hayatını anlatıyor hem de Mary Talbot’un babasının çok önemli bir Joyce araştırmacısı olduğunu düşünürsek epeyce otobiyografi içeriyor.

        -Okur olarak utandırıcı zevkleriniz?

        Utandırıcı zevkim, Harry Stephen Keeler. Amerika’nın bugüne kadar yarattığı en büyük kötü yazar. Ya da en kötü büyük yazar. “Yürüyen Kurukafa Bilmecesi” ya da “Takma Bacaklar Davası” gibi kitaplar yazan adam sevilmez mi! New York’taki Mysterious Bookshop’un sahibi Otto Penzler, “Keeler’a kötü yazar diyemezsin” itirazıyla bana kızıyor ve “Dans Eden Soytarının İskeleti” gibi Keeler romanları aldığımda parasını muhakkak istiyor.

        Hangi kitabı okurken yazar olmayı istediğinizi fark ettiniz?

        Tek bir kitap gelmiyor aklıma. Okuduğum kitapları birinin yazdığını fark etmemi sağlayan ilk yazar C.S. Lewis’ti. Küçüktüm, “Yazar olduğumda ben de araya girip okurla konuşacağım ve dipnotlar verecek, italikler kullanacağım. Acaba italik nasıl yapılır?” diye düşünmüştüm. Bugün bir çocuğa fontların nasıl oluştuğunu ve yazıların nasıl italik hale getirildiğini anlatmak kolay, bilgisayarlar yazının sihrini kısmen yok etti. Ama eskiden fontlar elle yapılırdı. Gazetecilik yıllarımda redaktörlerin düzeltme yaparken kullandığı kısaltmaları da öğrenmiştim. “Mary Poppins”in yaratıcısı P. L. Travers’ı okuyunca onun gibi ezelden beri varmış gibi duran ve gerçek saydığımız şeylerden daha gerçek şeyler anlatan kitaplar yazmak istemiştim. Sevdiğim yazarların ortak noktaları yazarlığı eğlenceli göstermeleri. Resim yaparken boya kutusunu deviren, gene de kararlılıkla devam eden bir çocuğun enerjisiyle yazan G. K. Chesterton, mitoloji ve sihri bilimkurguda kullanan Roger Zelazny... Harlan Ellison ve Michael Moorcock. Biraz cesaretimi kırsa da Ursula K. Le Guin ve sadece tek bir kitap (“Lud in-the-Mist”) yazmasına rağmen Hope Mirrlees. Şahane bir kitap yazmışsanız başka kitap yazmayabilirsiniz.

        ABD Başkanı’na tek bir kitap önerecek olursanız, bu ne olurdu?

        Benim kitaplarımdan biri elbette. Bir basın toplantısında onu çok zorlayan ve cevaplamamayı tercih edeceği bir soruyla muhatap olduğunda. Şöyle diyebilir mesela: “Ekonomi? Savaş? Wall Street? Ah, boşverin... Geçen gün Neil Gaiman’ın muhteşem romanını okudum. Aranızda ‘Amerikan Tanrıları’nı okuyan var mı? Allah aşkına, orada tam olarak ne oluyor?” Unutmayın, Kennedy, James Bond sevgisini öyle sık dile getirmişti ki, serinin doğal PR’cısı haline gelmişti.

        -Sizi güldüren bir kitabı mı tercih edersiniz, ağlatan bir kitabı mı? Ya da size bir şey öğreten kitabı mı, zihninizi meşgul eden kitabı mı?

        Evet.

        -Bu nasıl cevap?

        İlle bir tercih yapmak zorunda mıyım? Hepsini birden seçemez miyim? Ağlatan, güldüren, eğiten, kafa karıştıran kitapları... Daha da iyisi bunların iç içe geçip birbirine karşı çalıştığı kitapları.

        -Sizi hayal kırıklığına uğratan kitap oldu mu?

        Yok. Artık birbirimize uygun olmadığımızı fark ederek ayrılmayı seçtiğim bir kitap olmadı. Yani okuduğum hiçbir kitaptan boşanmadım. Ama okumayacağımı hissettiğim için görmekten vazgeçtiğim, sonra yeniden görünce kendimi kollarına attığım kitaplar çok oldu. Şaka bir yana, yarım bıraktığım ilk kitabı hatırlıyorum. 17 yaşımdaydım. Başladığım her kitabı bitirmek zorunda olmadığımı fark etmek benim için özgürleştiriciydi. Anlayacağınız, başlamışsam sonunu görürüm. Yani en azından Arthur C. Clarke Ödülleri’nin jürisine katılana kadar öyleydi. İlk yıl İngiltere’de basılmış her bilimkurgu romanını okudum ama ikinci yıl sıkılınca elimdeki kitabı zevkle öteye fırlattım.

        -Sonra?

        Eh, kalkıp kitabı düştüğü yerden aldım. Bir vahşi gibi davranamazdım, değil mi?

        -Hangi yazarla tanışmak isterdiniz?

        Gençken R. A. Lafferty’e mektup yazardım. O da üşenmeden cevaplıyordu. Tuhaf bir yazardı, benim gibi başka sevenleri var mı bilmiyorum. Fakat onunla hiç tanışmadık. Son kez Alzheimer tanısı konduğunda yazmıştım. Mektubumu okudu mu, okumuşsa bile anladı mı, haberim yok. Çok kısa bir süre sonra da öldü zaten.

        Ursula k. le Guin ‘Bu yaşımda, yapmadığım hiçbir şey beni utandıramaz’

        -Gelmiş geçmiş en favori romancınız hangisi?

        Favori romancım elimdeki kitaba göre değişiyor. Jane Austen okurken, Austen oluyor; Lev Tolstoy’a geçtiğimde Tolstoy... Elimde şu ünlü çocuk romanı “Siyah İnci” varsa, Anna Sewell; “Mağara” varsa, Saramago...

        -Günümüzün en iyi romancıları, eleştirmenleri, gazetecileri, şairleri kimler?

        Bu soruyu hiç sevmiyorum, çünkü edebiyatı bir yarış gibi algılamamıza yol açıyor. Şuna karşı bu, ona karşı şu... Yok, hayır, ben almayayım. Elbette kendime göre tercihlerim, favorilerim var ama onları listelemeye kalkışmıyordum.

        -Okumayı sevdiğiniz yahut titizlikle uzak durduğunuz türler hangileri?

        Çoğunlukla roman okuyorum, tür ayırt etmeden. Bir de şiir... Ve her tür kurgu dışı eser, özellikle biyografiler, bilimsel eserler ve tarih kitapları... Kızılderilililer hakkında yazılanlar ya da Darwin üzerine okumayı da seviyorum. Ah, bana herhangi bir kitap verin, yeterince ilginçse sonuna kadar okurum. Uzak durduklarım? Hmmm, şehirli orta sınıftan insanların hayatlarında ters giden olayları okumayı sevmiyorum. Eh, bu durumda yeni roman bulmak da zor oluyor tabii. (Gülüyor.)

        -Fantastik edebiyatın en iyileri?

        Aman yarabbim, işte gene berbat sorular. Brrr! En sevdiğim romanları söyleyeyim bari. Yeni başlayanlar için: “Alice Harikalar Diyarında”, “Orman Kitabı”, “Gormenghast” üçlemesi, “Yüzüklerin Efendisi ve T. H. White imzalı “The Sword in the Stone”...

        -Favori bilimkurgu romanlarınız?

        Philip K. Dick’in “The Man in the High Castle”ı, Arnason’un “Ring of Swords”u, McIntyre’ın “Dreamsnake”i... Miéville’in “Embassytown”ı...

        -Kütüphanenizde bizi şaşırtacak ne var?

        Bilmem ki! Patrick O’Brian’ın “Aubrey-Maturin” romanlarını görmek size şoke eder miydi? n Bir kitap kulübüne üye olsanız... Ama üyeyim zaten. Bizim kulüp, yeni ya da eski her tür romanı okuyup onlar üzerine konuşmayı seven bir grup zeki insandan oluşuyor. Kitaplarımı okudukları ay beni davet etmişlerdi. Tartışmalarını dinledikten sonra ben de gruba katılmak istedim.

        Çocukken nasıl bir okurdunuz?

        Elime ne geçerse okurdum, hiç durmamacasına... Evimiz kitaplarla, oturduğumuz kasaba kütüphanelerle doluydu. Mutluluktan ölebilirdim!

        Okumaya zorlandığınız kitaplar oldu mu? 1970’lerin feminist kitaplarını hiç okuyamadım ama açıkçası kimse de beni buna zorlamadı.

        Sizi siz yapan kitap var mı?

        Bu soruyu cevaplamayı reddediyorum.

        ABD Başkanı’na okuması için ne önerirdiniz?

        Beyaz Saray’ın kargaşasından biraz olsun uzaklaşsın diye, Jane Austen’dan “Mansfield Park”.

        Bir yemek daveti veriyorsunuz... Hangi üç yazarı çağırırsınız?

        Sadece Grace Paley ile Bob Nichol’ı çağıramaz mıyım?

        Sizi düş kırıklığına uğratan, aşırı övülmüş veya çok çok kötü kitaplar hangileri?

        Yarıda bıraktıklarınız... Ohooo, öyle çok kitabı yarım bırakıyorum ki. Her gün bir sürü şey yolluyorlar, çoğunlukla da editör içine bir not iliştirmiş oluyor; “Falanca yazar bu kitapla kurmacayı yeniden icat etti” ya da “Daha önce yazılmış bütün kitapları unutun, hepsi bunun gölgesinde kalacak” gibisinden şeyler... Böyle notlar beklentilerimi yükseltiyor ve bir şans veriyorum ama çoğunu bitiremiyorum bile. İtiraf edeyim, bazen de aradan Kij Johnson ya da Helen Phillips gibi bir yazar çıkıyor ve hayat benim için bir anda güzelleşiyor.

        Kendi kitaplarınızdan favoriniz hangisi?

        En sevdiğim yok ama bazılarının bir parça ihmal edildiğini düşündüğüm için onlara daha şefkatle yaklaşıyorum. “Sesler” ve Lavinia” onlardan.

        Tekrar tekrar okumaktan bıkmadığınız kitaplar hangileri?

        İnsafsızca göz ardı ettiğimiz şiir kitapları. Başlangıç için Housman, Shelley, Yeats, Hardy, Brontë, Rilke...

        Okumadınız diye utandığınız kitap var mı?

        Benim yaşımda, yapmadığım hiçbir şey beni utandıramaz. Belki sadece eskiden, çok uzun zaman önce yaptığım şeylerden bazılarından utanabilirim.

        Diğer Yazılar