Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türköne'nin ‘Apo Türkbükü'ne sürülsün' önerisi tartışılıyor

        Demokratik açılım sürecinde sık sık görüşüne başvurulan isimlerden Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne, tartışma yaratan yeni önerisiyle bir kez daha gündemde. Akşam Gazetesi'nden Şenay Yıldız'ın sorularını yanıtlayan Türköne, Osmanlı'nın isyanları bastırmak için ele başıları affedip, paşalık rütbesi vererek maaşa bağladığını anımsatarak 'Osmanlı gibi büyük düşünülmesini öneriyorum. Yani Apo'ya paşa rütbesi verilebilir. Osmanlı mantığıyla yaklaşırsanız, Bodrum Türkbükü'ne gönderilmesini öneriyorum' dedi. Osmanlı döneminde böyle bir uygulama gerçekten var mıydı? Abdullah Öcalan Osmanlı döneminde olsa, ‘Paşa' rütbesi verilip maaşa mı bağlanırdı? Böyle bir uygulama günümüz koşullarında çözüm olur mu? Öcalan Türkbükü'ne sürülsün önerisi mantıklı mı? Farklı görüşler şöyle...

        GÜLİN YILDIRIMKAYA

        gulinyildirimkaya@haberturk.com

        Osmanlı zamanında olsa Öcalan Paşa yapılır, maaşa bağlanırdı

        Zaman Gazetesi Yazarı Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne'nin Şenay Yıldız'a verdiği röportajdan...

        Af kişiye özel olmaz. Meclis'ten 'Abdullah Öcalan isimli kişi bu affın dışında kalsın' diye bir af çıkaramazsınız. Türkiye bu açılım ile kendisini perişan eden sorunu çözecekse, Abdullah Öcalan'ın gözlem altında tutulması, zorunlu ikamet gibi yöntemler düşünülebilir. Bu, bir isyan bastırma yöntemi eğer devlet açısından bakarsak. Devlet isyan bastırıyor. Bunun için devlet isyanın elebaşılarını affeder. Osmanlı çok isyan bastırmış bir devlettir. İsyanı bastırırken isyanı başlatanı affeder, çok uzak bir vilayete atar, sonra da maaş bağlar ona. Bir de ayrıca paşa rütbesi verir. Bunlara da 'başıbozuk paşası' derler. Osmanlı'da 3 tür paşa vardır: Askeriye paşası, mülkiye paşası, başıbozuk paşası. Yani Apo'ya paşa rütbesi verilebilir Osmanlı mantığıyla yaklaşırsanız. - Bir örnek var mı Osmanlı tarihinden verebileceğiniz? Tezakir'in 4'üncü bölümünde 1860'lı yıllarda Ahmet Cevdet Paşa'nın Kozandağı isyanını bastırmaya gidişi anlatılır. İsyanı aşiret reisleri ve halkın önde gelenleri ile oturup konuşup, isyancılarla uzlaşınca, asilerin başındakilere paşalık rütbesi verip, Edirne'ye mecburi ikamete gönderiyor. Çukurova'dan Edirne'ye sürülüyor yani. Sonra da maaşa bağlanıyor. - Abdullah Öcalan'ı nereye süreceğiz peki bu senaryoda? Osmanlı gibi büyük düşünülmesini öneriyorum. Bana kalırsa, Bodrum'a, Bodrum Türkbükü'ne gönderilmesini öneriyorum. Cevdet Paşa olsa, öyle yapardı diyelim.

        Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu

        Eski Türk Tarih Kurumu Başkanı

        Osmanlı'da böyle bir şey yok, Apo'yu affetirmek için başka yol bulsunlar

        Sayın Türköne yanlış bilgiyle yanlış bir değerlendirmede bulunmuştur. Osmanlı Devleti'nde yapılan uygulama çok farklıydı. Osmanlı, direkt olarak kendisine silah çeken, devlete baş kaldıran kişileri kesinlikle affetmiyordu. Kendi aralarında çatışan kişileri belli yerlerde görevlendirerek onore ediyor ve başına iş açmasını engelliyor, kendine bağlıyordu. Yani bu tür bir örnek söz konusu bile olamaz. Apo'yu affettirmek gibi bir niyetleri varsa başka bir yol bulsunlar.

        Prof. Dr. Mehmet Saray

        Eski Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı

        Bir Profesör olarak Türköne ile aynı titri taşımaktan utanıyorum

        İnsanlar araştırma yapmadığı, soruşturmadığı halde böyle konuşmalar yaparsa hiçbir yere varamayız. Ben bir profesör olarak profesör sıfatı almış böyle insanlardan, aynı titri taşıyor olmaktan utanıyorum. Ben bu konudaki raporlarımı ve araştırmalarımı Sayın Başbakan'a ve sayın Genelkurmay Başkanı'na sundum. Bu tür saçma açıklamalar hakkında yorum yapmaktan kaçınıyorum.

        Doç. Dr. Erhan Afyoncu

        Siyasi amaçlı hiçbir suçluya paşa rütbesi verilmemiştir

        Birincisi, bilip bilmeden konuşmamak lazım. Tarih ciddi bir alandır. Osmanlığı İmparatorluğu eşkıyalara karşı iki yöntem izliyor. Bir, zorla bastırıyor, bu Kuyucu Murat Paşa metodudur. Kuyucu Murat Paşa suçlu-suçsuz gerektiğinde öldürüyordu. İkincisi de gücünü fazla harcamamak için dağa çıkmış eşkıyaları Osmanlı devlet kadroları içine alıyor, bir kısmını paşa bir kısmını daha alt düzeyli görevli yapıp sınırlara gönderiyor, sınırlarda savaştırıyor, onların da çoğu şehit oluyor bu sefer. Buradaki en önemli nokta şu, Osmanlı bunu düz eşkıyaya karşı yapıyor. Adamın amacı belli bir para veya mevki elde edebilmek. Siyasi amaçlı suçlularda Osmanlı imparatorluğu affedip paşa yapmamıştır. Ben size üç tane örnek vereceğim. 1606'da Canpolatoğlu Ali, Suriye'de ayrılıkçı bir hareket başlatmıştır, sonunda öldürülmüştür. 1618'de Maanoğlu Fahrettin Lübnan'da ayrılıkçı bir hareket başlatmıştır, Avrupa'dan destek almıştır sonunda öldürülmüştür. 1819'da Abdullah İbni Suud, Suudi Arabistan'da ayrı bir devlet kurmaya kalkmıştır. Sonunda yakalanıp getirilmiştir, İstanbul'da idam edilip parçalanmıştır. İstanbul siyasi bir amaç güden hiçbir suçluyu affetmez. Ayrılıkçı ve bölücü suçlara çok ağır cezalara çarptırır Osmanlı. Yani tam tersi olur, affedilmenin dışında normal ölümün dışında da ağır cezalara çaptırır Osmanlı. Bunun çok ağır örnekleri var, resimleri de var, minyatürleri de var. Başka bir örnek vereyim: Tepedelenli Ali Paşa. Tepedelenli Ali Paşa'ya daha önce devlet göz yumarken 2. Mahmut döneminde, iş siyasi bir manaya gidip farklı bir alana kaydığı zaman Tepedelenli Ali Paşa'yı öldürerek kafasını İstanbul'da bütün yabancı elçilere, halka seyrettirdi. Burada dediğim gibi önemli olan şudur, düz eşkıyalıkla siyasi amaçlı eşkıyalığı ayırt etmek. Ama normal eşkıya, adam dağa çıkmış, nedir işsiz kalmış askerler, 16. yüzyılda Celali adıyla dağa çıkıyorlar. Bunların isyan etme sebepleri ordudan atılmışlar, adam asker olduğu için farklı, başka yapacak hiçbir şeyi yok, ne yapacak bu adam? Devlet bunun üzerine tekrar orduya alıyor bunları, bir kısmına başındakilere çok üst düzey rütbe veriyor ve Osmanlı ordusu içinde istihdam ediyor, paşalık veriyor ve maaşa bağlıyor. Ama dediğim gibi ayrılıkçı harekete dönüştüğü zaman orada çok sert hareket ediyor.

        Ümit Fırat

        Yazar

        ‘Paşa' işin esprisi ama kademeli genel af gerçekten gerekli

        Öcalan'ı başıbozuk paşa olarak kabul etmek tabii ki işin esprisi ama neticede şu var: Hiçbir militan ben aftan yararlanmak istiyorum demez, ancak yöneticileri ile birlikte yararlanacaklarsa dahil olurlar. Siyasi ve toplumsal iradeyi bu şekilde kademeli bir affa ikna etmek, bunu konuşmak lazım. Birden hepsini salmak göze alınacak iş değil. Bu affın örgüt bakımından büyük yararı olur ve silahlı mücadelenin de artık sona ereceği anlayışını giderek yerleştirir. Bu sayede silahlı mücadeleye karışmış olanlar için de geçerli olacak genel bir afla bu dosyayı kapatmak mümkün olabilir.

        Prof. Dr. Doğu ERGİL

        Ankara Üni. Siy. Bilg. Fak. Öğr. Üy.

        Öcalan Diyarbakır'da bir çiftliğe götürülsün ama dışarı çıkamasın

        Öcalan'ı muhatap mı alacağız deniyor. Zaten kaldığı cezaevinde askerlerle görüşüyor. Adamın fikirleri belli, o fikirleri gerçekten bir barış için kullanırsınız. Bunu Öcalan'ı masanın karşı ucuna oturtmak gibi sembolik bir şekilde yapmazsınız. Her şey çok sansasyonel ifade ediliyor. Örgütün büyük çoğunluğu ciddi reformlarla silah bırakmaya razı olduktan sonra Öcalan'ın tutukluluk hali devam eder ama alırsınız onu Diyarbakır'a götürürsünüz. Orada ona çiftlik hediye edecek binlerce Kürt var, oraya gönderirsiniz oradan dışarı çıkamaz. İlla ki sokağa salmak değil ama bir temas, hareket özgürlüğü sağlanabilir. Serbest bırakılmasın diyenleri de bu arada tatmin etmiş olursunuz. Osmanlı'da isyancılar dağa çıkarlardı, arkasındaki birlikler onu tepelemeyezlerse hükümet itibar kaybediyor demektir. Bu durumda "Gel sana buranın yönetimini verelim, subaşı, vali yapalım" der ve oradaki haydutluğun giderilmesi için onu sorumlu tutar, o kişi devlet memuru olur. Bir hatası olunca da başını keser ama kontrol edemezse devlete karşı güç olur. Bu yapılabilir mi Türkiye de? Akıllı bir yönetim tabii ki yapar. Einstein "Bir sorunu yaratan zihniyetle o sorun çözülmez" der. Bu sorunu üreten zihinle çözüm mümkün değil, farklı bir mantık uygulayacağız. Çözümün mantığı da karşındakini artık düşman değil, çözüm için potansiyel bir ortak olarak görmektir.

        Diğer Yazılar