Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Köprü, otoyol ve tünellerden geçiş fiyatları ihale şartnamesinde ekseriyetle dolar olarak tespit edildiğinden, yılda bir kez şartnamede belirtilen tarihteki döviz kuruna göre düzenleme yapılıyor. Artık adını siz koyun; zam, indirim, bindirim, düzenleme, ayarlama her neyse...

        Bloomberg HT’de Osmangazi Köprüsü'nde geçen yıl 71.75 TL olan otomobil geçiş ücretinin 103.05 TL'ye çıkarılmasının zam olmadığını, hatta düzenleme bile denilemeyeceğini ihale şartnamesini dikkate alarak söyledim, fakat tuhaf yorumların muhatabı oldum. Zam veya düzenleme denebilmesi için konunun bir dayanağı olması gerekir.

        Hali hazırda Osmangazi’de, bir otomobil geçişinin yaklaşık 40 dolar yani 210 TL seviyesinde olması gerekiyor. Ancak Ulaştırma Bakanlığı, köprüden geçişleri artırmak için geçen yıl %50 indirime giderek 20 dolara tekabül eden 71 TL geçiş fiyatını açıkladı. Yeni yılda da aynı oranda indirimli fiyata, diğer bir ifadeyle olması gereken rakamın yarısına, 103 TL’ye köprüden geçilecek. Evet, adını siz koyun indirim mi, zam mı?

        Şimdi bu işe nereden bakılması gerekir? Geçen yılın 71 TL rakamı az, bu senenin olması gereken fiyatı 210 TL de vatandaşa çok geliyor. Orta yol olarak %50 indirimle, 20 dolar (103 TL) rakamıyla devam ediliyor. Artış veya düzenlemede döviz kurundan kaynaklanıyor. Ulaştırma Bakanlığı ve Otoyol AŞ yetkilileri her sene 2 Ocak’ta döviz düzenlemesini yapmaya devam edecekler. 2 Ocak 2018’de 1 dolar 3,77 TL olarak, 2 Ocak 2019’da ise 5,27 TL olarak işlem görmüş. Hesap ortada. Belki gelecek yılda rakamlar daha da aşağı düşer!

        Garanti edilen 40, geçen 25 bin araç

        Osmangazi Köprüsü’nde garanti edilen günlük 40 bin adetlik geçişe, 40 dolarla ulaşılması çok zor. Kişi başı milli gelirimiz ne zaman 20 bin dolar olursa, işte o zaman bu garanti rakamı karşılanabilir. İstanbul-İzmir arasını kapsayan ve 4 kısımdan oluşan projede tam olarak bitmemesi de köprüden geçişleri etkiliyor.

        Ve en önemli husus ise bu projenin ihale şartnamesini hazırlayan kamu tarafının hatalarında gizli. Hangi akılla köprüden geçiş ücretini başlangıç için 35 dolar, sonra eskalasyonlarla artışını öngörmüşler, anlamak mümkün değil. Mesela çok sonraları ihale edilen Çanakkale Köprüsü’nde bir otomobilin geçiş rakamı 15 Euro. Osmangazi’nin yarısı. Bir akıllanma söz konusu, ama hatayı telafi etmiyor. Bakalım kamu bu işi nasıl düzeltecek?

        Osmangazi Köprüsü Günlük Geçiş Rakamları

        12 bin araç 2016

        21 bin araç 2017

        25 bin araç 2018

        Öte yandan şu veya bu sebepten köprüden hiç araç geçmese dahi müteahhit firmaya devlet 40 bin adet geçişin bedelini ödemek zorunda. Çünkü şu an köprüyü işleten Otoyol AŞ, Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle Gebze-Orhangazi-İzmir (İzmit Körfez Geçişi ve Bağlantı Yolları Dahil) Otoyolu Projesi’ni üstlendi. İhalede belirtilen garanti şartlarına göre yerli ve yabancı bankalardan kredi arayışına girdi. Epeyce zorlandı, ama netice kredi bulundu. Finansmanın geri ödemesi de işte o garanti rakamlarıyla gerçekleşecek.

        4 kısımdan oluşan projeyi adım adım tamamlayan şirket, Ekim’de tüm etapları bitirmeyi hedefliyor. İşin ilginç yani Osmangazi hariç, projenin diğer etaplarında garanti edilen geçiş rakamlarının üzerine çıkılmış durumda. Ya da otoyol tarafında garanti rakamları düşük tutulmuş da denebilir. Projenin otoyol kısmında, garanti edilen araç sayısı ve otoyol geçiş ücretlerinin hesaplandığı, km başına 5 cent ayrıntısı önemli. Geçen yıl 5.5 TL olan Altınova- Orhangazi arası 11.5 TL, 7.40 TL olan Gemlik- Bursa arası 15.65 TL olmasının sebebi de döviz kuru düzenlemesi. Hesabı siz yapın; Kullanacağınız otoyol mesela Gebze-Bursa arası 35 km ise 5 cent ile çarpın, ödeyeceğiniz rakamı bulun. Yani 1,75 dolar, eşittir yaklaşık 16 TL.

        Etaplar için garanti edilen araç;

        Gebze-Orhangazi (Osmangazi Köprüsü dahil): 40 bin

        Orhangazi-Bursa: 35 bin (garanti rakamı aşıldı.)

        Bursa-Balıkesir: 17 bin

        Balıkesir-İzmir: 23 bin

        İhalesi 9 Nisan 2009 tarihinde yapıldı. Nurol-Özaltın-Makyol-Astaldi-Yüksel-Göçay Grubu da 22 yıl 4 aylık yapım ve işletme teklifiyle ihaleyi kazandığında ihale şartnamesini okumayanlar, gündeme getirmeyenler, geçiş ücretlerini o tarihte sorgulamayanlar, kredi arama aşamasın yaşanan zorluklar esnasında uyuyanların, şimdi gözlerinin çapağını silip, “Bu geçiş rakamları çok yüksek” deme hakları olabilir mi?

        Ben başından beri takip ettiğim, zaman zaman eleştirdiğim proje hakkındaki bilgileri paylaştım. Yorum size kalmış...

        XXXX

        Poşet yasağını ihlal edenler de affedilecek mi?

        Mecliste kabul edilen düzenlemeyle marketlerde plastik poşetleri paralı hale getiren uygulama yeni yılla birlikte yürürlüğü girdi. Güzel de oldu. Ama bizde bol yasa çıkar, kimse uymaz, denetleyen de olmaz. Bu sebeple poşet mevzusunu güzel bir yasal düzenleme olarak görüp, sevinmek için şimdilik erken.

        Esnafımız, ticaret erbabımız, vatandaşımız ve onların itici gücü kamu otoritelerimiz, poşet konusunda hangi tür gelişmeleri sergileyecekler sabredip, göreceğiz! Uygulamayı ihlal edenler için af, uyumu sorunları için de poşet yasasına erteleme talep edenler mutlaka olacaktır.

        Çünkü, doğru, dürüst, ahlaklı, vergisini zamanında ödeyen, yasalara uyan TC vatandaşlarının belli aralıklarda vicdanın sızlatılması şarttır. Bir bahane olması lazımdır. İmar barışı, vergi barışı, köprü affı oluyorsa, poşet ihaleli için de barış, af neden olmasın?

        Plastik poşetten daha önemlisi her açıdan plastiğin bizatihi kendisidir. Poşet uygulamasının altından kalkamayanlar topyekun plastiği suçlamaya başlarsa, ‘af, barış, acaba’ gibi ifadeleri konu başka yere de sapabilir.

        Çünkü her yerde plastik tüketimi söz konusu. Marketlerde plastiğin olmadığı bir ürün yok. Dolayısıyla müşterinin satın aldığı plastik ambalajlı ürünlerini koyacağı poşetle iş bitmiyor. Tüketimin tek bir noktası için değil, üretim tarafında da daha az plastik kullanımını sağlayacak ve tüm plastiklerin geri dönüşümünü de içine alacak düzenlemelere, yasalara ihtiyaç var. Atık oluşumunun azaltılması, ortaya çıkan atıkların da doğru değerlendirilmesi için çeşitli ülkelerde uygulanan modeller referans olabilir.

        Plastik için strateji geliştirilmesi, kullanımı, geri dönüşümü, ve çevreyi kirletmeden bertaraf edilmesi gibi hususlar yabana atılmamalı. Ancak Taşınabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derneği’nin pil toplama işi gibi de olmamalı.

        Türkiye’de her türlü çöpü toplama açısından belediyelerin yetersizliği, beceriksizliği ortada. Nitelikli çöpler; plastik, pil, cam, elektronik eşya da durum daha vahim. Çöp mevzusunda belediyelerin vizyonsuzluğuna çare olacak önemli bir girişimi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan başlattı ve bir yıl içinde de konuyu gündemde tuttu. Emine Hanımın girişimi çok değerli ve önemli. Zira başka türlü bu işe sahip çıkacak kimse olmayacak gibi görünüyor.

        Yaklaşık 2 yıl önce denizlerimizdeki kirliliği, kıyı kanunu ihlallerini uzun boylu yazmama rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ilgisine mazhar olamamıştım. Bu sebeple çevreye duyarlı olmakla kalmayıp eylem geliştiren, yol gösteren, konferans veren, vizyon koyan Emine Hanımın girişimi değerli. Ne kadar kıymetli bir girişim olduğunu anlamak için biraz zamana ihtiyacımız var, o kadar.

        Mesela İsveç’te evlerden toplanan çöplerin % 99’unun ısınma ve elektrik üretiminde kullanılmak üzere geri dönüştürüldüğü şehirler var. Uç bir örnek, ama var. Ülkemizde neden olmasın? Evet, çöp meselesinde biraz değil, epeyce geç kaldık. Öyle sanıyorum bu mahalli seçimlerde çöp mevzusu başkan adaylarının gündeminde olacak. İstanbul’da Nurettin Sözen dönemindeki çöp dağlarını sonraki yıllar bir daha yaşamadık, ama çöpleri aynı torbada toplayıp, bertaraf etmekten de ileri götüremedik.

        İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin en önemli çevre ve enerji yatırımlarından biri olan katı atık yakma ve enerji üretim tesisi önemli bir adım, fakat çöpü doğru toplama, ekonomiye en verimli şekilde kazandırmak için fazla artısı yok.

        Gelişmiş ülkeleri bırakın, gelişmekte olanlarda bile artık çöp kaynağında, ayrıştırılıyor. Doğru toplama, iyi değerlendirme ve geri kazanmada ciddi mesafeler kat edilmiş, en önemli gelir kalemleri arasına da çöp yerleşmiş durumda. Biz de ise çöp halen daha bir problem ve gider kalemi olarak görülüyor. Evlerde, işyerlerinde ayrıştırılıp, toplama noktalarına koyulan çöpleri bile belediyeler, gerekli düzenlemeleri yapmadıkları için aynı torbaya, aynı araca koyup ayrıştırılmaz hale getiriyor.

        Atık sorunu ve çöplerin doğru toplanması gibi hususlarda Emine Hamımın 'Sıfır Atık' projesi, belediyelerin zorla da olsa gözünü açacaktır. Geri kazanıma odaklanarak, “kullan, at kültürünün” taşeronu olmaktan kendilerini kurtarabilirler.

        XXXX

        Bisikletlere belediyeler neden yol versin?

        Bisiklet yolları da artık imar planlarına dahil edilmiş, hatırlatayım. Ancak bizdeki belediyecilik kafasıyla bisiklet yolları iç edilir. En başta belediyeler bu yasayı ihlal eder. Çünkü garip şekilde belediyeler, kurallara uyanları değil, uymayanları daha çok seviyor, hatta kanun, kaide, imar planı tanımayanlara da destek oluyorlar. Ben bu durumu Başakşehir’e bağlı Bahçeşehir’de canlı canlı yaşıyorum.

        Belediyelerin çevreye, doğaya, hayvana ve insana yönelik uzun vadeli, sürdürülebilir politikaları olmadığından, kısa sürede getirisi olan stratejik işlere odaklanıyorlar. Mesela bisiklet yolunu ele alalım. Taktik şöyle; Müteahhit veya ilgili “x” şahsı, belediyeye bisiklet yolunu katledeceğini söyler, onlarda; ‘sen yap biz görmeyiz’ ama sonra sen bizi gör, derler ve iş tatlıya bağlanır. Bisikletler de gidip hakkını arayamayacağına göre bu yasa, birilerinin başında boza pişirmek için lazım olduğunda devreye girer.

        Diğer Yazılar