Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yunanistan’ın Selanik Limanı’nı işleten Çin’in COSCO şirketi “Güney Doğu ve Orta Avrupa’ya Ağ Geçidi Limanı” vizyonuyla geliştirdiği projeyle Türkiye’nin Marmara Limanlarından aynı bölgeye yapılan tüm taşımacılığın yönünü değiştirmeye hazırlanıyor.

        Trans Avrupa otoyol ve demiryolu ağlarına entegre olacak bu adım aynı zamanda Türkiye’nin taşımacılıktaki stratejik konumunu ve jeopolitik avantajlarına da önemli oranda darbe vuracak.

        Çin’in en büyük, dünyanın sayılı konteyner taşımacılık firması olan China Ocean Shipping Company (COSCO), Pire Limanı’nı Akdeniz’in en büyüğü yapmak hedefiyle operasyonlarını yoğunlaştıracağını iki yıl önce burada yazmıştım.

        Yunanistan’ın Pire ve Selanik limanlarının işletme haklarını satın alan COSCO, limanlardaki mevcut altyapıyı düzelttikten sonra 2017 yılında rekor işlemle, neredeyse bütün Türkiye’nin konteyner kapasitesinin yarısına yakınını sadece Pire ve Selanik limanlarında gerçekleştirmişti. Bu gelişmeler üzerine ben de Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD yetkililerini uyarmıştım. Ama anlaşılan henüz konuya uyanan olmamış.

        Son gelişme şöyle;

        Çinli COSCO yeni projesiyle ilk etapta Bulgaristan ve Romanya yüklerini Marmara limanlarına uğratmadan Selanik üzerinden yukarıya, Avrupa’ya çıkartmak. Çinli şirketin yaptığı bir sunumda hedef şöyle belirlenmiş; “Balkanlar, Orta ve Doğu Avrupa pazarlarında konteynerler ve dökme yükler için tercih edilen Gateway limanı olarak Selanik Limanı’nın kurulması...”

        REKLAM

        Çinli şirket bu yeni stratejiyle Avrupa’da 17 ülkeyi kapsama alanı içine aldığına vurgu yapıyor. Küresel pazarların ve müşterilerin ihtiyaçları dikkate alınarak lojistik çözümlerin de sunulacağı belirtiliyor. Hedefe ulaşılması halinde Trans-Avrupa otoyol ve demiryolu ağları bir yönüyle Çin’in kontrolüne girmiş oluyor.

        Böylece önce Bulgaristan ve Romanya’nın ihracat/ithalat yükleri Selanik üzerinden dünyaya açılacak, sonra diğer Avrupa ülkeleri. Çinli şirket deniz, demir ve karayoluyla kombine taşımacılığı (intermodal) için de uçtan uca çözümler üreteceğini, dijitalleşme, şeffaflık, basitleştirilmiş gümrük ve dokümantasyon süreçleri ve çözümleri sunacağını belirtiyor.

        Netice itibariyle Türkiye’nin Marmara limanları üzerinden yapılan taşımacılık, Yunanistan’ın Pire ve Selanik limanlarına kayıyor. Ticaret ve ulaşımdan anlayanlar için bu durumun Türkiye açısından çok kötü bir gelişme olduğuna vurgu yapmaya gerek var mı? Ticaret Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yetkilileri mutlaka bu durumdan haberdar olmalı...

        Uzun süredir Selanik-Sofya hattı kullanılıyordu, fakat şimdi Selanik Limanı’nı işleten Çinli şirketinin özel gayretiyle dengeler bozuluyor. Eğer Türkiye, Trakya ve Marmara limanlarını acilen demiryoluyla Avrupa’da taşımacılık için önem arz eden merkezlere bağlayamazsa yazık olacak...

        Kentsel dönüşümün de kaçağı var!

        Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, İstanbul’da kentsel dönüşüm çalışmaları çerçevesinde depreme karşı şehrin her yerinde seferberlik başlattıklarını söylüyor. Bakan Kurum, haklı olarak her yerde dönüşüm başlatmak istiyor, ama zor bir iş ve İstanbul diğer taraftan hızla daha çok bozuluyor. Kentsel dönüşümden çıkan yerler bile mevzuatlara aykırılıklara göz yumulması yüzünden sorunlu hale geliyor.

        Zira İstanbul’un çoğu yerinde yasaya ve mevzuatlara aykırı olarak yapılan ciddi bir imar kirliliği ve kaçak yapılaşma söz konusu. Halbuki kentsel dönüşümden daha önemli bir husus göz ardı ediliyor. Önüne geçilmesi için de maalesef yetki karmaşasından dolayı sorumluluk üstlenen yok. Bu açıdan bakıldığında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun sırtında ciddi bir yük olduğu söylenebilir.

        İlçe belediyeleri, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve Büyükşehir Belediyesi’nin aynı anda İstanbul’daki imar mevzuatına aykırı olan anlayışa karşı çıkması ise çok zor. Çünkü bu ortamı sağlayan ve teşvik eden bizatihi kamunun kendisi...

        İstanbul’da kentsel dönüşüme girmiş, planlı ve programlı yapılmış neredeyse tüm konut projelerinde çeşitli şekillerde mevzuatlara aykırılıklar, imar kanunun çiğnendiği hususlar var.

        Önemli iki yetkiliyle konuştuğumda, ilgili kurumların aykırılıkların düzeltilmesinde yetersiz kalındığını, her yerde sorun olması sebebiyle müdahil olmak istemediklerini söyledi. Hasılı kelam kontrol ve denetimde sıkıntı var. Belediyeler çeşitli sebeplerden müdahil olmak istemiyor. Belediye ile bakanlık teşkilatları arasındaki yetki karmaşası da bu durumu tetikliyor.

        Böylece izini, onayı olan yapılar kısa süre içinde konum değiştirip, yönetmeliklere, imar mevzuatına aykırı birer binalar haline geliyor. İstanbul bir yandan kentsel dönüşüm gibi projelerle düzeltilmeye çalışılırken, diğer taraftan yasalar dikkate alınmadığından daha hızlı bozuluyor. Kentsel dönüşümle sağlanan faydayı, denetimsizlik ve bilinçli ihmalkarlıklar alıp götürüyor.

        Rusya'dan tuhaf bir ateşkes girişimi...

        Rus bir gazeteciden ilginç bir anekdot okudum. Rusya, yine Ermenistan ile Azerbaycan’ı Karabağ meselesinden dolayı “Barış Görüşmeleri” adı altında Kazan’da masada buluşturmuş. Taslak bir metin hazırlanmış. Taraflara sunulmuş. Sonra imza aşamasında Rusya, Azerbaycan yetkililerinin haberi olmadan, asıl anlaşma metnine Ermenistan’ın askeri varlığını genişleten bir ilave yapmış.

        Bu hadise, Temmuz 2020’de görevden alınan Azerbaycan Dışişleri eski Bakanı Elmar Mamedyarov döneminde yaşanmış. Cumhurbaşkanı Aliyev de Kazan’da imzalanması beklenen anlaşma metnine Rusya’nın müdahale ettiği bölümü görünce, değiştirilmesini istemiş. Rusya Dışişleri Bakanlığı da ifadeleri değiştirmek için çok geç olduğunu ileri sürmüş. Ve netice de Aliyev, bu belgeyi imzalamayı reddetmiş.

        Şimdi böyle bir Rusya’nın yaptığı ateşkes anlaşmasından nasıl bir netice çıkması beklenir? Ateşkes ile aslında Ermenistan’a nefes aldırmak, her türlü desteği sağlamak için zaman kazandırmak istemektedir. Barış adı altında işgal ettiği toprakların daha fazlasını kaybetmemesinin önüne geçmeyi amaçlamaktadır. Ama Ermenistan bunları da yeterli bulmuyor. Rusya’ya gel yanımda savaş diyor. “İşgal alanımı genişleteyim” diyor. Bunun için de Gence’ye hem de ‘Ateşkes’ süreci yaşanırken saldırdı. Rusya’dan çıt çıkmadı. Sözde ‘Ateşkes’e alkış tutan İran, sanıyorum Ermenistan saldırıları karşısında sinsi sinsi gülüyordur.

        Karabağ meselesi hiçbir zaman barış görüşmeleriyle, masada çözülmeyecektir. Bunu en başta Rusya engeller, istemez. Ermenistan’ın iki numaralı müttefiki İran istemez. ABD ve Fransa, Ermeni lobilerinin baskısıyla arzulamaz. Anlayacağınız Rusya’nın baskı ve tehditleriyle yapılan ‘Ateşkes Anlaşması’ yine Rusya’ya hizmet edecektir.

        Çünkü Türkiye-Azerbaycan ilişkisinden daha öte Rusya-Ermenistan yakınlığından bahsetmek mümkün. Zira Rusya, halihazırda kendini Ermenistan topraklarının sahibi gibi görüyor. Durum böyle olunca Rusya’da yapılan bir anlaşmadan, işbirliğinden, ateşkesten Azerbaycan için fayda çıkması söz konusu olabilir mi?

        Yıllardır bu sorunun çözülmemesinin sebebi Rusya, Fransa ve ABD değil mi? Hepsi Ermenistan ile yakından irtibatlı olan bu ülkeler, Azerbaycan’ın işgal edilmiş toprakları için neden çaba sarf etsinler? Bilakis Ermenistan’ı arada bir kışkırtıyorlar. Bazen de Ermenistan unutulduğunu veya ihmal edildiğini hissettiğinde Azerbaycan’a aklı estiği gibi saldırıyor.

        Ermenistan’ın Tovuz’a saldırı sebebi şu ana kadar izah edilebildi mi? Türkiye-Azerbaycan arasındaki enerji nakil hatlarına yakınlığıyla öne çıkan, askeri güçlerin bulunması sebebiyle önem arz eden Tovuz’a saldırıda bu cesareti nereden alabileceği belli. Azerbaycan-Ermenistan arasındaki tartışmalarda sürekli olarak “Barış” kelimesini kullanıp, “İşgal ettiği topraklardan Ermenistan çekilmeli” diyemeyenlerle bu mesele çözülebilir mi?

        Ermenistan’a arkadan en önemli desteği veren, kışkırtan ülkelerden birisi de İran. Karabağ meselesinin çözülmesini İran da hiç istemiyor. PKK’lıları Ermenistan’a sevk eden İran yetkililerinin, kamera önlerinde “Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü korunmalıdır” şeklindeki iki yüzlü açıklamalarına ne kadar inanan oluyor merak ediyorum?

        Kısacası Rusya’nın zorlamasıyla ortaya çıkan ‘Ateşkes’ bir şey getirmeyecektir...

        Diğer Yazılar