Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Atatürk Havalimanı halihazırda kargo uçaklarına ve iş jetlerine hizmet veriyor. Mevcut konumuyla da Anadolu’daki çoğu havalimanından daha fazla trafiğe sahip. Yaklaşık olarak yüzde 60 kargo ve yüzde 40 iş jeti hareketliliğiyle Türkiye’nin en yoğun 5’nci havalimanı oldu. Ama artık bu süreçte geride kalacak zira ikinci büyük taşınmada 2022’de peyder peyder olacak.

        Atatürk Havalimanı’nın tüm ticari kapasitesinin İstanbul Havalimanı’na geçirilmesinin gerekliliği ihale kriterinin en önemli maddesi olarak dikkat çekmişti. İstanbul Havalimanı’na başta Türk Hava Yolları (THY) olmak üzere yolcu hizmeti veren tüm şirketler büyük bir operasyonla taşındı, ama kargo, teknik, ikram ve iş jetlerine hizmet veren genel havacılık birimleri İstanbul Havalimanı hazır olmadığı için taşınamamıştı.

        2022’nin ilk aylarında hatta yılbaşında Atatürk’ten ilk giden THY Kargo olacak. Ardından teknik, ikram ve genel havacılık gibi birimler taşınacak. Atatürk Havalimanı’nda sadece Devlet Konuk Evi, hastane ve bir pist hizmet vermeye devam edecek. Atatürk Havalimanı’nın mevcut haliyle yoluna devam edebilmesi için de çalışmalar yapılıyor. Bir pist ve terminal binalarının eğitim amaçlı kullanılması yönünde planlar var.

        İstanbul Havalimanı’ndaki Genel Havacılık Terminali yaza doğru biteceği için bu esnada Atatürk'teki ilgili kuruluşların da yeni merkezlerine gitmeleri yönünde bir hareketlenme olacak. Zira 2022’den itibaren Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Atatürk Havalimanı’ndaki Genel Havacılık Terminali’nin işletmesini TAV’dan devir alarak taşınma işlerini organize edecek.

        Öte yandan Ulaştırma Bakanlığı ve DHMİ, Atatürk Havalimanı’ndaki ikinci taşınmaya paralel olarak var olan tesisleri en iyi şekilde kullanılması için çalışmalara başlayacak.

        Çocuğu büyüyen sabit saate sarıyor!

        Çocuğu büyüyen sabit saate sarıyor!
        0:00 / 0:00

        Konu neredeyse bundan 10 yıl önceye, Taner Yıldız’ın Enerji Bakanı olduğu döneme uzanıyor. O günlerde ülkenin gündemine geldi, tartışıldı ve karar verildi. O zamanlarda mışıl mışıl uyuyanlar, konuyla ilgili olarak iyi veya kötü yönde tek bir kelam etmeyenler biraz geç uyandıklarından ve çocukları da büyüyüp sabahın erken saatlerinde, karanlıkta yola koyulduğundan sabit saat uygulamasına salladıkça sallıyorlar. Bugün meseleye uyanamayanlar olabilir, onların da çocuklarının büyümesini bekleyeceğiz.

        Bu konuyla ilgili tartışmalar gündeme geldiğinde ve sonrasında epeyce yazı yazdım. Bu sebeple ‘sabahın köründe çocuklar okula gidiyor, mesai çok erken başlıyor’ gibi tartışmalara, enerji tasarrufu oluyor olmuyor hesaplarına girmeyeceğim. Zira rahatsızlığı olanların derdi de enerji tasarrufu değil. Enerji tasarrufunun gerekçeler arasında sayıldığı uygulamadan şikâyet ediyorlar. Özellikle sabahın erken saatlerinde çocukların okul yollarına düşmesi. Ancak kışın güneş battıktan çok sonra yine karanlıkta okullardan dönüşler var, ama eleştirilerde sabahın yeri ayrı…

        Mesela sürekli merkeze atış yapanlar arasından birisi de çıkıp Milli Eğitim Bakanlığı’na da bir çift laf etmez, anlamak mümkün değil. Sürekli olarak toptancı bir anlayışla tüm Türkiye’de aynı saatte okulların mesai yapması isteğiyle sahneye çıkılıyor. Halbuki eğitim sezonunun, yarıyıl tatillerinin ülke genelinde aynı tarihlerde başlayıp bitmesi ülkeye çok daha büyük zarar veriyor. Ama bu konuda saatlerle oynayanlar da dahil kimse kafa konforunu bozmak istemiyor.

        Saat mevzusunu daha iyi anlamak için sizleri 24 Ekim 2014 tarihine götüreyim. 26 Ekim’de yaz saati uygulamasının sona erecek olması sebebiyle dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız şu açıklamayı yapıyor: “Çalışma saatleri için bir kısım valiliklerimiz 07.30'da bir kısım 08.00'de, bir kısım da 08.30'da mesai saatlerini düzenleyebilir. Önemli olan enerji tasarrufunu, enerji verimliliğini arttırmaktır. Türkiye’nin doğusu ile batısı arasında 76 dakikalık fark var. Bu fark, çok büyük bir fark. Yazın güneş daha erken doğuyor, daha geç batıyor. Gün ışığından daha fazla faydalanılıyor. Kışın da valilerimizin gün ışığından daha fazla faydalanmak için mesai saatlerini ayarlama yetkileri var. Bu uygulamayı biz de doğru buluyoruz.” Anlaşılacağı üzere mahalli otoritelere görev düşüyor.

        Ben de saatlerin ileri geri alınması taraftarı değilim. Fakat ilişkilerimizin yoğun olduğu Avrupa’da veya diğer ülkelere göre durum değişiyor. Konu sadece enerji tasarrufuyla izah edilemiyor. Bu sebeple işin o tarafı ayrı bir tartışma konusu. Kars ile Edirne’nin gün doğum ve gün batımı farkı, mevsimsel farklılıklar ile ilgili olarak ülkemizdeki toptancı devletçi anlayışın değişmesi gerekir.

        THK'da yeni serüven…

        THK'da yeni serüven…
        0:00 / 0:00

        Uzun bir süredir istifasına cevap bekleyen Türk Hava Kurumu (THK) Kayyum Heyeti Başkanı Cenap Aşçı’ya sonunda ilgili mahkeme başkanı olur verdi. Tam bir “Ağam beni kovir misen?” durumu yaşandı. Ankara 9.Sulh Hukuk Mahkemesi, ilgili otoritelerin tavsiyesiyle Aşçı’nın yerine kurumu çok iyi tanıyan mülkiye müfettişi Ali Yüksel getirildiğini duyurdu. Bu gelişme sonrasında Abdullah Kaya Kayyum Heyeti Başkanı oldu.

        Dilerim önceki saçmalıklar olmadan kurumu ayağa kaldıracak hamleler atılır. Ama öyle kolay da değil. THK’nın malları, imkanları asker, sivil ve adli makamlardaki herkesin ilgisini çekiyor. Tuhaftır, THK’yı sıkıntılı durumdan kurtarmak için Kayyum Heyeti atayan ilgili mahkeme de gelgit tavırlarıyla kurumun işini zorlaştıranlar arasında yer alıyor. Adalet ve İçişleri Bakanlıkları herhalde mahkemenin zikzak çizen tutumunu görüyordur.

        Aslında THK’yı çıkmaza sokanlar başta arka bahçesi gibi gören Türk Hava Kuvvetleri, bakanlıklar ve adli makamlar. Kayyum Heyeti atandıktan sonra fedakârca çalışıp kurumun borçlarını iki yıl ödemesiz yapılandırdı, ama faaliyetlerini devam edip borçlarını ödeyecek hale gelmesini başta kayyumu atayan mahkeme, sonra diğer bakanlıklar engellemeye başladı.

        Mesela Orman Bakanlığı kendi hatalarının adresi olarak 3 yıldır THK’yı gösterdi. Yurtdışından her yıl hava aracı kiralama yoluna gitti. Gerçekler ortaya çıkınca yangın söndürme uçak ve helikopter işi Orman Bakanlığı’ndan alınıp Savunma Sanayi Başkanlığı’na (SSB) verildi. Ama SSB’de bildik yanlışlarla ihaleye çıktı. Kendi malımız olan THK uçakları motor, su kapasitesi gibi saçma sapan gerekçelerle ihaleye sokulmak istenmiyor. Milli hassasiyetleri yüksek olması gereken SSB’nin bu duruma umarım göz yummaz ve ihale kriterlerini düzeltir.

        Diğer Yazılar