Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye imar barışı ile yatıp kalkan, kaçak inşaat yapanlar için cennet bir ülke. Neredeyse her seçim öncesi imar kanunu devlet eliyle ve törenlerle çiğneniyor. Bu depremde çok sayıda binanın yıkılarak, binlerce cana mal olmasının sebebi imar barışları ve kanunların uygulanmaması. Bu durumda suçlu aramaya çıkılırsa müteahhitler kaçıncı sırada gelir?

        Hatay’da depremde yıkılan Rönesans Rezidans’ın müteahhidi Mehmet Yaşar Coşkun ve diğerlerinin tutuklanmasına bir de gözle bakın. Çünkü müteahhitlerin tutuklanmasında bir gariplik var. Savcılar kamuoyundaki havayı dikkate alarak durumdan vazife çıkarmışlar, ama tek sorumlu onlar mı?

        Eğer müteahhitlerin yaptıkları konutlar, rezidanslar, oteller sorunluysa oturum iznini verenlerinde silsile halinde sorgusu gerekir. Sorunlu bir yere oturum izni, iskân verildiyse, altında imzası olanların da elini kolunu sallayıp gezmemesi lazım. Fakat ülkemiz sisteminde bu da yeterli olmaz. Zira devlet imar barışı çıkarıp, sahtekarlık yapanları periyodik aralıklarla ödüllendiriyor. Belediyelerde bu durum bildiği için kanunları, imar mevzuatlarını işlerine geldikleri gibi uyguluyor.

        Aslında soru basit; Çok sayıda insanın iskanında kullanılan bir rezidansın inşaat projesini onaylayan, akabinde iskân izni veren, elektrik, su, gaz bağlayanlar sorumlu değilse müteahhit neden kusurlu olsun? Daha önceki depremlerde de benzer gerekçelerle tutuklanan müteahhitler oldu. Ama bu yöntem pek caydırıcı olmuyor. Gölcük depreminde tutuklanıp, kısa sürede salınan müteahhitleri hatırlayın.

        REKLAM

        Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bu depreme kadar imar kanununu uygulamadan yana olmadığını yakinen biliyorum. İmar kanununun devlet eliyle nasıl çiğnendiğinin canlı şahidiyim.

        Şimdi böyle bir ülkede müteahhit tutuklamanın nasıl bir mantığı olabilir? Hem niteliksizler hem de sayıları çok. Tutuklamayla da sorun çözülmüyor. Ayrıca bu ülkede kamudan iş almayı bilen, azcık cahil cesareti gösteren herkes müteahhit olabiliyor. Bir sınır yok. Çünkü cahillerle kanunları çiğnemek, alış-veriş daha kolay oluyor!

        Küresel ölçekte Çin’den sonra en fazla müteahhitte sahip ülkeyiz! Niteliklilerin az olduğu bu müteahhitlerin sayasıyla da her yıl, iyi bir şey gibi övünenler var. Ancak Türk müteahhitlerinin tamamının bir yıllık geliri Avusturyalı, dünyanın ilk 10 müteahhitlik şirketi arasında yer alan bir firmaya ancak denk gelebiliyor. İyiler bir elin parmaklarını geçmiyor, ama geriye kalanının niteliği yok. Bu sebeple nitelikleri değil, nicelikleri ön plana çıkarılıyor.

        Evet, Avrupa Birliği’ndeki toplam müteahhitten daha fazlası bizde var, ama büyük çoğunluğu amele taşeronluğu yapıyor. Çanakkale Köprüsü Koreli şirketlerin mühendisliğiyle yapılmasına rağmen bizim şirketler yapmış gibi elin emeğine nasıl konmaya çalışıldığını da gördük.

        Bir örnek; Depremin merkezindeki Hatay’ın Erzin İlçesi’nde insanlar binaların altında kalmadı. Ölen de olmadı. Neden? Belediye Başkanı Ökkeş Elmasoğlu sebebini çok iyi anlatıyor; “İmar Kanunu’na uydum. Kimseye taviz vermedim.” diyor. Kamu kanunlara uyarsa mesele kalmıyor. Binalar insanı öldürmüyor.

        Peki kamu otoriteleri yasalara uymayınca neden ilk önce müteahhitler günah keçisi oluyor? İmar barışının rantını siyasiler yerken, depremin faturası neden sadece zincirin son halkası müteahhitlere çıkarılıyor? En azından sorumluluk niçin paylaştırılmıyor?

        Netice itibariyle hangi müteahhit siyasi otoritenin, bakanlığın, belediyenin onayı olmadan iş yapabiliyor ki bir hadise esnasında ilk tutuklanan müteahhitler oluyor? Mevcut deprem yönetmeliğine uymadıkları gerekçesiyle tutuklanan müteahhitlerle ne çözülecek? Binlerce bina insanımızın üzerine çökmüşse daha fazla gecikmeden düzeni değiştirerek, yasalara uyan ve uymasını sağlayan bir devlet inşa etmeliyiz.

        Depremin havacı kahramanları; THY, Pegasus, Baykar, Boeing, GE, TAV, İGA, Aselsan…  

        Depremin havacı kahramanları; THY, Pegasus, Baykar, Boeing, GE, TAV, İGA, Aselsan…  
        0:00 / 0:00

        Kahramanmaraş merkezli deprem 10 ilimizde büyük bir felakete sebep olunca yardım ve tahliye uçuşları hayati önem kazandı. Bölgede sığınacak yer arayan insanımızın imdadına tahliye uçuşlarıyla Türk Hava Yolları ve Pegasus Havayolları yetişerek, binlerce insanı İstanbul, İzmir, Ankara gibi şehirlerimize ulaştırdı. Ayrıca THY Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat, deprem bölgesinde bin konutluk mahalle kuracaklarını açıkladı.

        Ülkemizi insansız hava araçlarıyla tanıştıran, teknoloji üreten devlet algımızı zirveye taşıyan Baykar ise bu depremde bildiğim kadarıyla en fazla nakdi bağış yapan şirketimiz oldu. Baykar Genel Müdürü Haluk Bayraktar, 550 milyon nakit gerisi insani yardım olmak üzere şu ana kadar 655 milyon TL’lik yardım gerçekleştirdiklerini duyurdu.

        TAV Havalimanları da ilk günden itibaren deprem bölgesine gıda, yardım malzemesi ve arama kurtarma ekibi gönderdi. Ayrıca Alman ortağı Fraport ile 1 milyon Euro bağışta bulunacağı açıklandı. TAV, Hatay ve Malatya havalimanlarında onarım çalışmalarını da yürütüyor. TAV İşletme Hizmetleri ve ATÜ Duty-Free hafta boyunca bölgeye 2,5 milyon TL değerinde 6 kamyon hijyen malzemesi, çadır, uyku tulumu, ısıtıcı ve ihtiyaç malzemesi göndererek ihtiyaç sahipleriyle buluşmasını sağladı. TAV iştiraki BTA da ilk günden itibaren 1,5 milyon TL değerinde kumanyayı AFAD üzerinden deprem bölgesine gönderdi. Beş şehirde sıcak yemek vermeye başlayarak bunun için ilk etapta 10 milyon TL ayırdı.

        REKLAM

        İstanbul Havalimanı işletmecisi İGA, deprem bölgesine yönelik yardımların lojistik merkezi olarak görev üstlendi. Hatay Havalimanı başta olmak üzere deprem bölgesinin altyapısının bakım ve onarımında etkin görev alıyor. Bunun için çok sayıda elaman, aracı bölgeye gönderdi.

        ABD’li uçak üreticisi Boeing, 500 bin dolar yardımda bulundu. Amerikan Kızılhaçına yapılan bağışın, küresel Kızılhaç ve Kızılay ağı tarafından belirlenecek deprem kurtarma ve yardım çabaları için harcanacak.

        ABD merkezli enerji ve havacılık şirketi General Electric (GE) deprem bölgesindeki ihtiyaçların giderilmesi amacıyla 300 bin dolar bağışta bulundu. Ayrıca bölgeye ilk etapta acil ihtiyaçlar kapsamında jeneratör, battaniye, ısıtıcı, yakıt, su ve gıda yardımı gönderdi. GE yetkilileri dünya genelinde 170’in üzerinde ülkede faaliyet gösteren tüm çalışanlarıyla uluslararası bir bağış kampanyası başlattı.

        Türk Havacılık ve Uzay Sanayi (TUSAŞ), deprem bölgesine 12 tır insani yardım malzemesi gönderdi. TUSAŞ tarafından üretilen yerli İHA Aksungur da üzerindeki baz istasyonu ile deprem bölgesinde cep telefonu iletişim hizmeti sunmaya başladı.

        Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV) şirketlerinden Aselsan’ın deprem sonrası yaptığı bağışları 150 milyon liraya ulaşırdı. Aselsan, bölgenin yaralar kapanana kadar desteğe devam edecek.

        TSK 161 hava aracıyla deprem bölgesinde ama…

        TSK 161 hava aracıyla deprem bölgesinde ama…
        0:00 / 0:00

        Depremin ilk günü her türlü hava aracına sahip olan ülkemiz açsından iyi geçmedi. Organizasyon sorunları sebebiyle ilk gün helikopter ve uçaklarımız sahada olamadı. İkinci gün bile koordinasyon sorunu yaşandı. İnsansız Hava Araçları (İHA) ise tek başına kaldıklarından istenen verim alınamadı.

        Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) 41 adet İHA, 63 uçak ve 57 helikopteri ile deprem bölgesinde görev aldığı ise depremin 5’nci günü açıklanabildi. Çünkü AFAD’ın uçak temininde başta Millî Savunma Bakanlığı, TSK olmak üzere ilgili kuruluşlarla gerekli koordinasyonu önceden yapmadığı ortaya çıkmıştı.

        Türkiye bu depremde hava gücünü bölgeye sevk ederek, böylesine nitelikle önemli bir imkândan faydalanmakta maalesef geç kaldı. Deprem bölgesinde arama kurtarma, malzeme götürme ve güvenlik hizmetlerinde hava araçları daha etkin kullanılması için organizasyon ve koordinasyondaki hataların mutlaka giderilmesi şart.

        Ayrıca deprem bölgesindeki havalimanlarının kullanımımda sivil ve askeri uçuşlar ile özel yardım uçuklarının koordinasyonunda karışıklık yaşandı. Kimin neden sorumlu olduğu, ne kadar yetkili olduğu bilinmediğinden ders alınmasın gereken sıkıntılar ortaya çıktı.

        Diğer Yazılar