Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Geçen yıl elektrik üretiminde kullanılan ithal kömür rekor seviyede artmış. Birden fazla sebebi var fakat geçen yıl yerli kaynaklardan üretilen elektrik için uygulanan maliyet bazlı model de başlangıçta tartışma konusu olmuştu. Sonra ilgili otoriteler şikâyetleri dikkate alıp, iyileştirme yoluna gittiler ama maliyet bazlı yerli elektrik üretiminde farklı usulsüzlükler tespit edildiği için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) birçok şirkete milyarlarca TL ceza kesti. Şimdi “ithal kömür neden iki kat arttı” tartışması yapılıyor.

        İngiltere merkezli uluslararası düşünce kuruluşu Ember’in raporu, Türkiye’nin elektrik üretimi için ithal ettiği kömürün 2022 yılında iki katına çıkarak 5.3 milyar dolara ulaştığını gösteriyor. Bu rakam aynı zamanda Türkiye için tüm zamanların en yüksek kömür ithalatı anlamına geliyor. İthal kömürde Rusya, Kolombiya’yı geçerek en büyük tedarikçi konumuna yükselmiş. Bunun da sebepleri var.

        REKLAM

        Önce ithal kömürün neden arttığına bakarsak, elektrik üretimimizde özellikle hidroelektrik santrallerinin üretimden düşmesi bir etken. Diğeri ise elektrik üretiminde kullanılan ithal doğalgaz fiyatlarının aşırı yükselmesi sebebiyle daha ucuz olan ithal kömüre olan ilginin artması. Barajlardaki su seviyesi iklim değişikliğinden nasibini alınca elektrik üretim açığı oluştu. Geçen yıl devreye giren bir ithal kömürlü santral ile yerli kaynaklarla çalışan bir termik santralin de ithal kömürün yönelmesiyle kullanım oranları arttı.

        Rusya’nın ithal kömürde tedarikçi olarak birinci sıraya yükselmesinin sebebi de Amsterdam veya uluslararası piyasalara göre fiyatlarının yüzde 20 ile 30 daha uygun olması. Piyasalarda ithal kömürün tonu yaklaşık 120 ile 130 dolar olarak işlem görüyor. Türkiye’deki tedarikçiler ise ithal kömürün tonuna Rusya’ya yaklaşık 100 dolar ödüyor. Doğalgaz fiyatları yüksek olduğu için de ithal kömüre olan ilgi artıyor. Çevre meselesine takılanlar da olabilir, ama şu an dünyanın gündeminde uygun fiyatla enerji temini var.

        Bir ayrıntıya daha dikkat çekmekte fayda var. Rusya’dan alınan ucuz ithal kömürden üretilen elektrik maalesef Türkiye piyasasına ucuz elektrik olarak yansımıyor. İlgili ve yetkili makamlar; Enerji Bakanlığı ve EPDK, yüzde 20-30 seviyesinde ucuz olarak Rusya’dan ithal edilen kömürün bu avantajlı konumuyla Türkiye piyasasını buluşturabilirler. Yani elektrik fiyatları bir miktar daha aşağı çekilebilir. Eğer ithal kömürle elektrik üreten santrallere Amsterdam veya uluslararası piyasa tarifesi uygulanmaz ise böyle bir indirim imkânı var. Hatırlatmış olayım.

        REKLAM

        Bir de Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) elektrik taşıma fiyatlarına sürekli zam yapmaktan vazgeçer, rakamı makul tutarsa elektrik fiyatları daha uygun bir orana gelebilir. Kamu kurumu olarak çok kâr etmesi değil, zarar etmemesi önemli.

        Şimdi Ember’in raporuna daha detaylı göz atabiliriz. Ember kim? Küresel elektrik üretiminde temiz kaynaklara dönüşüm için veriden yola çıkan analizler gerçekleştiren Ember, bir düşünce kuruluşu. Kamu Yararına Çalışan Şirket olan Sandbag ClimateCampaign CIC’nin ticari adı olarak biliniyor. Kamu yararına çalıştığı için altında fazla bir şey aramaya gerek yok.

        Ember raporuna göre Türkiye, 2022 yılında kömür ithalatının yarısına yakınını Rusya’dan sağladı. 2021 yılında Rusya’nın payı yüzde 26 seviyesindeyken geçen yıl artarak bir numaralı tedarikçi oldu. Doğalgaz ve petrol gibi diğer enerji kaynaklarında da Rusya’nın payı yüzde 40-45 arasında. Akkuyu nükleer santral projesi de devreye girdiğinde enerji anlamında ciddi bir Rusya faktörü ortaya çıkacak. Çünkü kömürden elektrik üretimimizin büyük kısmını ithal kömürle çalışan santraller sağlıyor.

        REKLAM

        Türkiye’de ithal kömürden elektrik üretimi yerli kömürden yüzde 25 daha yüksek ve 2010 yılından beri kömürden elektrik üretiminde ithal kömür kaynaklı bir artış trendi var. 2010’da yüzde 7 olan ithal kömürün elektrik üretimindeki payı, 2022’de yüzde 20’ye kadar çıkmış.

        Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarında ise durumu iyi. Rüzgârda İtalya ve Fransa’dan önde, güneşte ise henüz potansiyelimizin çok altındaymışız. Türkiye’de 2022 yılında toplam rüzgâr ve güneş enerjisi kapasitesinde yaklaşık 2,4 GW gibi kısıtlı bir artış olsa da, elektrik talebindeki düşüşün de etkisiyle rüzgâr ve güneşin elektrik üretimindeki payı yüzde 15,5’e ulaşmış. 2021’deki yüzde 13,5 seviyesiyle kıyaslandığında yadsınamayacak bir artış var.

        Rüzgârın elektrik üretimindeki yaklaşık yüzde 11’lik payı ile Fransa (Yüzde 8) ve İtalya (Yüzde 7) gibi ülkelerden önde olmamıza rağmen güneşte yüzde 4,7 ile Polonya (Yüzde 4,5) ve Ukrayna (Yüzde 4) gibi Türkiye’ye kıyasla çok daha az güneş alan ülkelerle nerdeyse aynı seviyedeyiz.

        REKLAM

        Gelelim Türkiye’nin doğalgazdan elektrik üretimine. Rapora göre 2022 yılında Türkiye’de doğalgazdan elektrik üretimi bir önceki yıla göre yüzde 35 düşmüş. Sebebini yukarda anlatmıştım. Hidroelektrik üretimi ve kömürden elektrik üretimindeki artış ve elektrik talebindeki azalma. Çünkü Türkiye’de aylık elektrik talebi uzun süredir düşüş gösteriyor.

        Son sözü Ember Bölge Lideri Ufuk Alparslan’a vereyim: “Türkiye’de kömürden elektrik üretiminin büyük kısmı yerli değil ithal kömür ile gerçekleştiriliyor. İthal kömüre olan bu bağımlılık 2022 yılında rekor kömür ithalatına neden oldu. Türkiye’nin bunu durdurmak için özellikle güneş gibi potansiyelini yeteri kadar kullanmadığı temiz enerji kaynaklarına yönelmesi gerekiyor.” Ama Alparslan’a kömür santrallerinin elektrikte baz gücü oluşturduğunu, kesintisiz enerjiye yenilebilir kaynaklarla ulaşmanın zorluklarını da hatırlatmak isterim.

        Jeotermal elektrik santralleri tarıma zarar veriyor mu?

        Jeotermal elektrik santralleri tarıma zarar veriyor mu?
        0:00 / 0:00

        Tartışılan bir başka enerji kaynağı konusu ise jeotermal elektrik santrallerin (JES) çevreye ve tarıma zarar verip vermediği hususu. Kısa yoldan “vermiyor” denemez. Hatta çevreye zarar vermeyen hiçbir enerji kaynağı yok. Sadece zararlarının oranı değişiyor. Şayet kaide ve kurallara uyulmazsa jeotermal enerji kaynakları daha önce Türkiye’de yaşandığı üzere bir deredeki tüm balık ve canlıların ölümüne sebep olarak çevre felaketi de yaşatabiliyor.

        YenilenebilirEnerji Araştırmaları Derneği(YENADER)bir grup gazeteciyiİtalya’nınToskanabölgesine götürerek,jeotermal enerji kullanımı açısından örnekolan yerleri gezdirmiş. Enerji şirketi ENEL ve İtalya’nın Jeotermal Alanlarının Geliştirilmesi Konsorsiyumu“CoSviG”yetkilileri de sunum yapmış.Toskana’dakijeotermal bölgeleri için kendi başına yerel kalkınma ajansıifadesi kullanılarak Türkiye’nin de bu alanda yatırım yapması için bir yol haritası sunulmuş.

        Bölge elektriğinin yüzde73,2’siyenilenebilir kaynaklardan, bunun da yüzde 40’ı jeotermalden sağlanıyormuş.Süper bir durum, ama Türkiye’dejeotermalinpek de iyi bir mazisi yok. Tarım bölgelerindeki insanlar şikâyetçi. Jeotermal sebebiyle üretimin düştüğünü, kalitenin bozulduğunu söylüyorlar.Sebebi kurallara uyulmaması ve denetimsizlik.Yeraltındaki sıcak suyu çıkarıp, maliyetten kaçmak için derelere verince facialar da olabiliyor. Nitekim yaşandı.

        Zaten İtalyanlar da bu hususa dikkat çekmişler.Sondaj işlemleri sırasında çamurun toprağa karışmasının önlenmesi gerekiyor.Jeotermal su, elektrik üretimi, sera ve konut ısıtmasında kullanıldıktan sonra yeraltınareenjekteedilmesi gerekiyor. Yer üstünde toprağa ve suya karışmasının özenle engellenmesi icap ediyor. Peki, Türkiye’de bunlara ne kadar uyuluyor? Uyulmuyor.

        Biranekdot. Rahmetli Prof. Dr. OsmanSevaioğluHoca, Global Enerji Dergisi’ni yönettiğim yıllarda hem danışmanımız hem de yazarımızdı.Bilirkişi olarak Aydın’daki bir hadise sebebiyle görevlendirilmişti. Mevzu bir deredeki balık ölümleriydi. Çevresinde jeotermal santrallerin olduğuderedeki balık ölümlerinin sebebiniSevaioğluHoca ve beraberindeki heyet kısa sürede çözmüştü. Nedeni dereye verilen jeotermal sulardı!

        Dolayısıyla ülkemizde “Jeotermaltarıma veyaçevreyezararlı” ibaresini tek başına kullanmamak lazım.Dikkat etmek gerekir. Jeotermal çevreile barışık olmadailk sıradaolabilir. Ama burası Türiye… “Şartlar sağlanırsa” ifadesini de mutlak surette beraber anmak, hatta altını çizmek gerekir.

        Riyadh Air Körfez havayollarını da THY'yi de etkileyecek!

        Riyadh Air Körfez havayollarını da THY'yi de etkileyecek!
        0:00 / 0:00

        Suudi Arabistan sadece yeni kurduğu havayoluyla değil mevcut olanı da atılıma geçireceği için küresel ölçekte havacılık sektöründe konuşulmaya devam edecek gibi görünüyor. Geçen yıl Birleşik Arap Emirliklerini ziyaret ettiğimde Suudi Arabistan’ın turizm için aksiyon alması, Körfez’de bulunan uluslararası şirketlerin merkezlerini taşımaları için cazip teklifler sunması bölge ülkelerinde ciddi bir rahatsızlığa sebep olmuştu. Şimdi iki havayolu için Boeing’e verdiği 121 adetlik 787 model uçak siparişiyle de ciddiyetini ortaya koymuş oldu.

        ABD’li üretici Boeing’in Suudi Arabistan’ın yeni havayolu şirketi Riyadh Air ve Saudia Airlines’ın geniş gövdeli uçak siparişi verdiğini açıklaması sonrası bakalım ne tür gelişmeler yaşanacak. Zira Avrupalı Airbus ile hiç görüşme bile yapılmadan direkt Boeing ile masaya oturulmuş. Bu da havacılık dünyasında konuşulan farklı bir durum. Mesela THY filosunda her iki üreticiden de eşit şekilde uçak tedarik ediliyor. Pazarlıklar da ona göre yapılıyor.

        Öte yandan pazar günü “Suudi Arabistan’ın Boeing’e 35 milyar değerinde uçak siparişi vereceği konuşuluyor” diye duyum yazmıştım. Ancak sipariş verilen uçakların liste fiyatının 37 milyar doları bulduğu açıklandı. Galiba Körfez’de hava çok değişecek! Bu gelişmeden başta Körfez havayolları olmak üzere THY’de etkilenecektir. Bunların üzerine bir de Hindistan’da gelişen havacılık sektörü eklenince farklı bir tablo ortaya çıkacaktır.

        Önceden yurtdışında havayollarının toplantılarına gittiğimizde Körfez’in (Emirates, Etihad ve Katar) ve Boğaz’ın (THY) havayolları diye bir tabir kullanırlardı. Özellikle devlet destekli şirketlere vurgu yapılırken böyle cümleler IATA toplantılarında çok kullanılırdı. Bundan sonra bakalım nasıl cümleler kurulacak.

        Diğer Yazılar