Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        “Camilerimiz yakılıyor, ümmetin şerefi çiğneniyor... Nerede Selahattin? Nerede Selahattin?”…

        Önceki gün Kudüs’te bir caminin minaresinden göz yaşları, hıçkırıklar ve feryatlarla böyle dua etti cami imamı… Onu dinleyen sokaktaki herkes ağlayarak eşlik etti ona.

        Kudüs fatihi Selahattin Eyyubi’yi bekliyor Kudüs halkı. Başka çareleri kalmadı…

        Bir mabedin postallarla kirletildiği, gençlerin sokaklarda vurulduğu, kadınların yerlerde sürüklendiği, insanların evlerine zorla el konulduğu bir ortamda bu feryat beni çok etkiledi.

        Ancak gelin görün ki, öfkemi dışarıya değil de içeriye doğrulttu.

        Selahattin’i arayan İslam dünyası ne yapıyor?

        Kudüs işgal altındayken Müslümanlar ne yapıyor?

        Selahattin doğuracak analar…

        Selahattin yetiştirecek babalar…

        Selahattin gibi liderler eğitecek okullar…

        Selahattin’in ordusuna katılacak devletler, emirlikler, milletler…

        Ne yapıyor?

        Göğsünü parçalarcasına minareden “Eyne Selahattin” diye bağıran Filistinlinin olduğu bir yerde bunlar sorulmaz belki.

        Ama 18-19 yaşımdan beri İsrail’in zulmünü protesto ederim, gösterilere katılırım, dayak yerim, feryat ederim, lakin durum hiç değişmedi…

        İsrail tüm insan haklarını, BM kararlarını, uluslararası hukuku hiçe sayarak zulmeder, Filistinlileri öldürür ama durum değişmez. Bir yerde yanlış yapıyoruz demektir.

        “Bize bir Selahattin gönder Allah’ım” diye çok dua edilmiştir.

        Ancak ilk kez Kudüs’te bir caminin minaresinden ağlayarak birinin böyle dua ettiğini duydum.

        Allah geçmişte Selahattin’i gökten zembille göndermedi.

        Selahattin imanlı bir anadan doğdu, iyi bir baba tarafından büyütüldü, devrin ilim adamlarından eğitim aldı, Nurettin Zengi diye bilge bir komutanın, hikmetli bir melikin yanında yetişti…

        Birbiriyle uğraşan, yozlaşmış tüm Müslüman emirlere, krallara, sultanlara meydan okudu.

        Kudüs’ün fethinden başka bir şeyi koymadı kalbine ve aklına…

        Selahattin, böyle Selahattin oldu.

        Allah onu, çok çalıştığı, çok uğraştığı, çok emek sarf ettiği için Kudüs fatihi olarak şereflendirdi.

        Allah bize zembille bir Selahattin daha göndermeyecek.

        Ancak Allah bize nasıl Selahattinler yetiştireceğimizi gösterdi.

        Selahattin Eyyubi de Kudüs’ü nasıl fethettiğini şu kilit cümleyle öğretti:

        “Dostlarıyla uğraşanlar, düşmanlarını yenemez.”

        Görüyoruz ki, Müslüman devletler Kudüs için yine birleşmeyecek.

        O zaman Müslüman milletleri birleştirecek bir formül bulmalıyız.

        Bu yüzden bir fikre, büyük bir ideale, büyük projelere ve çok çalışmaya ihtiyacımız var.

        Artık enerjimizi buna harcamalıyız…

        Diğer Yazılar